Türkiye’de kadın olacaksın, kısmetse okuyacaksın, hevesle çalışma hayatına atılacaksın, iş dünyasında yerini alacaksın, haddini bilmeden yükseleceksin, üstelik bir de gözünü yönetim kuruluna dikeceksin… Sen kimsin ablacım?… Ya kocanın karısı olacaksın ya babanın kızı… Olmadı, tamı tamına 44 yıl bekleyeceksin. Şaka değil! İsterseniz deneyin, hodri meydan…
Kadınlarla ilgili tek bir gerçek var, nüfusun yarısı olmaları. “Hayatın birçok alanında daha fazla rol almaya başladılar” diyoruz, ama yalan. “Her gün başka bir başarı hikayesi duyuyoruz…” diyoruz, kuyruklu yalan. Doldur boşalt kendimizi kandırıyoruz. Kısacası, dinleyen bulursak anlatıyoruz.
Kadınların yer alamadıkları bir alan da “Yönetim Kurulları”. Sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil aslında, Avrupa ve ABD’de kadın yönetim kurulu üyelerinin oranı yüzde 16 civarında. Fark şu ki, orada iyileşme var, daha fazla iyileşme ise bekleniyor. Bizde iyileşme yok, olması da beklenmiyor. Olur da iyileşme için bir adım atılacak olursa, Türk usulü onu da uyarlayabiliyoruz. Bağımsız yönetim kurulu üyelikleri yönetişimin bir parçası olarak iş dünyasında arz’ı endam eyleyince sevindik hepimiz. Kadın sayısı artar dedik. Olur mu öyle şey. Hemen erkekler girmiş, kadınlara yer kalmamış. Şaka bir yana artı falan yok.
Geçtiğimiz hafta Bağımsız Kadın Direktörler Projesi’nin düzenlediği ödül törenine izleyici olarak katıldım. Yanlış anlaşılmasın çabalarını yürekten destekliyorum. Yönetim Kurulu’nda en fazla sayıda kadın üye barındıran firmaları teşvik etmek üzere ödül verdiler. Ödülü alanların hepsinde en az bir aile üyesi kadın vardı. Türkiye’deki yönetim kurulları kalabalık değil ki, bir adet aile üyesi kadın bile fark yaratıyor. Teşvik edilenlerin daha fazla kadın için adım atmaları, bu cesaretleriyle diğerlerini yüreklendirmeleri gerekiyor.
Batı bu işte nasıl adım atıyor?… Almanya kısa bir süre önce yönetim kurullarında daha fazla kadın üyeye yer verecek bir yasa tasarısı hazırladı. Tasarı 2016’dan itibaren borsaya kote tüm şirketlerin yönetim kurullarında icrada görevli olmayan üye sayısının yüze 30’unun kadın üyelerden oluşmasını şart koşuyor. Bu kotayı dolduramayan şirketlerden yönetim kurulundaki bu koltukları boş bırakmaları istenecek.
Bekle gülüm belki sana da sıra gelir!
Türkiye’nin hedefi yüzde 25. Borsa İstanbul (BİST)’e kote olan şirketlerin yarısının yönetim kurullarında kadın üye bulunmuyor. Üniversite mezunlarının yüzde 60’ının kadın olduğu bir ülkede, potansiyelin iyi kullanılmadığı ortada. Yapılan araştırmalara göre, 2012 yılında BİST şirketleri yönetim kurullarındaki kadın direktör oranı yüzde 11.5. Bu oran 2013’te sadece 11.7’ye çıkabilmiş. Bu hızla, yönetim kurulları için hedeflenen yüzde 25 kadın direktör oranına 44 yılda ulaşılacak.
Bir bakmışsınız “bağımsız kadın”lar artmış
Kadın üye oranında önemli bir artış görülmezken bağımsız kadın üye sayısının son bir yılda yüzde 23.5 artış göstermesi ise dikkat çekici!… BİST şirketlerinde bağımsız direktörler arasında kadın direktör oranı 2011 yılında yüzde 7.7 iken bu oran 2012 sonunda yüzde 8.8’e yükselmiş bulunuyor. Bu konuda yapılan en büyük eleştiri ise kadın bağımsız üyelerin ya şirket sahiplerinin eşleri ya da kızlarından oluşuyor olması…
BİST şirketlerinin yüzde 44.5’inin yönetim kurullarında hiç kadın üye bulunmuyor. Bu gelişme hızıyla ancak 13 yıl sonra her BİST şirketinin yönetim kurulunda bir kadın direktör olabilecek. 2011’e kıyasla yüzde 4.5 artış yaşansa da kadın üye bulunduran şirketlerin yüzde 66’sının yönetim kurulunda hala sadece bir kadın üye bulunuyor.
Yönetim kurullarında üç kadın üye bulunduran şirketlerin oranı ise sadece yüzde yarım!… Oysa araştırmalar kadınların yönetim kurullarında etkin olabilmesi için en az üç üye ile temsil edilmeleri gerektiğini söylüyor. Üç kadın temsili olmadıkça, kadınlar birey gibi algılanmıyormuş, inanabiliyor musunuz? Yönetim kurulunda 1 adet kadın, hep “kadın” olarak algılanıyor. Diğer bir ifadeyle “öteki”! “Kadın da olsa, sonunda insan evladı bizler gibi…” denebilmesi için psikolojik sınır 3 kadın!
BİST 100 şirketlerinin yönetim kurullarındaki kadın direktör oranı 2008 yılında yüzde 8.6 iken 2013’te bu oran yüzde 11.7’ye yükselmiş bulunuyor. Bu gelişim hızı ile Türkiye, Avrupa’nın (%16) gerisinde kalırken yüzde 25’lik kritik eşiğe ulaşmak için bir neslin daha feda edileceği anlaşılıyor.
Kota uygulayan ülkeler daha başarılı
Avrupa’da kadın yönetim kurulu üyesi sayısında düzelme görülüyor. 2011 yılında yüzde 15.3 olan kadın direktör oranının 2012 yılı sonunda yüzde 17.6’ya yükselmiş olması da bunun bir göstergesi. Avrupa’da üç ülkede kadın yönetim kurulu üyelerindeki iyileşme şöyle; 2004 yılında kadın direktör oranı yüzde 7.2 olan Fransa’da bugün bu oran yüzde 25’i aştı. Yine aynı zaman diliminde İspanya’da yüzde 1.9 olan bu oran, 2012 sonunda yüzde 12.7’ye ve İtalya’da da yüzde 1.8’den yüzde 9.3’e yükseldi.
Avrupa’daki gelişimin en önemli nedeni uygulanan kadın kotası… Söz konusu üç ülkede de farklı kriterlere dayalı kadın kotaları bulunuyor. Fortune Global 200 listesinde ortalama kadın direktör oranı yüzde 15 iken kadın kotası uygulayan 34 ülkede bu oranın yüzde 18.9 olması uygulamanın ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Listelerin üst sıralarında yer alan birçok şirkette de kadınlar ile ilgili teşvik, kota ve farklı uygulamalar var.
Farklı coğrafya olarak 2011-2012 Amerika’da yüzden 19.3’ten yüzde 19.5’e, Asya Pasifik bölgesinde ise yüzde 5’ten yüzde 5.9’a yükseldi.
Birçok ülke kritik eşik kabul edilen “3 kadın direktör” sayısına ulaşmak için çalışıyor. Fortune Global 200 listesinde bu rakamı yakalayan şirket sayısı 2011’de 56, 2012 yıl sonu itibarıyla 67. Kadın yönetim kurulları üyelerinin yüzde 40 ve üzerinde olduğu şirketlerin sağlık ve bakım ürünleri ile bankacılık sektöründe olması ise kadınların belirli sektörlerde yoğunlaştığını gösteriyor. (Procter and Gamble, Deutsche Bank,Wellpoint, BNP Paribas ve Société Générale)