Kitap Nasıl Çıkartılır?

Herkesin kendi kitabını yazabileceği, kendi kitabını basabileceği, kendi kitabını satabileceği bir dünya var mı? Muhtemel ki, yok diyeceksiniz. Ama… yanlışınız var. Yazardan Direkt adlı yayınevi tam da bunu sağlıyor. Çağla Miniç, Yazardan Direkt’in Genel Koordinatörü aynı zamanda yayınevinin sahibi. Okuyacağınız detay bilgileri kendisinden aldım. Artık herkesin kendi kitabını yazabileceğini müjdeledi.

Evet doğru okuyorsunuz yıllardır gönlünüzde yer eden arzu, tutkunuzu gerçekleştirebileceksiniz. Siz de yazabilirsiniz. Herkes yazabilir, herkes yazdığını yayınlayabilir, herkes yazılarının ve kitabının telif haklarına sahip olabilir.

Herkes kitap yazdığı için yazar kabul edilebilir mi? Kişisel fikrim hayır. Yazı yazmak ve kendi kitabınızı basmak yaymak, profesyonel anlamda yazar olmak anlamına gelmiyor. Benzer diğer durumlardan örnek vereyim; vatandaş gazeteciliği yaygın olsa da profesyonel gazeteci sayılmazlar. Herkes konuşabiliyor olsa da profesyonel konuşmacı sayılamazlar… Herkes tasarımcı olamaz, fotoğraf sanatçı da, ressam da…

Evet, tartışmanın bu tarafı derin! Benim oturduğum koltuk taklitlerinden sakının locasında. Ancak ne yalan söyleyeyim konuya at gözlüğüyle de bakmak ne mümkün. Teknoloji sayesinde diyerek başladığımız cümleler klişe gibi dursa da demokratik uygulamalar getirdiği için toplumu dönüştürdüğü için mutluyum. Yarattığı kaosa ve zor sürece rağmen, daha adil bir düzene doğru yol alıyoruz. Eski düzende kapıları tutan adeta bir mafya sistemine dönüşen klişe düzenlerin birer birer yıkıldığını göreceğiz. Eğrisiyle doğrusunu ayırt edebilmek doğrudur zamanımızı alacak, hatta can yakacak. Örneğin bir türlü içime sindiremediğim influencer’lar gibi. Gönlüm fikir önderlerinde… Yazarlarda, bilim insanlarında, sanatçılarda…

Oturduğumuz locayı eğitimden, bilimden, bilgiden yana yaparsak; “mış gibi” olanlar hızla elenecek, hatta onları kazanacağız. Madalyonun diğer tarafında sesini duyuramayanları, olanakları olmadığı için varlık gösteremeyenleri de unutmamak gerek. Yeni teknolojiler, düşünce sistemleri özgürlük ve açılım sağlıyor. Evet bu bir kaos ortamı. Biliyoruz ki, kaosu başarıyla geçersek sonu aydınlık. Gelişmelerin önünde duramayacağımız ortada, tadını çıkarmak gerek. Bu nedenle haberdar etmek istedim.

YAPRAK ÖZER: Yazardan Direkt bir anlamda üreticiden direkt gibi…
Evet. Biraz sahibinden.com gibi. Türkiye’deki şirket kurulalı yaklaşık üç buçuk sene oldu. 2016 Mayıs ayı gibi kurulmuştu. Esas şirketimiz, Amerika’daki Cosmo Publishing çok daha uzun bir deneyime sahip. Yaklaşık 15 yıl…

O da mı kişilerin kendi kitaplarını basıp dağıtabilmelerine olanak sağlıyor?
Evet. Kişisel yayıncılık dediğimiz sistemde bir yayınevi.

Sizin gibi firmalar neden doğar? Klasik yayınevleri gönlünden yazmak geçenlerin isteklerine cevap veremediklerinden mi?
Her yayınevi için konuşmuyorum ki, günümüzde bir de farklı farklı yayıncılık sistemleri oluştu. Ama yayınevleri çok satacağından emin oldukları kitabı tercih ediyorlar ya da her yayınevinin tarzı farklıdır, biri hiç şiir basmaz, biri hiç roman basmaz, kendilerine uygun olduğunu ve satabileceklerini düşündükleri kitabı basarlar. Bizim sistemimizde bizim bir tarzımız yok. Şu anlamda yok, sadece şiir basıyoruz, sadece roman, sadece akademik gibi bir yaklaşımımız yok. Her yazarın kendi imkânlarıyla kitabını yayımlamaya, duyurmaya, kitabının okunmasını sağlamaya hakkı var.

Herkes yazar değil ama değil mi?
Herkes yazar değil.

Tamam. Ama herkesin kendi kitabını yazmaya hakkı var.
Hakkı var. Evet.

Peki gelenler yazar mı, değil mi? Yani size başvuranların oranı.
Yazar olan da yazar olmayan da oluyor. Yazmak isteyen, fikirleri olan ama nereden, nasıl başlayacağını bilmeyen ya da kafasındakilerini nasıl toparlayacağını bilmeyen de oluyor. Bunun için editörlerimizle birlikte çalışma yapıyor, kitabı birlikte oluşturmuş oluyorlar.

Yazdım basacak yer bulamadım diyen var.
Var. Ama şöyle, elimize gelen her dosyayı da tamam biz bunu basarız mantığıyla açıkçası basmıyoruz. Önce kitabın ilk okuması yapılıyor. Öncelikle kitabın içinde sakıncalı olabilecek unsur var mı, ona bakıyoruz.

Nedir bu? Siyasi anlamda sakınca mı?
Siyasi anlamda olabilir, misyonerlik gibi olabilir, herhangi bir kurum, kuruluş ya da kişiye bir hakaret olabilir. Önce onları kontrol ediyoruz. Sonra, diyelim ki ben bir kitap yazdım, konusu sadece beni ilgilendiriyor olabilir ama ben istersem yayınlama hakkına sahip olmalıyım. Ama biz de yayınevi olarak, sonuçta üzerine etiketimizi, adımızı koyduğumuz bir kitabı piyasaya sürmeden önce birtakım düzenlemeler yapıyoruz diyeyim. Yazarın çizgisini tamamen bozmadan, yazarla birlikte çalışarak kitap üzerinde düzenlemeler, oynamalar yapıyoruz.

Örnek verebilir misiniz? Nasıl düzenlemeler yapılıyor?
Mesela hiç yazmamış birisi, edebiyatla hiç ilgisi olmayan birisi hatta belki Türkçe kurallarına da hâkim olmayan birisi kafasında bir fikir oluşmuş ve bir kitap yazmış. 100 sayfalık bilgisayarında bir şeyler yazmış. Konu orada, fikir orada fakat o kitap okunabilecek akıcılıkta ya da konuyu bilmeyenin anlayabileceği şekilde düzenlenmemiş. Aslında biz bunları düzenliyoruz. Bizim en önemli noktamız, editörlerimiz.

Sakıncalılar dışında basılır – basılmaz ayırımı yapıyor musunuz?
Sakıncalıların dışında açıkçası ben bunu basmam dediğimiz olmuyor. Ama yazarlara bazı durumlarda kitabının okunmama, satmama ihtimalini ifade ediyoruz. Örneğin yazar bir çocukluk anısını anlatmış, ama bize ve hiçbir okuyucuya enteresan gelecek bir şey yok. O sadece yaşayan için hoş bir anı. Yazara geri bildirim veriyoruz, yine de yazarın tercihi.

Sizi basıldıktan sonra yasal olarak bağlayan durum da var mı, her şey yazarın üzerinde bir sorumluluk mu?
Kitabın bütün telif hakları yazarın. Bize yazar kitabını işleme, dağıtma, basma haklarını sözleşme süresince geçici olarak devretmiş oluyor. Dolayısıyla aslında bizim bir yasal bağlılığımız yok. Ama etik olarak yasal sorumluluğumuz yok, nasıl geliyorsa öyle basalım diyerek çalışmıyoruz.

Konuşmamızın başından bu yana baskılı kitaptan söz ediyoruz. Oysa her sürecin baskılı olması gerekmiyor.
Evet, gerekmiyor. E-kitap, bildiğiniz gibi aslında yurt dışında çok popüler olan ve Türkiye’de de yavaş yavaş kullanılmaya başlayan bir süreç. Özellikle gençler arasında. Masrafı çok daha düşük. Her an her yerde okunabilme özelliği var. Mesela 15 sayfalık bir e-kitap olabilir.

Elektronik kitapta herkes istediğini istediği şekilde kendisi yapabilir. Bir PDF dosyası da olsa, orada size niye ihtiyaç var?
Evet, tabii. E-kitap içinde ISBN alınması gerekiyor. O kitabın bir kimlik numarasının olması gerekiyor. Bir PDF dosyası bir e-kitap sayılamaz. Çünkü çok kolay çoğaltılabilir. Dolayısıyla o dijital bir korsan kitap haline gelmiş olur. E-kitap dosyaları Kindle ve EPUB dediğimiz iki formatta oluyor. Kindle, Amazon’un, Amerika’nın formatı, EPUB’ta onun dışında telefon, bilgisayar, tablet gibi her türlü alette, uygulamada okunabilecek e-kitap formatı. Bu çoğaltılamaz mı? İmkânsız değil fakat çok ciddi bir bilgi ve uğraş gerektirir. Çok da uğraşılacağını sanmıyorum. Açıkçası bugüne kadar rastlamadık. Kitabını yazan yazar e-kitap olarak çıkmak istiyorum deyip kendisi EPUB formatına getirebilir. Kendisi bireysel olarak ISBN alabilir. Kendisi bireysel olarak dağıtıma sokamaz fakat birtakım sitelerde satılmasını sağlayabilir. Biz neden varız? Yazarın işini kolaylaştırmak için varız. Örneğin bir yazarımız var. Emekli öğretmen, 70 yaşında, kitap yazıyor ve bunların e-kitap olmasını istiyor. e-kitaba çevirme, kitap kapağı tasarımı yapması mümkün değil… Mutfak çalışmasını üstlenmiş oluyoruz.

Amazon, Kindle dedik… Amazon’da satışı mı sağlayabiliyorsunuz?
Amazon yurt dışı ve Amazon Türkiye olarak ayıralım. Amazon yurt dışında bir zamanlar Türkçe kitap koyabiliyorduk. Bundan yaklaşık bir sene öncesine kadar. Şu anda Amazon yurt dışı Türkçe kitap kabul etmiyor. Dolayısıyla kitabın, İngilizce, Fransızca, İspanyolca gibi Amazon tarafından desteklenen bir dilde olması gerekiyor. Biz Türk bir yazarın kitabını İngilizce’ye çevirip ya da çevrilmiş olan kitabını alıp Amazon ABD – Avrupa’da satışa sunabiliyoruz. Bunu hem e-kitap olarak yapabiliyoruz hem basılı kitap olarak yapabiliyoruz.

Peki, İngilizcesi yok. İngilizce’ye çevirmeye niyeti de yok. O zaman Amazonla ilişkisi olamıyor mu?
Şu anda maalesef olamıyor. Bundan bir sene önce olabiliyordu. Türkiye’de olabiliyor ama Türkiye Amazon ile yurt dışı Amazon’un çalışma sistemleri çok farklı.

Nedir farkı? Yani Türkiye’de olursa ne sağlayacak?
Türkiye’de basılı bir kitabı Amazon’a satışa koyabiliyoruz, yayınevi olarak, bu bireyselde yapılabilir ama o kitabın ISBN ve bandrolünün olması lazım, sipariş geldikçe de kitaplar bizim yayınevimizden gönderiliyor. Fakat Amazon Amerika’da biz kitabı stoklayarak satışa koymuyoruz. Biz kitabı Amazon’a yüklüyoruz ve sipariş geldikçe Amazon kendi basıp alıcıya gönderiyor. Dolayısıyla Türkiye’deki sistemde yazar Amazon’da kitabını satabilmek için kitabını bastırmak zorunda.

İstediği kadar basmak ya da istediği zaman basmak gibi bir talep üzerine galiba baskı var değil mi?
Evet. Amazon Amerika’dan örnek aldığımız ve Türkiye’ye getirdiğimiz bir sistem. Biz bir kitabın satışını kendi web sitemizden, heryerdekitap.com ve Amazon Türkiye üzerinden yapıyoruz. Kitap satıldığı zaman biz kitabı basıp alıcıya gönderiyoruz. Bu Amerika sistemini kendi şirketimizin içine getirmiş oluyoruz. Yazarlar için bu istek üzerine basım sisteminin şöyle bir avantajı var. Kişisel yayıncılıkta kitabının masraflarını yazar karşılıyor olduğu için istek üzerine basımla yapılan kitaplarda stoklama, dağıtım, basım masrafları olmuyor.

Dijital baskı mı yapıyorsunuz?
Kitaba göre, kullanılacak kâğıda göre biz yol gösteriyoruz.

Dijital baskı aslına bakarsanız çok kısa zamanda seri bir üretim yapıyor. Tabii neticeye bakarsanız bin-2 bin kitap bastırdığınızda dijital baskı pahalı bir baskı. Ama 100, 20, 10 kitap için bütçe cazip.
Tabii. Bu da seçim aslında. Yani eğer yazar isterse bizle çalıştığı takdirde kitabı 1000 adet de basılabilir, 500 adet de basılır, 300 adet de basılır. Ya da derki ben önce istek üzerine basım sistemiyle yola çıkayım, şu anda bu kadar masraf yapmak istemiyorum. Kitabın gidişatına göre ya da ikinci kitabımı çıkarttıktan sonra toplu basıp dağıtıma sokabilirim diye düşünüp çok da düşük masraflarla bu sistemle kitabını çıkartabilir. Dijital baskı ilk başladığı zamanlarda kâğıt kalitesi, renk, boya kalitesi düşük oluyordu. Bu da biraz tat kaçırıyordu.

Tasarım desteği veriyor musunuz?
Evet.

Maliyetler ya da süreçler nedir? Bana bir fikir verebilecek misiniz?
Tabii. En baştan süreci kısaca anlatayım. Bizi aradınız, bize ulaştınız veya web sitemizden form doldurdunuz ve biz sizi aradık. Önce sizden teknik bilgiler alıyoruz. Kitabınız kaç sayfa, bir editör kontrolünden geçti mi, kapak tasarımı var mı, hangi dilde, konusu ne gibi… Kitaptan birkaç örnek sayfa alıyoruz. Sonrasında da bir fiyat teklifi hazırlıyoruz. Bu teklif aslında çok değişken ve bu teklifte birkaç paket oluyor. Bir tanesi yalnızca e-kitap paketi oluyor. Burada sadece kitabınıza son okuması, redaksiyon kontrolü yapılıyor, e-kitap formatına getiriliyor, kapağı tasarlanıyor ve heryerdekitap.com’da satışa sunuluyor. İkincisi, yine e-kitap formatına getiriliyor. Aynı şeyler yapılıyor. Kitap dağıtıma çıkıyor. Bu da demek oluyor ki diğer internet kitapevlerinde de bu kitabı bulabiliyorsunuz. Üçüncü paket istek üzerine basım paketi. Kitabınız hem e-kitap hem basılı kitap olarak heryerdekitap.com’a konuluyor. Sipariş geldikçe basılıp alıcıya gönderiliyor. İki alternatif daha var. Hızlıca söyleyeyim. Kitap çoklu olarak basılıyor ve klasik dağıtıma giriyor. Bütün kitapevlerinde bulunuyor.

Fiyatlandırma nasıl?
Aslında arada çok uçuk bir boşluk var. 500 liradan başlıyor 30 bin liraya kadar çıkabiliyor.

30 bin lira skalasında her seçenek bulunuyor değil mi?
Tabii. Bütün seçenekler var, buna çevirisi de dâhil.

Yazar paketleri kendisine göre ayarlayabiliyor.
Şunu da yapabiliyor. Önce küçük paketi, e-kitabı seçti. Sonra istediğini ekleyebiliyor. Çünkü bazı hizmetler zaten yapılmış oluyor. Zaten kitap hazırlanmış oluyor. Dolayısıyla diğer paketteki ekstra hizmetleri istediğinde örneğin o paketin ücreti 12 bin liraysa yazar 12 bin lirayı baştan ödemiyor. Çünkü bir kısmını zaten ilk pakette almış oluyor.

Sanatçı Andy Warhol’un neredeyse klişe olan herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak cümlesini anımsadım. Herkesin bir gün bir kitabı olabilecek. Kimse gücenmesin ama gerçek yazar olmak kolay bir iş değil.
Hayır, değil.

Ama bu demek değildir ki, insanların gönüllerinde yazmak var, buna da kimse engel olamaz.
Kesinlikle.

Diğer taraftan 3-5 tane yayınevi yalnızca bir ticaret unsuru olarak çok satacak olanda şanslarını kullanıyorlar. O zaman hiç kimsenin şansı kalmıyor. Aslında bu da doğru bir yaklaşım değil.
Kesinlikle. Bu bir seçim. Biz ve diğer yayınevleri diye ayırmıyorum. Çünkü bizle aynı şekilde çalışan yayınevleri de var, farklı çalışanlar da var. Bu yazarın seçimine kalmış bir durum.

İyi ile kötüye herhalde okur karar verecek.
Evet. Dediğiniz gibi herkes yazar değil. Profesyonel tenisçi olmak ayrı, amatör olarak ben tenisi seviyorum, haftada 2 gün tenis oynuyorum demek ayrı. Dolayısıyla her kitap yazan elbette yazar değil.

Kimler geliyor? Cinsiyette, meslekte ne öne çıkıyor? Ne kadar basıyorsunuz?
Kadın, erkek sayısı hemen hemen eşit diyebilirim. Son zamanlarda çok fazla 12 – 18 yaş arası genç geliyor. 18 yaşın altında işin içine ebeveyn giriyor. Çünkü o yasal bir süreç. Bu arada emekli öğretmen ya da hala öğretmenlik yapan yazarımız aslında çoğunlukta. Büyüklüğe gelecek olursak, kaç kitap bastığımız değişken bir şey. Çünkü bizim bir ay içinde maksimum bu kadar kitap yapabiliriz ya da minimum bu kadar yapabiliriz diye bir kotamız, bir sınırımız yok. Dolayısıyla bir ay içinde bizim arka arkaya 5 kitap çıkarttığımız da oluyor hiç kitap çıkartmadığımız da oluyor. Sezonla da ilgili olabiliyor. Örneğin geçen sene kriz olduğunda dolar fiyatları ile birlikte kâğıt fiyatları da yükseldi, ister istemez durgun bir döneme girdik. Sonra biraz daha toparlandı.

Anladığım kadarıyla elektronik kitap imdadınıza yetişiyor.
Evet. Ama onun da varlığı şu anda Türkiye’de çok düşük. Yavaş yavaş artıyor. Özellikle okullarda tabletle eğitime geçildiğinden beri ivme yükseliyor.

Peki, şimdi diyelim ki Türkçe kitap ama Kindle’a girme şansı yok. Aslında bu büyük bir bariyer. Elektronik kitaba nerelerden ulaşabilirler.
iPad varsa EPUB okuma uygulaması indiriliyor. Bu uygulamalar ücretsiz. Her türlü elektronik kitap okunabiliyor. Apple’ın iBook uygulamasında okunabiliyor. Kobo tablette okunabiliyor. Telefonda, bilgisayarda okunabiliyor.

Çok değişik bir dönemden geçiyoruz. Onun için ben de sizinle buluşmayı çok istedim. Belli klişelerin kırıldığı, yıkıldığı ondan sonra hayatımızda değişik pencerelerin açıldığı, doğrusuyla yanlışıyla yine bizim karar vereceğimiz şeyler. Rakipleriniz var mı?
Kişisel yayıncılık Türkiye’de çok yeni bir oluşum. Dolayısıyla çok fazla rakibimiz yok. Bir de destekli yayıncılık var. O da rakip sayılabilecek kıvamda.

Destekli yayıncılık ne demek?
Şimdi kişisel yayıncılıkta yazar istediği hizmetleri seçiyor, bunların ücretlerini ödüyor ve kitabın bütün telif hakları, satış gelirleri yazarın oluyor. Destekli yayıncılıkta yayınevi ile yazar bunları paylaşıyorlar. Günün sonunda telif haklarını da paylaşıyorlar. Şu anki adıyla bu destekli yayıncılık oluyor.

Siz destekli yayıncılık değil misiniz?
Hayır. Biz sadece kişisel yayıncılık yapıyoruz.

ABD bu işte Amazon liderliğinde önde, başka oluşumlar da var mı?
Burada önce kişisel yayıncılığı yazarlara anlatmamız gerekiyor. Amerika’da bu kısım yok çünkü bunu kabullenmişler ve istiyorlar. Kitap benim, telif hakları da bende kalsın diyorlar zaten. Bizim Türkiye’de bildiğimiz, çok okuduğumuz, örneğin Harry Potter, Grinin Elli Tonu, kişisel yayıncılık yöntemiyle yapılmış kitaplar aslında. Bunlar bestseller olmuş kitaplar. Dolayısıyla yazarının kitabını kendi yapıyor olmasının bir sakıncası yok. Günün sonunda yazara kazandırabilecek bir sistem.

Söyleşiyi youtube kanalımdan izleyebilirsiniz.

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir