Yeni türemiş bir terim; “Desk Bombing” tam ve kullanışlı bir karşılık bulamadığım için Ofis Bombaları diyeceğim. Biraz ters köşe ya da benim baktığım yerden öyle.
Anlatayım; işin özü konuşmadan çalışmak… hatta hayat sürmeye kadar gidiyor. Aynı ofis mekanında olsanız bile, karşılıklı masalarda otursanız bile konuşmadan iletişim kurmak. Nasıl? Birbirleriyle mail üzerinden iletişim kuran çalışanlar! Olur mu demeyin; oluyor… trajik ve hayli komik.
Çalışan, çat kapı bir başkasının masasında bitemiyor, mesai arkadaşını “bombalamak”tan korkuyor… Bombalamak; soru sormak! Aklım almıyor, korkuyorsa da almıyor, “konfor alanımdan çıkmayayım” diyorsa da. Böylece soru sorup cevap almaktansa çareyi mail atmakta buluyor, onay mı isteyecek mail atıyor, cevap mı verecek mail atıyor… soru mu soracak, yorum mu yapacak mail atıyor. İki kelam et işi bitir değil mi, yok mail atıyor! Financial Times yazarlarından Plita Clark köşesini bu hafta bu konuya ayırmış, sudan mevzular yazılmaz ki diyecek oldum, okumaya devam edince, gözümün önünden ilginç kareler geçmeye başladı.
Yıllarca koridor konuşmalarının, kahve molalarının erdemini anlatan yönetim bilimine ne oldu? Adları kendinden büyük CEO’ların birbiri ardına yayınladıkları “çok satan” kitaplarını anımsayın ya da kıymeti kendinden menkul “yok satan” danışmanların büyük fikirlerini; ofis iletişimi verimi artırır. Hangisi palavra çözemedim. Mavrayla telepatiyle iletişim kurma arasında bir yerde buluşmak mümkün olsa gerek.
Mesajlaşmaya konuşmak diyorlar. Yaş tanımayan bir sendrom aslında 22-37 yaş arası Amerikalılar arasında yapılan bir araştırma yüzde 80’nde telefonla konuşma fobisi olduğunu gösteriyor. Millenial olarak adlandırılan grupta telefonla doktor randevusu alamayıp ebeveynden isteyenlerin olmasını hayal gücünüz alıyor mu? Almazsa anlarım, karasal hat üzerinden telefonla konuşabilmenin, eve telefon bağlatabilmenin kıymetini bilenler için akıl almaz ama varmış. Sizi bilemem bir yaşıma daha girdim.
Madalyonun “Z” boyutu daha derin. Siz birbiriyle konuşan genç görüyor musunuz?
İnsanoğlunun yüzyıllar sonra izi kalacak olursa, evrim geçirmiş türü konuşarak iletişim kurma yetkinliğini terk etmiş olacak. Bildiğiniz gibi beyin dalgaları üzerinden iletişim kurmak zaten bilim insanlarının uzun zamandır üzerinde çalıştığı alanlar… ama ona gelene kadar akıllı cihazlarla parmak üzerinden zaten çoktan geçiş yapmış bulunuyoruz.
Ben ofis hayatına girdiğimde, “günaydın… iyi akşamlar… afiyet olsun… nasılsın… hafta sonun nasıldı…” sorularını sormazsan gariptin. Önemli olduklarına inanlardanım, insan olduğumuzu anımsatıyor. Eskiden aman göz temasını kaçırmayalım diye başımız dik dolaşırdık… Bir gün, herkesin başı öne eğik, yarı kambur dolaşılacağını söyleseler inanmazdım… gözünü telefon ekranından ayıramayan nesiller gülmüyor, ha ha… hahhhhha gibi şeyler yazarak kahkaha atıyor.
Kurumsal iletişimcilerin önlerinde patlamaya hazır bir bomba duruyor; ofis bombaları sendromu.