Kurtlarla Dans

Risk mi, kriz mi, yoksa ikisi birden mi? Tercih hakkınız olsa hangisiyle dans ederdiniz? Ülke krizle dans ediyor, ben tercihimi riskten yana yapardım. Çoktan seçmeli olsa sonda bir de “Diğer” seçeneği olurdu. Olsa olsa bu da “ortaya karışık” anlamına gelirdi. Literatürde böyle bir seçenek  yok.

Türkiye krizde. Boş geçen günümüz yok! Ekonomik kriz olmazsa siyasi, siyasi olmazsa toplumsal, zaman zaman doğal afet… Hiçbir şey olmazsa kişisel krizler, meczup krizleri… Kolay değil, normali hatırlamamızın mümkün tarafı kalmadı. Biz de değiştik. Derimiz kalınlaştı, rengimiz karardı, duyular zayıfladı, acı eşiğimiz yükseldi. Topluca “durdurun dünyayı  inecek var” ruh halindeyiz…

Risk

Oxford English Dictionary-2010’a göre hoş olmayan bir durum, yara alma ihtimaliyle karşılaşma… Kötüden önceki son çıkış… Anlayacağınız bir olasılık! Olabilir olmaya da bilir… Ya tutarsa! Sigorta yapmaya ya da tasarruf etmeye benzetebilirsiniz. BES gibi çözümlerin neden tutmadığını anlayın. Türkler için ya tutmazsa? Oysa riski görebilirsek krizi yaşamayabiliriz, önleyip savuşturabiliriz.

Kriz

Kötü bir an demek, bir dönüm noktası. Öyle ki, hayatın olağan gidişini askıya alıyor. Beklenmeyen başka olumsuz olaylara neden oluyor. Ardında mağdur ordusu bırakıyor. Hayat boyu süren yaralar açıyor. Belirsizliğe sürüklüyor, öncelikleri ve hayalleri askıya alıyor, onarılması güç sonuçlar doğuruyor. Klinik psikolojisi cabası, en basitinden korku, panik ve öfkeye yol açıyor.

Ortaya karışık

Bu da Türkiye gibi ülkelerin kulübü. NATO, BRICS, G-20’den sonra kuruldu. İzdiham olur diye davetle üyelik alınıyor. Krizle dans etmem, riskle dans etmem… ben dans bilmem diyenler. Kriz benden korksun gibi, geleceği varsa göreceği de var diyen öfke hali.

Exit

“Risk” ve “kriz” kavramları gerek yönetim, gerekse iletişim literatüründe hayli zengin. Yaklaşımlar çeşit çeşit; bir grup konuya krizin önü arkası yokmuş gibi yaklaşıyor, bir başka grup, kriz ve riskin ayrılmaz bir vücut olduğuna inanıyor.

Kriz İletişimi İle Risk İletişimini Birleştiren CERC (Crisis & Emergency Risk Communication Model) modeline göre, iletişimin üç ana boyutu bulunuyor. Birincisi, olası tehditlere karşı davranış boyutunda değişiklik getirmek. İkincisi daha fazla insanın zarar görmesini engelleyecek acil önlemler geliştirmek, durumu kontrol altına almak. Üçüncüsü de kamu güvenliğini sağlayarak, düzenini korumak.

Tahmin edilebilir

Temel varsayım, krizin her zaman tahmin edilebilir bir yanı olduğu görüşü. Tabii ki her risk, krize yol açmayabilir, yaşanan krizin önceden tespit edilen risklerle hiçbir ilişkisi de olmayabilir. Krizler tümden tahmin edilemez ve öngörülemez bir yapıda da olabilir. Önemli olan durumu hızlı kavramak, eylem planı geliştirmek ve kriz sonrası etkili bir yenilenme süreci başlatmak.

Hız yapmak

Geleneksel kültürden kurtulamadığımızdan mı, genlerimizde bir virüs taşıdığımızdan mı bilinmez, risk söz konusu olduğunda duyu blokajı yaşıyoruz, ama krizle can ciğer kuzu sarması olmamıza hiçbir şey engel olamıyor. Riski, hız yapmak gibi göze almayı seviyoruz.  Kriz bu, geleceği varsa göreceği var diyebiliriz.

Pahalı

Kriz, kader gibi. Elle gelen düğün bayram hesabı, biraz teslimiyet. Risk ise lüks, pahalı uğraş… Yönetilmek istiyor, eğitim gerektiriyor. Muhakeme yeteneği, analiz-karar süreçlerini içeriyor. İnsan yatırımına ihtiyaç duyuluyor. Süreklilik gerektiren sürdürülebilir olan her şey gibi pahalı. Bir de yavaş, aksiyon yok. (Zaten aksiyon olmasın diye risk var.) Bizi kesmiyor bu.

Fifty fifty

Kriz kucağa düşünce, fazla seçenek yok. Krizi çözmek ve yönetmek, cesaret ve kaba güç istiyor. Riskleri çözmek ve yönetmek ise plan program ve strateji, özetle eğitimli kafa gerektiriyor. Eğitimsiz toplumlarda, riske yatırım yapmak yerine 50-50 şans alıp tehlikeye yelken açmak daha gerçekçi oluyor.

La Fontaine

15 Temmuz bir krizdi. Ama tek zamanda, bir anda ve tek kerede gelmedi. Her ne kadar kalkışma haliyle daha önce görülmüş ve duyulmuş cinsten olmasa, hatta akıllara ziyan bir tablo sergilese de, kalkışanların oluşumu ve gelişimi tanıdık-bildik değil miydi? Türkiye FETÖ sarmalına dolandıkça dolanıyor. Başka hiçbir iş yapmaz olduk. Bu feci grup yıllarca içimizdeydi. Hiç mi görülmezler, hiç mi duyulmazlar, hiç mi sorun olmazlar, hiç mi… La Fontaine masalları daha gerçekçi.

 

Tahrik oldum

Sanıyorsunuz ki, tüm krizler darbe, tüm riskler FETÖ… “Pantolon giyseydi daha az tahrik olacaktım” diye şort giydiği için genç bir kadının yüzüne uçan tekme atan iki ayaklı canlının herkesin içinde, pervasız cesaretini kriz mi, yoksa risk mi kabul etmeli?… Karıları kızları ve sevgililerini dövmeye doyamayan erkekler, artık el alemi dövmeye başladı. Neyse ki, küçük öfke patlamasını diğer krizleri çözdüğümüz gibi çözdük. Bir de özel güvenlik olduğunu  öğrendiğimiz uçan cahil, önce tutuklandı, sonra serbest bırakıldı. Alelacele yasal düzenleme yapıldı, tekrar tutuklandı. Ohh, sıradakine kadar rahatladık.

Sıradaki

O kadar çok ki… Hangisi aklıma gelse. Bu hafta istihdam rakamları açıklandı mesela, her 5 gençten biri işsiz. Sizce bu gençlerin dansı ne? A) risk B) kriz C) kurt  D şıkkı; çakal. Bence doğru cevap D. “Çakallarla Dans” (2010) yerli yapım komedi. Ödülü yok, gişesi iyi olsa gerek seri halinde çekilmiş. Konusu, saf erkek, aç gözlü eşi için şirketten para çalıp arkadaşının hesabına geçiriyor… Gülüyoruz işte biz de böyle…

Türkiye İstatistik Kurumu İstihdam Araştırması’nı yaparken, “iş arıyor musun?” diye soruyor. Bıkmış tükenmiş ve aramıyorsanız, siz “işsiz” sayılmıyorsunuz. Örneğin işportacısınız yine “işsiz” değilsiniz “self employed” diyorlar. İşsizlik mi bizimle biz mi işsizlikle dans ediyoruz belli değil.

Hadi son bir tane

Yine bir araştımaya göre 15-29 yaş arası genç kadınların yüzde 52’si ne çalışıyor ne de okuyor. Her 30 genç kadından 7’si eşinden, sevgilisinden, ailesinden izin alamadığı için istediği zaman kafe / kahve / pastaneye gezmeye gidemiyor. Yılda ortalama 90 bin kız çocuğu anne oluyor. Türkiye’nin riskleri krizleri iç içe geçmiş.

Frene bas

Risk, krizin freni. Her konuyu eğitime bağlamayı seviyorum. Eğitimle kriz/risk ilişkisi basit; eğitimli birey riskin varlığına inanır, tanır ve tanımlar; sistemle ve süreklilik içinde önlem alır.  Eğitimsiz olan ise risk benden korksun dediği için krizdedir, iman gücüyle çıkmaya çalışır. Çoğu zaman da çıkamaz…

Tarih bugünleri pek çok değişik yönüyle yazacak elbette. Korkarım damgalarken, “Cahiliye Dönemi” ya da “Kara Mizah” arasında seçim yapmakta zorlanacak.

Yumurta kapıya dayansın

Eğitimsiz kadroların iş başına gelmesi, bilime ve eğitime sırt çevirmeleri, riskle kol kola girip başarıya yelken açacaklarını sanmaları bizi yaşadığımız krize her gün biraz daha yaklaştırdı. Riskleri görmüş olsaydık ya da görmek isteseydik; süreci yönetir, muhakeme eder krize dönüşmesini önlerdik. Ama yumurta kapıya kadar gelmeden zevki çıkmıyor. Aksiyon!

Son Not:

“Kurtlarla Dans” (1990), Kevin Costner’ın (yakın geçmişte THY’nin reklam yüzüydü), yönetmen ve başrol oyuncusu olduğu efsane film. 7 Akademi Ödüllü. Film bu ya, Amerikan iç savaşında bir askerin Kızılderili kabilesinin barışçı felsefesini anladıkça, yakınlaşıp tarafını seçmesini konu ediyor.

Hayat bir film, hayatımız film.

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir