04.11.2001
Kimileri onu şeytana benzetti, çoğu onun cehennemde cayır cayır yandığını söyledi. 15nci yüzyılda yaşadı. Biz 21nci yüzyılda siyaset-iş dünyası ilişkisini tartışa duralım, Machiavelli 15nci yüzyılda oyunun kuralını çoktan yazmıştı.
“”Cesaret, insanı başarıya taşıyan hırstır, ama tek başına işe yaramaz. Hırs da tek başına boş bir hayaldir, kimseye yararı olmaz.
İş dünyasında cesaretin panzehiri korkudur. Korku arabada taktığın güvenlik kemerine benzer. Aklı olan kullanır.
Yeni bir işe adım atarken ya da yüklü miktarda borçlanırken, midendeki kasılmayı hissedebiliyor musun? Korkuyorsun değil mi? Midendeki ağrı, bir tür güvenlik kemeri.
Korku, genellikle gece karanlığında ortaya çıkar. Ama unutma, karanlık, sorunları da çözümlerini de abartır. Aklı başında hiçbir işadamı, karanlık çöktükten sonra beyinsel faaliyette bulunmaz. Gece, uyumak içindir. İlle de bir şeyler yapmak istiyorsan, seks ve yemekten başka bir şeye kafa yorma. Birkaç saatliğine bile olsa, uyumak gerek. Uyku, işadamını başarıya götürecek önemli besin kaynağıdır. Çünkü uykusuz kurduğun planlar, bil ki çoğunlukla yanlıştır.””
Bu satırlar 15nci yüzyıl mahsulü. İnanabiliyor musunuz?
Devam edelim mi…
“”Koşullar değiştikçe, korkuyla cesaret arasındaki denge de değişir. Yalnızca kaybedecek şeyi olan insanlar korkar. Kaybedecek bir şeyi olmayan adamın korkusu da olmaz.
Başarının anahtarı, dozu iyi ayarlanmış korku ve cesarettir. Para, sanıldığı gibi başarı demek değildir. Yetenek, parayla ateşlenmez. Yetenek, kişiyi başarıya götüren tutkudur, para olsa olsa o başarının ölçüsü olabilir.””
HAYIR DEMESİNİ ÖĞREN
Merak ediyorsunuz biliyorum. Ama biraz daha sabır, ne olur!
Ne olduğunu anlatmadan, birkaç satır daha…
“”Hayır demesini bileceksin. İstersen kibarca söyle, ama söyle. “”Hayır”” de. İş dünyasında ayakta kalabilmenin birinci kuralı “”Hayır”” diyebilmektir. Bunu bir sanat olarak da görmek mümkün.
İşte size Machiavelli!
Ona ait sözlerin bugünkü dile ve işdünyasına tercümesi.
Machiavelli’ye ait bildiğimiz en temel şey, “”Amaca giden her yol meşrudur”” diyen klişe sözleri. İşimize böylesi geldiği için olsa gerek, bu cümleyi kullanır dururuz.
Niccolo Machiavelli 1469-1527 yılları arasında Floransa’da yaşadı. Yaşarken yaptığı en önemli şey, siyaset sanatı üzerinde uzmanlaşmasıydı. Doğrusunu isterseniz onu günümüze taşıyan özelliği de bu.
Yaşadığı dönemde, çoğunluk, heykel, resim, mimari gibi görsel sanatlarla uğraşırken, onun elle tutulmayan siyasetle uğraşması yadırganmıştı. O siyaseti sanata dönüştürmeyi tercih etti. Siyasetçiyi mermeri oyar gibi oydu, politikayı rötuşladı. Uzunca bir dönem kamu görevi yaptı. Zaten ne öğrendiyse bu sırada öğrendi.
Kitaplar yazdı. En önemli ve bugüne taşınmış en ünlü eseri Prens, ölümünden sonra basıldı.
Hakkında çok konuşuldu. O kadar ki, efsaneleşti. Seveni de sevmeyeni de onu şeytana benzetti. Çoğunluk onun Cehennemde cayır cayır yandığına inandı.
Yandı yanmadı… Artık ne önemi var. Bence asıl o, bizi hala fena halde yakıyor. Bir adamın, 15nci yüzyılda geliştirdiği fikirleri bugün tartışıyor, onları yorumluyoruz.
Kıskanılacak kadar önemli bir başarı!
NAPOLYON’A İLHAM KAYNAĞI
Machiavelli tarih boyunca pek çok kişiye ilham kaynağı oldu. Bunların başında Napolyon geliyordu. Marxistlerin de Machiavelli’nin tarihi yorumlayışından etkilendikleri söylenir.
Belli ki, Machiavelli, daha uzun yıllar esin kaynağı olmaya devam edecek.
Belki de, onu bu günlerde anımsamak her zamankinden daha anlamlı.
Çünkü bizler onu hep kötü andık, kötü bildik. Çünkü o, amaca ulaşmakta her yolu meşru gördüğünü ifade etti.
Ne ayıp(!) değil mi? Olacak iş mi?
Oysa bir dönüp de görse son günlerde yaşadığımızı.
Hani ülkede hiçbir şey yolunda gitmezken… Hani ne devletin ne de özel sektörün elle tutulur bir yanı olmadığında… Politikacının ayrı telden çaldığı, sokaktaki insanın “”açım”” diye feryat ettiği bir zamanda…
Machiavelli de ne ayıp etmiş değil mi…
Yine “”yeni”” arayışlar içindeyken, eskiye dönüp bakmakta fayda olabiliyor zaman zaman.
YENİ MACHIAVELLI
“”Yeni”” kelimesini neyin başına eklerseniz ekleyin, çok moda oluyor. Yeni ekonomi, yeni siyaset ve yeni… Neden yeni işdünyası olmasın?
Ve yeni Machiavelli…
“”Yeni Machiavelli””, birkaç yıl önce piyasaya çıkmış bir kitabın adı. Yazarı Alistair McAlpine. Yazar, kitabının kapağına büyük puntolarla İngiltere eski başbakanlarından Margaret Thatcher’ın, “”eski”” Machiavelli’nin “”yeni”” uyarlamasından nasıl etkilendiğini belirten sözleri koymayı ihmal etmemiş.
Etkilenmemek mümkün değil. Sizi de etkileyecek. Kitabın sayfalarını yalayıp yutarken, bugüne ilişkin o kadar çok şey gördüm ki. Bazı sahneler gözümde canlandı. Bugünü mü anlatıyor, tarihi mi bilemedim.
Kitap, özünde, Machiavelli bugün yaşasaydı, işdünyası hakkında neler söyler ve yazardı diye kurgulanmış. Daha düzgün bir ifadeyle, Machiavelli bugün yaşasaydı içinde bulunduğumuz iş dünyasında başarıya giden yolda ne tür ipuçları verirdi gibi bir ana fikir taşıyor.
Aslına bakarsanız, bugün yaşasaydı, içinde bulunduğumuz dönemi, o bile yorumlayamazdı. Çünkü bize bir zamanlar ne de kötü diye anlatılan şeytanımsı Machiavelli, görmeye alışık olduklarımıza bakınca sanki bir melek.
Kitabın yazarı, 15nci yüzyıl İtalya’sının şehir devletleriyle, bugünkü şirketler arasında önemli benzerlikler kuruyor. Kitap, ayrıca başarıya giden yolda atılan her adımın mübah olduğunu vurgulayan sözleriyle anımsadığımız Machiavelli’nin yaşadığı dönemde bir şeytan olup olmadığının çok tartışıldığına dikkat çekiyor. Tartışmaların ölümünden sonra da tüm hararetiyle devam ettiğini belirtiyor.
ŞEYTANIN TA KENDİSİ
Ben şu soruyu sormaktan alıkoyamıyorum kendimi: “”15nci yüzyılda yaşayan bir “”şeytan”” günümüzde yaşayan milyonlarca şeytan arasından sıyrılabilir miydi?”” Sanırım Machiavelli bugün yaşasaydı, 21nci yüzyılın şeytanları arasında pek masum kalırdı.
Machiavelli’ye göre işdünyası için siyaset vazgeçilmez bir kaynak. Dolayısıyla politikacı işadamının vazgeçilmez arkadaşı.
Machiavelli, “”Politikacı politikadan başka şey konuşmaz “”diyor. Onun için politikayı iyi öğrenmekte fayda var. Çünkü laf dönüp dolaşıp mutlaka politikaya gelecektir. Bu arada unutmamak gereken bir noktayı hatırlatıyor. Yeryüzünde yaşayan canlılar arasında en fazla övgü (siz daha yaratıcı olabilirsiniz) bekleyen kişilerin politikacılar olduğuna dikkat çekiyor. Birilerine övgüler yağdırayım derken dikkat etmek gerektiğini, işi dozunda bırakmadığınız zaman, yağ çekeceğim derken, düşman kazanabileceğinizi de söylüyor.
Machiavelli, politikacıları ders çalışır gibi çalışmak gerektiğine işaret ediyor: “”Prensiplerinin ne olduğunu öğrenin”” diyor. Çünkü pek çokları gibi onların da aslında hiçbir prensibi olmayabilir. Prensipleri kişisel ve siyasi çıkarlarından öteye geçmeyebilir.””
Ve bakın nasıl devam ediyor:
“”Politikacının prensip parametresini keşfettiğiniz anda o politikacı artık sizindir!””
ARADAKİ İLİŞKİ JUDOYA BENZİYOR
Kitabın yazarı, Machiavelli’yi yorumlarken, işadamıyla siyaset ilişkisini, judoya benzetiyor: “”Rakibinin gücünü kendi avantajına dönüştür. Böylece politikacın senin kullandığın bir araç olsun. İşini büyütebilmenin en önemli yolu politikacıdır.””
Dünya değişmiyor galiba… Değil mi, size de öyle gelmiyor mu? Bir arpa boyu yol kat etmemişiz.
Machiavelli bugün yaşasaydı, eminim çok daha orijinal görüşler ve yöntemler keşfetmişti.
HER EVE LAZIM ÖĞÜTLER
İşte size Machiavelli’den hap gibi öneri ve tavsiyeler. Bakalım, okudukça, tanıdığınız birçok kişinin şeytansı yanlarını anımsayabilecek misiniz?
Sizin şeytansı yönleriniz mi?
Bilemem ki!
Yoksa da, üzülmeyin, geliştirmek için geç kalmış sayılmazsınız. Bakın 15nci yüzyıldan bu yana biz şeytanımsılık konusunda çok mesafe almışız. O kadar ki Machiavelli’yi neredeyse örnek kişi olarak ilan etmek gerekecek:
*Yükselmek istiyorsan, politikacı gibi düşünmeyi öğren;
*Politika öğreneceksen, gerekirse partiye üye ol, ama sakın fazla içine girme;
*Siyasi ilişkilerini, başka görüşlere sahip politikacıları tanımak için de kullan;
*Unutma, politikacılar da insandır, aralarında her türlüsü bulunur ve bu insanların oluşturduğu gruplar yığınlara hükümet eder;
*Antropoloji dersindeymişsin gibi davran ve politikacıların davranışlarını incele;
*Politikaya bulaşsan da partizan eğilimler taşıma;
*Ama gerektiğinde siyasi görüşlerini açıklamakta çekingen davranma;
*Çok söz verip, az yapma;
*Unutma politikaya ilgin, politikacıya ihtiyacın olduğu için ve olduğu kadardır;
*Zaman zaman onları ziyaret etmeyi unutma;
*İş dünyası bilardo oynamaya benzer, vuruşunu yapmadan öne değişik seçenekleri düşünmek zorundasın;
*Politika ise tenis maçı gibidir, top gelir karşılık verirsin. Gelen topa vurmakla kalmaz karşındakinin topunu onu vurmak için kullanırsın.
Tavsiyeler böyle uzayıp gidiyor. Kendinize yakın bir şeyler bulabildiniz mi bilmem. Ama ben bugüne ilişkin pek çok benzerlik yakaladığımı söyleyebilirim.
Hatta ve hatta “”Boynuz kulağı geçer”” diyen birini yanaklarından öpmeye kararlıyım.
NASIL LİDER OLUNUR
İş dünyası ve politika konusunda detaylı bilgilerin yer aldığı kitap ilginç pek çok başlıktan oluşuyor aslında. Bu temayı alt başlıklardan biri de “”Nasıl lider olunur?””
Machiavelli’nin liderlik üzerine uzun uzun görüş ve tavsiyeleri var. Lidere biraz politikacı havası veriyor.
Şaşırabilirsiniz, sadakati liderlik özelliklerinin başında sayıyor. Ama liderin sadakatinden değil, sadık izleyenlerinden söz ediyor. Bir liderin, lider olabilmesi için sadakat kavramıyla iyi oynaması gerektiğine inanıyor:
“”Lider her şeyden önce sadık izleyenler yaratmalı. İyi bir lider sadakati olmayanlarla, sadakati çıkarları için kullananları birbirinden ayırma meziyetine sahip olmalı. İyi bir lider sadakatsizliğini gizlemeyi başaranları teşhis edebilmeli.
Çünkü bir lider için en tehlikeli insanlar sadakatsizliklerini gizleyebilenlerdir.””
Sadakatin tek yönlü bir yol olmadığını da vurguluyor Machiavelli. “”Kendisini izleyenlere karşı sadakat duyguları beslemeyen biri, onlardan sadakat beklememelidir””diyor.
Machiavelli eskilerle yenileri de birbirinden ayırıyor. Örneğin iyi bir liderin asla eski arkadaşlarını yenilerine değişmeyeceğini söylüyor.
“”Yeniler her ne kadar çarpıcı ve yaratıcı olurlarsa olsunlar, eskilerin yerine geçmemelidirler”” diyor.
Gözümün önünden film şeridi gibi liderlerimiz, liderciklerimiz geçiyor. Onlar sadakat konusunun ilk anlatılan bölümünü içlerine ne kadar da sindirmiş gözüküyorlar: “” Sen sadık olmasan da olur, ama kulların sana sadık olmalıdır. Bunu başarabilmek için her yol mübahtır. Onlara seçim havucunu ver…””
Machiavelli’ye göre iyi bir lider her zaman popüler kararlar almaz. İyi bir lider her zaman “”iyi”” olmamayı göze alabilecek kadar cesur olmalıdır.
Bizimkiler de öyle değil mi? IMF zoruyla ne kadar cesur kararlar alabiliyorlar. Ya da bir başka dış güç şart koşar ve kaçacak bir yer kalmazsa… Siz şaşırıyor, şaşırıyor, yine şaşırıyorsunuz. Neden bu kadar beklenmiş olduğunu sorguluyorsunuz.
Ve Machiavelli’ye göre bir lider, ya da bir lider adayı; eğer bu yola baş koyuyorsa her şeyden önce sağlığına çok dikkat etmek zorunda. Sağlıksız biri lider olamaz.
İşte bu konuda Machiavelli’yi zerre kadar dinlemediğimiz ortada. Şöyle bir bakın Ankara’ya . Gözünüzün önüne gelsin birer birer hepsi.
Sorun yalnızca yaş sorunu değil. Sorun yaşı ne olursa olsun yaşar gibi duran cesetler. Sorun, benizlerin sarılığı, gözlerin altındaki morluklar, kemerin üzerinden sarkan göbek, sarı sarı dişler, iki basamak çıkınca ölüyorum sinyali veren ciğerler ve daha niceleri…
ÇALIŞANLARINDAN KORK
Machiavelli ‘nin insan kaynakları konusunu atladığını düşündüyseniz çok yanıldınız. Machiavelli, iş dünyasına atılan birinin endişe etmesi gereken pek çok konu başlığı olduğuna dikkat çekiyor. Ama bu endişe kaynaklarının en başına insan faktörünü koyuyor:
“”İnsan kaynaklarını nasıl oluşturduğun çok önemli. Çalıştırdığın kişilerle ilgili sürekli endişe duy ve bu konuyu sürekli gündemde tut, çünkü sen tamamen onların elindesin.””
Bana kalırsa iş dünyası, öyle ya da böyle Machiavelli’nin siyaset ve işdünyası konusundaki şeytani görüşlerinden yararlanmayı kendilerine görev edinmiş. Ama iş insan kaynakları alanına geldiğinde… O da ne canım! Kibarca şöyle özetlemek de mümkün: insan kaynakları konusunda “”insan””ı göz ardı ve kulak ardı ettiğimiz aşikar ortada.
Machiavelli’ye göre bir işveren, çalışanını anlamak, onunla ilgili ders çalışmak, çalışanı ödüllendirmek, çalışana iyi davranmak ve çalışanla ilgilenmek gerektiğini söylüyor.
Ben bu adamın ne zaman yaşadığı konusunda şüpheye düştüm. Şeytan diyorlar. Cayır cayır yandı diyorlar. Deli mi bunlar?
Heykeli dikilecek adam neden cayır cayır yansın?
Bizde yakılacak o kadar insanımsı varken!…