2024 model biz! Budur. Felaket tellallığı ile kutuplaşma arasında bir yere sıkışmışız. Garip bir canlı türüne dönüşmüşüz.
Bilgi yığınıyla başa çıkamayan bir şaşkın, belirsizlik karşısında ne yapacağını bilemeyip kaybolan, felaket haberlerinden kaçamayınca teslim olup onun içinde adeta boğulan, kötüye aşık… ya da şalteri indirip dünyayla ilişkiyi kesen bir redci… bunlar da yetmezmiş gibi ne onu ne bunu anlamadığında kutuplaşan radikal biri… Fanatik de diyebiliriz. Buyuz işte.
Mazeretimiz var; beynimiz, evrimsel olarak hazır olmadığı bir dünyada yaşam mücadelesi veriyor.
Yukarıda sıraladığım “biz” maddelerinin hepsini olmasa da önemli bir tanesini karşılayan afili bir isim bile icat edildi: “Doomscrolling”. Endişe veren haberlere odaklanma eğilimi. Parmak kaydırarak kötü, daha kötü, en kötü, pek kötü, çok kötüye ulaşmak için çaba sarfeden bizin günlük egzersizi.
Bizi biz yapan konularla ilgili dikkatimi çeken araştırmaları derledim. Birbirlerinden bağımsız olarak gerçekleştirilmiş bu çalışmalar (Washington Üniversitesi, Brown Üniversitesi ve MIT) ilginçtir, birbirine benzer içgörü üretmişler.
Kötü haber bataklığı
Bilgiye erişim kolay ve hızlı olduğundan beri kendi özel felaketlerimizi, başkalarının siyasi, sosyal, ekonomik, doğal felaketleriyle birleştirip zenginleştirir olduk. Her kötü olayı, adeta bizimmiş gibi sahipleniyoruz. Onlarla yaşıyoruz. Okuyor, boğuşup duruyoruz. Kendimizi durduramıyoruz. Bunun adı aslında bağımlılık! Kötü haberleri durmaksızın takip etmek bizi neden bu kadar cezbediyor, neden duramıyoruz?
Beynimizdeki devreler
Beyin gizemini koruyan büyük bir makina. Washington Üniversitesi’nde araştırmacılar, beynimizde, negatif olaylarla ilgili bilgi edinme veya bu bilgilerden kaçınma kararını verdiğimizde aktif hale gelen bölgeleri tespit etmiş. Neuron dergisinde yayımlanan çalışma, insanların karşı koyamayacakları olumsuz bir olayla ilgili bilgiye erişmek isteyip istemediklerine karar verirken etkili olan sinir devrelerine dair gizeme odaklanmış. Çalışma bilgi yükü karşısında endişe ve kompulsif davranışlarla başa çıkmakta zorlandığımızı tespit etmiş.
Şaşıracaksınız bu sorunu maymunlar da yaşıyormuş. Onların bizim gibi bir dijital bataklığı yok!… Laboratuvarda gerçekleştirilen maymun testleri, insanların belirsiz ve olumsuz olaylarla karşılaştıklarında gösterdikleri tepkilere benzerlik göstermiş. Kimileri kötü haberleri bilmek isterken, kimileri aktif olarak bu bilgilere gözlerini kapamış. Demek biz yaradılıştan böyleyiz… Dijital haberlerle sürekli etkileşimde bulunmak, evrimleşen ve atalarımızın belirsizliklerle başa çıkmasını sağlayan bu eski beyin devrelerini yeniden şekillendiriyor olabilir mi? Fiziksel tehlikelerle başa çıkmak için geliştirilmiş olan devreler, küresel kriz ve felaket haberlerine tepki vermemizin nedeni olabilir.
Kutuplaşma ve belirsizlik
Beyni çaresiz bıraksak da, o belirsizliklerle çeşitli şekillerde mücadele etmeye gayret ediyor. Bir tanesi müptela olmak. Diğeri; duyarsızlaşmak. Üçüncü yöntem, kutuplaşmak. fMRI taramalarının kullanılanıldığı araştırmalar siyasi uçlarda yaşayanların beyin belirsizlikle karşılaştığında kutuplaştığına işaret ediyor. Liberaller daha liberal, muhafazakârlar daha muhafazakâr oluyor. Radikalleşiyor anlayacağınız. Bu araştırma Brown Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiş. Çalışmaya göre; liberal de muhafazakâr da, belirsizliğe tahammülsüz. Bu ortak özellik kampları yakınlaştıracağına uçlara itiyor. Tehlikeye bakar mısınız; çaresizce fanatikleşiyoruz.
Okuryazarlık ve yanlış bilgi ilişkisi
Eğitim şart diyoruz ya… evet doğru ne geliyorsa cehaletten geliyor başımıza. Bununla birlikte ilginç bulduğum bir araştırma eğitimlilerin de cahilce hareket edebildiğine işaret ediyor.
MIT Sloan’da sonuçlandırılan bu araştırma, dijital okuryazarlığı yüksek seviyede olan bireylerin, eğitimleri sayesinde doğru ve yanlış bilgiyi ayırt etmede yetenekli olduğunu ortaya koyuyor. Gelin görün ki, bu, onların yanlış bilgileri paylaşma olasılığını azaltmıyor.
Sosyal medya kullanıcılarının bilgi paylaşma kararlarını, bilginin doğruluğu değil, duygusal tepkileri belirliyor. Çoğu zaman doğru olup olmadığına bakmadan içerik paylaşmamızın nedeni bu işte.
Sonuç, maalesef belirsizlikle dolu bir dünyadayız. Teknolojiye de yarattığı sonuçlara da yeniyiz, anadan babadan da bir şey görmedik, aile terbiyesi sıfır… Ezberimiz bozuk! Hepimiz kendimizle yeni tanışıyor gibiyiz. Sıkça saçmalamamız bundan. Zamana ihtiyaç var diyeceğim ama tarihsel perspektifte başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz, zaman da geçiyor. Elimizi çabuk tutup, “gelecek” diye kodladığımız muamma sorunumuzu çözmemiz şart.