Bültendeki haberlerden biri dikkatinizi çekmiş olabilir; “iyi huylu mazoşizm”. Mazoşizmin iyi huylusu olabilir mi? Kendimizi kandırmanın bir türü olsa gerek.
“Severek ayrılmak” gibi bir şey bu. Magazin sayfalarında görürsünüz, ünlü çift adliyeden çıkarken yakalanır, hakim “şiddetli geçimsizlik” gerekçesiyle çifti boşamıştır, gazetelerde dayak ve türevlerine ilişkin haberler yer almıştır, muhabire demeç veren kadın ile erkek, birbirlerini sevdiklerini, saygılarını korumak için ayrıldıklarını açıklar. Cümlelerden hangisinin yalan olduğunu anlayamazsınız.
Ben bir de son günlerin modası “tensel bir şey yok fikir aşkı yaşıyoruz” söylemini seviyorum. Kadın ve erkeğin yıllara yayılan ilişkisi tescillenmiştir, hatta kadın bu ilişkiyi TV kanallarına taşıma cesareti göstermiştir; ilişkilerini tensel değil fikirsel diyerek tanımlamış, onur ve gurur ve ayrılmak zorunda kaldığı eşinin soyadını korumaktan söz etmiştir. Ne ilginç değil mi?
Eksen kayması denen şey bu mu? Mantık mı kaydı, ahlak mı kaydı, zeka mı kaydı?
Entelektüel kesime de hayaranım. ne yana döneceklerini bilemedikleri için olsa gerek, yazdıklarını gerekçelendirmek için “Postallı demokrasi”, “Antimilitarist general” “Korkunç güzel”, “Milliyetçi sol” gibi sözde kavramları kullanıp duruyorlar. Böyle kavramlar yok! Şimdi bunun adı ne, benim olur mu böyle şey dediğim “iyi huylu mazoşizm” olabilir mi? Kendi kendimize eziyet ediyoruz. Niye? Sözde daha iyisini arıyoruz. Buna da inanıyoruz. akıllara ziyan!
Bitmedi… Edebiyattan dünyamızdan da örneklerim var; “feci güzel”, “genç ihtiyar”, “paylaşılmış yalnızlık”, “sessizliğin çığlığı”, “kötü şans”… Bu kavram bozuntuları da yalnızca bizim için bir şeyler ifade ediyor olmalı.
Kendi kendimize ettiğimiz eziyeti yere göğe sığdırmak mümkün değil. Nedir problemimiz? Neden uçlardayız, neden tezatlara yönleniyoruz?… Oksimoron! Tezatların aşkı. Diğer bir ifadeyle tezat sanatı. Biz Türkler bir zanaat haline getirdik. Düşünce, edebiyat, hayat tarzında oksimoron kimlik sergiliyoruz.
Siz de türetebilirsiniz. Ben yardımcı olacağım size. Yukarıda kendi kendimize verdiğimiz eziyet üzerinden oksimoron açıklaması yaptım. Başkalarına yaptığımız eziyet üzerinden duyduğumuz haz yani sadizm çerçevesinde örneklerle sizi de şahane bir oksimoron yapacağım.
Güncel bir gelişmeden örnek vereyim. Yedi yıl önce Mardin’de 31 kişinin tecavüzüne uğrayan 12 yaşındaki kız, tecavüze rıza göstermiş. Ne kadar inandırıcı değil mi? Ben de başından itibaren böyle düşünüyordum, yoksa 31 kişi bir kıza niye tecavüz etsin…
Küçük bir merakım oluştu. Tecavüz edenlerle bu kararı veren hukuk adam/larının da kızları, eşleri, kardeşleri var mıdır… Yok herhalde yoksa kararın altına imza atamazlardı değil mi… Hangi insan evladı, kendisine tecavüz edilmesine hür iradesiyle razı olur? Bir değil, iki değil üç değil insaf edin 31 adam! Burada oksimoron var mı? Burada kafalarda var. Zihniyette… Elimizden kurtulmaz bunun adı masum sadizm olsun. Göreceksiniz o kadar çok ki hayatımızda.
İşte bir başka örnek… Yine yeniden türbana dolandığımız günler yaşıyoruz. Sabah kalkıyoruz suni bir türban tartışması, akşam yatıyoruz suni bir türban tartışması… Hepimizi istismar ediyorlar. Ama bazılarımızı daha fazla!
Çocukları… Çocuğunu kapan ilkokul kapısında başı örtülü derse sokmaya çalışıyor. Çocuğun olan bitenden ne derece haberi var, kime inanıyor, ne istiyor belli değil. Ona soran yok! Anne babanın kafasında kim bilir ne var. Küçüğüm, tutmuş velisinin elini okulun kapısında derse gireceğim diye bekliyor. Aileyle sistem arasında sıkışmış yavrucak. Masum sadizm.
O kadar çok çocuk istismarı yaşıyoruz ki, haddi hesabı yok. Çocukları kendilerine kalkan edenler, çocukların ellerine taş verip panzerleri işaret edenler, onları güvenlik güçlerine karşı cepheye sürenler… Çocukları sokaklarda dilendiren, suça teşvik edenler… Töre cinayetlerinde az ceza alır diye yaşı küçük çocukların eline silah tutuşturanlar… Sokak çocuklarının üzerine holdingler kuranlar…Karısı evi terkedince çocuğunun boğazına bıçak dayayıp intihar girişiminde bulunanlar… Masum sadizm.
Nedir bu? Masumu kullanarak sadistçe işlere kalkışmak değil mi?
Hangi çocuk çelik çomak oyunun bırakıp panzere taş atar, hangi çocuk beline bomba dolayıp kalabalıklara öldürmek üzere dalar, hangi çocuk bana tecavüz edebilirsin der, hangi çocuk siyasete kurban olduğunu bilebilir, hangi çocuk sokakta dilenmek ister, hangi çocuk…
Moron büyüklerin çocukları masumiyetlerini çabuk yitiriyorlar, bize oksimoron bir edebiyat kalıyor.