Bir gecede dünyanın en ünlü markasını yarattı. Tam bir gecede dünya üzerinde yaşayan herkes yarattığı markayı ezbere söyleyebiliyordu.
Şimdi size birinden söz etmek istiyorum. Bir bilmece bulmaca oyunu oynuyoruz.
Kim olduğunu bulmanızı istediğim kişi;
Hissedarlarının yatırımlarını yalnızca gözle görülebilir bir şekilde değil, ölçülebilir bir şekilde artırdı.
Halkla ilişkiler mesajlarıyla İnsan Kaynaklarında işe alım uygulamaları arasında bir sinerji yakalamayı başardı.
Bir gecede dünyanın en ünlü markasını yarattı. Tam bir gecede dünya üzerinde yaşayan herkes yarattığı markayı ezbere söyleyebiliyordu.
İnsan kaynaklarını öylesine iyi kurdu ki, çalışanlar bağımlılıklarını, akla gelmeyecek noktalara taşıyabildiler. Böylece yalnızca markayı değil, misyonu da piyasalara taşıdılar.
Teknolojiyi o kadar iyi kullandı ki, kimsenin tahmin etmediği başarılar elde etti.
Satın almalar ve birleşmelerle büyüdü.
Bütün dünyada ekonomik anlamda büyük bir gerileme yaşanırken, o işini büyütmeyi hem de hiç beklenmeyen ölçülerde büyütmeyi başardı.
Kim Bu Adam?
Sizce yukarıdaki özellikler kimi anlatıyor, hangi şirketi temsil ediyor?
Hani iki günün birinde haklarında tonlarca şey yazılan ünlü CEO’ları mı? Yoksa aleme verir talkını kendi yutar salkımı şeklinde dolanan guruları mı? Yukarıda sözü edilen o insanüstü varlık acaba Jack Welch, yoksa Michael Dell mi? Sakın Steve Jobs ya da Bill Gates olmasın…
Yukarıda sözü edilen kişi, bunlardan hiçbiri değil. Bulmacadaki liderin özellikleri, onu sanki bu dünya dışında yaşayan biri gibi gösteriyor. Aslına bakarsanız öyle. Kendi dünyasında yaşadığını söylemek mümkün.
Jack Welch, Michael Dell, Seve Jobs, Bill Gates için de sıkça böylesine övgü dolu cümleler kuruldu. Yıllarca göklere çıkarıldı. Hala da çıkarılıyorlar. Ama acaba ne kadar yönetici, ne kadar liderler? Ne kadar pürüzsüz, ne kadar büyük, ne kadar başka bir alemden, ne kadar bizdenler?
Bulmacadaki lider, iş dünyası temsilcisi değil. Siyasetçi de değil. Akademisyen, asker, polis hiç değil.
O yalnızca bir lider. Seveni de sevmeyeni de böyle diyor. Lanetleyeni de var, övgü düzeni de var…
Herkesin birleştiği bir nokta var, o bir lider.
Önce kimse onun hakkında fazla bir şey bilmiyordu. Hala üstündeki sır perdesinin aşağıya çekildiğini söyleyemeyeceğim.
Ünü, yukarıda isimlerini sıraladığım lideri gölgede bıraktı.
Azılı Terörist
Artık söylüyorum;
Bulmacadaki lider Osama Bin Laden.
Osama Bin Laden, hayatımızı değiştiren adam. Yüreğimize korku salan, unuttuğumuz ya da bazılarımızın hiç bilmediği duyguları sahneye fırlatan, terörü ruhumuza kazıyan, din, dil, mezhep, renk farkı gözetmeksizin herkesi ağlatabilen adam.
Bu kadar değil… Osama Bin Laden’in tarihi değiştirdiğini açık açık söyleyen bilimadamları var. İster kabul edelim ister etmeyelim bir şeyleri geriye dönüşü olmayacak şekilde değiştirdiğini itiraf edebiliriz.
Önümüzdeki günlerde liderlik üzerine bir konuşma yapacağım. Son zamanlarda konuyla ilgili okuma ve araştırmalarımı yoğunlaştırdım. Aslına bakarsanız, liderlik, benim ilgimi çekmiş yönetim başlıklarından biridir. Liderlik üzerine yıllar içinde çok sayıda yazı da yazdım. Yazdıklarımın önemli bir bölümü geleneksel görüşlerin dışında kaldı.
Bize bugüne kadar dayatılan liderlik tipolojisine karşı çıkıyorum. Merak etmeyin Osama Bin Laden benim lider adayım değil. Ama kellesini getirene binlerce dolar vaad eden Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen düşünürleri onu çoktan lider sınıfına soktu. Yetmedi, en tepeye koydu. Rand Corporation, hepinizin bildiği gibi bir düşünce tankı (think tank) ve sözü dinlenir, çoğu zaman siyaseti yönlendiren bilim ve siyaset adamlarının buluşma noktasıdır. Rand, Laden’in liderlik sırlarını araştırma konusu yapıyorsa, bazı körlüklerden kurtulmamız mı gerekiyor?
Bu yazıyı yazarken bugünkü gazetelerin birinci sayfalarını süsleyen Bin Laden’le ilgili bir araştırma karşımda duruyor. Türk halkının yüzde 4’ü Laden hakkında çok olumlu düşünüyormuş, yüzde 7’si biraz olumlu… Yüzde 67 ise çok olumsuz. Bu rakamları aldığım gazetenin birinci sayfasında “Türkiye Farkı” diye başlık atılmıştı. Bana soracak olursanız, Türkiye’den yüzde 4 destek çıkması bile acı ve şaşırtıcı. Ama gerçek. Gerçeklerle yüzleşme zamanı.
Hayal Kırıklığı
İnsan bazı konuların içine girdikçe, görüşlerinde farklılaşma yaşıyor Neden diyecek olursanız, belli başlı isimlerin ne kadar gereksiz yere doldurulduğunu daha net görebiliyorsunuz.
Neden?
Bir kaç nedeni var…
İlki, liderlik konusu çok Amerikan. Yazılan makale ve kitaplar ile üretilen tüm fikirler neredeyse tamamen Amerikan.
Daha da önemlisi üzerinde düşünülen ve tartışılan örneklerin hemen hepsi Amerikan. Sanırısınız analar hep Amerika’da lider doğuruyor.
Bundan da vahim olan aslında tüm örneklerin iş dünyasından olması. Ya da şöyle ifade edelim, son yıllarda lider diye dayatılan isimlerin çoğunlukla iş dünyasından, bir miktar siyasetten olması.
Liderlik konusunun bu kadar popüler olmadığı zamanlarda, tema, daha çok tarihçilerin, biraz askerlerin, yoğun olarak siyasetçilerin tekelindeydi. Sözünü ettiğim alanlarda ciddi bir erozyon yaşandı, iş dünyasında ise yeniden doğuş… İş dünyası teorinin çoğunu pratiğe çevirdikçe mitlerin hepsi yıkılmaya başladı.
İş dünyası liderliği kendisine benzetti. Pazarlama müthiş, altı kah dolu kah boş. Görüntü; Yıkılmaz, korkmaz, müthiş…
En kötüsü de, bizim yöneticilerin hepsi, kendileri bile anlamadan birden bire lider oluverdiler.
Biz Yaratıyoruz
Yaşayabilmek ya da yaşamı yaşanır kılabilmek için kendi kendimize hikayeler üretiyoruz. İyi hikayeler yaşamı daha güzel, daha rahat kılıyor. İçimizi neşeyle dolduruyor. Keyifli oluyoruz.
Neden Osama Bin Laden’i düşlemiyoruz. Çünkü o içimize karanlık salıyor. Benimkine en azından. İsmini duyunca burnuma kan kokusu geliyor. Adını anınca sakallı ve vahşi adamlar gözümün önünden geçiyor. Sizin de büyük olasılıkla bu şekildedir. Onun için onu kabus rüyalarımızda görebiliyoruz, hayallerimizi süslemiyor.
Ama korkarım o gerçek. Hayallerimizin çoğu ise masal.
Barbara Kellerman Center for Public Leadership kurumunun başkanı. Aynı zamanda Harvard Üniversitesinde öğretim görevlisi. Bugüne kadar, liderlik üzerine çok sayıda makale ve kitap yazdı. Son kitabı biraz tuhaf. Tuhaf çünkü konusu kötü liderler; Bad Leadership. Kitap Harvard Business School Press 2004 tarafından yayınlandı.
İyi Lider Kötü Lider
Barbara Kellerman’ın bu yılbaşında Harvard Business Review’da yeni kitabının tanıtımı niteliğinde bir makale yazdı. Bu makaleyi okurken ilginç bulmuş bir kenara da ayırmıştım. Kellerman Osama Bin Laden’den söz etmiyordu. Onun verdiği örneklerin bir kısmını tanımıyoruz bile. Ancak hepsi önemli kurum/kuruluşların başındalar. Kellerman, bugüne kadar liderlik üzerine yayınlanan literatüre bakınca, liderlerin gökten zembille inmiş varlıklar gibi aktarıldığını, kötü adamların lider olamayacağını düşündürecek görüşler geliştirildiğini iddia ediyor.
Tabii asıl iddiası daha iddialı; iyi adamlar lider olacak, liderler iyi adamlardan çıkacak diye bir kural yok.
Kötü adamlardan da lider çıkabilir. Kötüler de lider olabilir. Lider olmuş kötü adam profili gibi, lider olmuş kötü olmuş örnekler de yoğun.
Klasiktir kötü lider örneği aramaya gerek kalmaz hemen Hitler, Stalin ya da Pol Pot’un ismi ağzımızdan dökülüverir.
Ama zaten belki de sorun buralardan başlıyor. Liderliğin ne olduğunu sorgularken, kötüleri kategorize ettik onu da Pol Pot, Stalin ve Hitler kimliğinde tarihe gömdük, artık rahatız.
Peki, her gün liderlik yapanlara ne demeli. Onların Pol Pot, Hitler ya da Stalin’den farkı ne?
Doğrusunu isterseniz çok fazla eksikleri yok. Hatta fazlaları var denebilir.
Liderliği sıkıştırdığımız literatürden kurtarmamızın zamanı.
Gerçeklerle yüzleşmenin de…
Kötüden Lider Olur Mu?
Bu yazı hiç kimseye övgü değil. Hele hele teröre ve teröriste övgü hiç değil. Bu yazı beni rahatsız eden mitlerle ilgili. Bu yazı kendi kendimizi nasıl kandırdığımızla ilgili.
Toplumun lidere ihtiyacı var, o zaman yapalım bir lider anlayışına itirazım var. Toplumun bir lidere ihtiyacı var, o zaman bulalım bir lider anlayışına da itirazım var. Liderlerin hepsi iyidir anlayışına da itirazım var, kötülerden lider olmaz anlayışına da.
Bırakalım Osama Bin Laden’i bir dakikalığına, Tony Blair ne kadar iyi lider? ABD Başkanı Bush mu iyi lider?
Kellerman’ın sözünü ettiği örneklerden biri Tony Blair kabinesinin önemli ve saygın isimlerinden Peter Mandelson. Mandelson, 1998 yılında görevinden istifaya zorlanana kadar, lider olarak görünüyordu. Meziyetleri göklere çıkarılıyor, attığı adımlar haber oluyordu. Ama bir gün kişisel hırsına yenik düştü. Açıklayamadığı 373 bin dolarlık bir “borcu”, Londra’nın mutena semtlerinden Notting Hill’de ev alabilmek için kabul ettiği ortaya çıktı. Mandelson’ı o gün lider koltuğundan alıverdiler. Sizce dün böyle bir siyasetçi müthiş liderdi skandal ortaya çıktıktan sonra en kötü lider bizim lider mi oldu?
Kötüler yalnız iş dünyasından ya da siyasetten çıkmıyor. Din adamları da bu tartışmalardan nasibini alıyor. Kellerman Katolik Klisesini örnek gösterecek kadar ileri gidiyor. Kilise son yıllarda haklarındaki şaibeden kurtulup somut suçlamalara dönüşen cinsel taciz skandalları yüzünden ciddi sıkıntılar yaşıyor. Toplumun en hassas olduğu din konusunda liderlik yapanların böylesi suçlamalarla karşı karşıya kalmalarına ne buyrulur. Lider nerede?
Nerede Yanlış Yapıyoruz?
Ben bu yazıyı niye yazdım?
Yazdım çünkü liderlik konusunda Türkiye’nin çıkmazda olduğunu biliyorum.
Ama dünya da aynı çıkmazın içinde.
Liderlik ahlaki bir kavram değil. Etik olsaydı karşımıza ardında milyonları sürüklemeyi başaran caniler çıkmazdı.
Liderlik konusundaki görüşlerimizi değiştirmemizin zamanı mı acaba?
Liderlerin de bizim gibi insanlar olduğunu, günün 24 saati iyilikler ve olumlu hareketler çerçevesinde yaşamadıklarını görmemiz mi gerek acaba?
İçimizden çıkan bizim gibi hataları olan liderlere tutkumuz bundan mı acaba?
Seçim arifesindeyiz. Sokaklar liderlerle ya da daha doğrusu lider olduğunu ifade eden bir sürü insanla dolu. Sabah yürüyüş yaparken biri çiçek uzatıp “Yeni lider adayınız benim” diyor. Diğerleri mitinglere çıkıyor, esiyor gürlüyor… Her gün hepsi hakkında tonlarca yolsuzluk haberi çıkıyor, bir sürü yüz kızartan demeçler yayınlanıyor, hızını alamayıp birbirlerine neredeyse küfreden bir sürü lider adayına bizden oldukları için mi tahammül ediyoruz?
Liderler hep iyilerden çıkmaz kabul ediyorum.
Şartlar kötülerden de iyi lider yapabilir onu da kabul ediyorum.
Bütün liderler Süpermen olamaz zaten biliyorum.
Bütün liderler de şeytan değildir onu da biliyorum.
Ama ben iyi lider istiyorum, kötüleri görüp var olanlara şükretmek istemiyorum. Çok şey mi istiyorum?
Bunları lider yapanlar yani bizleri ise bir türlü kabul edemiyorum.
Lider diye dolananları yaratanlardan biri de, benim. Sizin gibi.
Ortada, benim liderim diyebileceğim hiç kimse yok. Benim liderim işte bu diyebileceğim örneğe yaklaşan dahi yok.
Kendisine liderler diyenlerin bulunduğu yerlerde bulunmama, onları görmeme duymama arzum giderek artıyor.
Ben kötülere bakıp, “Haydi bununla idare edeyim” demek istemiyorum.
Biz nerede yanlış yapıyoruz?
Hala Umutluyum
Kızımın okulu ikinci yarısı için başkanlık yarışı başlattı. Her semestre’de değişik birileri başkan oluyor. Sınıf başkanı.
Geçtiğimiz pazartesi başkanlık için aday başvurusu yapmak üzere son gün olduğunu fark edince kızım hemen adaylığını koymuş. Gece evde hummalı bir çalışma vardı. A4 kağıtlara kampanya afişleri hazırladık.
Bana oy verin size süt partisi yapacağım.
Bana oy verin eski kitaplarınızı Doğu’daki arkadaşlara göndereceğim.
Bana oy verin sınıfı tertipli tutacağım.
Bana oy verin kurabiye partisi yapacağım.
Bana oy verin…
Vaadler bunlardı.
Okulun duvarlarına hazırladığı çalışmaları astı.
Ertesi gün eve döndüğünde, moral durumu biraz karışıktı. Bazı arkadaşları, özellikle de rakibesi sen yalan söylüyorsun demiş.
Çok üzülmüş…
Üzülme, alış, o senin rakibin.
Ama anne, “sen seçilmek için böyle şeyler söylüyorsun dediler” dedi.
“Olur mu öyle şey. Söz verdiğimiz her şeyi yapacağız. Biz asla yalan söylemeyiz… Ben sana sponsor oluyorum, sen sütün yanında kurabiye de vereceğimizi söyleyebilirsin… Ama istersen harçlığını yavaş yavaş hazırla” dedim.
Mutlu oldu.
Bu sabah kalktığında,“Ben başbakan olabilir miyim?”diye sordu.
Nasıl mutlu oldum anlatamam. Kızımın hayatı kararacağı için değil ama sonuç olarak bu çocuklar bizden
farklı olacaklar.
Görebiliyorum.