2023’e, daha yeni adım attık ama deprem sel gibi doğa olayları, seçime ilişkin siyasi iniş çıkışlar ile hafızamdan kaybolan pek çok gelişmeyi sıkıştırdık. Oturduğumuz yerden olanı biteni izleyebilmenin ne büyük bir lüks olduğunu anımsatmaya ne hacet. Doğru haber alma özgürlüğünün akıl, ruh ve beden sağlığı için önemi henüz tıp literatürüne geçmese de geçmeyeceği anlamına gelmiyor. Bugün toplu sosyal travma yaşıyorsak ya da arada bir de olsa toplu coşku deneyimleyebiliyorsak yediğimiz içtiğimiz sağlıklı ürünler kadar tükettiğimiz sağlıklı habercilikle mümkün olabiliyor.
HABERDE SEN BEN
Cumhuriyet tarihinin en derin doğal afetini dahi “sen ben” diye, ülkenin ve toplumsal hayatımızın önemli dönüm noktası sayılan seçimi keyfe ya da iktidara göre, kah bilgiyi tutarak, kah bilgiyi saklayarak hatta deforme ederek aktaran haber anlayışı sokaktaki insanın birincil önceliği değilmiş gibi sunuluyor. Medyanın neden dördüncü erk, haber alma özgürlüğünün neden anayasa ile garanti altına alınmış olduğunu anımsayalım. Durumun ciddiyeti ya da tersinden ciddiyetsizliği, tartışacak zemini zedelemiş görünüyor; kasıtlı yalan haberle, günceli değil servis edileni okuduğunuz bir iklimde, can derdinde dahi cinsiyet, milliyet, mezhep, inanç gibi kriterlerin dikkate alındığı bir ortamda, haberi ve haberciliği tartışmak yaşamsal değilse ne?…
AP’DE BİR TÜRK YÖNETİCİ
Associated Press (AP) ajansı, yerel medya ve New York Times gibi ünlü medya kuruluşlarının oluşturduğu yüzlerce üyeli 200 yaşında bir haber kooperatifi. AP’nin Türkiye, İsrail, İspanya, İtalya gibi nüfusu ve ekonomisiyle önemli ülkelerin iş süreçlerinden sorumlu başarılı Türk yöneticisi Zeynep Tınaz Redmont’u haber almanın önemi ve medyadaki küresel gelişmeleri tartıştığımız söyleşiye davet ettim.
Tınaz, Covid’de ölüm korkusu nedeniyle kendimizi kapattığımız evlerimizde dünyada ne olup bittiğini öğrenmeye devam edebilmemizin, Ukrayna’da ne yaşandığını ya da Türkiye ve Suriye topraklarını yerle bir eden depremin şiddetini, dünyaya, sahada 7/24 görev yapan habercilerin aktardığını unutmamak gerek diye söze başladı. Sanırım oturduğu yerden yorum yapanlarla gazeteci arasındaki farkı bu şekilde ortaya koyması, söyleşinin geri kalan kısmındaki vatandaş olarak haber alma özgürlüğümüzün önündeki tehlikenin önemli bir unsurunu tanımlamış oldu.
Yeri gelmişken AP’yle ilgili ilginç bir bilgi paylaşmak isterim, Türkiye’de Yüksek Seçim Kurulu olarak bildiğimiz oy saymakla sorumlu kamu kuruluşunun yerini ABD seçimlerinde AP üstleniyor. Düşünün bir haber ajansı ABD’de seçmen oylarını 170 yıldır sayıyor. Buna gelenek mi yoksa medyaya duyulan güven mi dersiniz, bilmem.
DEĞİŞİM VE İÇERİK
Ajanslar da değişimden paylarına düşeni alıyor geleneksel konforlarından dışarı çıkıyorlar. Şöyle ilginç bir örnekle haber, içerik ve tüketici bağını kurmama izin verin; teknoloji tabanlı girişim firmalarının ürünleri de içerik akışıyla besleniyor. Masum bir baskül ya da şimdilerin popüler pişiricisi airfryer ya da aklınıza ne geliyorsa, içinde içerik taşıyor. Tınaz müşteri çeşitliliğinin sayıları artan ilginç girişimlere kaydığını söyleyerek, bunlardan birinin faaliyetini aktarmak istedi; ABD’de faaliyet gösteren bu robot firmasının hedef kitlesi yaşlılar. Geliştirilen arkadaş robot, sabah yaşlı bireyi güzel sözlerle uyandırıp gün boyu kendisine gözetmen olup danışmanlık ve rehberlik yapıyor. Arada günün haberlerini okuyup okumak istemediğini soruyor, isterse AP radyosuna bağlıyor, yaşamla arasındaki bağı güçlendiriyor. Doktor, itfaiye çağırabiliyor, ilaç saatini hatırlatıyor. İçeriğin hedef kitle buluşmasına dair bu örnek gelecekle ilgili sınırsız seçeneklere dair umudumu yeşertirken korkutuyor aynı zamanda.
YALAN SES
Diğer yandan altında ezildiğimiz haber akışından söz etmeden geçmeyeceğim. Yapay zeka ne okuduğumuza, ne izlediğimize ya da birkaç saat için haber diyetimize ne alacağımıza karar veriyor. Bundan 20 yıl önce girdikleri video medyasının şimdi ana faaliyet alanları olduğuna dikkat çeken Tınaz, paralelde yaşanan ses devrimine de seyirci kalmadıklarını ama bu gelişmelerin ürküten yanlarını da gelecekte medya ve geleceğin haberciliği açısından yorumlamak istedi. Bizi tehdit eden tehlikelerden biri olan yalanın çeşitleri artıyor. Yalan haber, yalan görüntü ve şimdi de yalan ses. Sesin taklit edilmesi bir devrim. Andy Warhol gibi az konuştuğu için kayıtlı sesini bulmak bile sorunlu birinin ölümünden sonra belgeselinde yapay zekayla kendisini konuşturmak ilginç bir haberdi. Ama sesini taklit eden bir yapay zekayı babasına açtığı telefonda kullanıp, en yakınını kandıran kişiden yola çıkarsak, ülkemizde de pek çok genç yaşlı vatandaşın hayatını karartan dolandırıcıların en yakınlarınızın sesiyle kandırabileceği olasılığına ne dersiniz?
KİM NİYE HABERCİ?
Habercilikle hatta ajans haberciliğiyle başladığımız klasik bir söyleşi gibi değerlendirmiş olabilirsiniz, ama zaten tüm hikaye de bu. Medya artık bildiğiniz medya değil, habercilik ve içerik de bıraktığınızdan farklı yerde. Ülkemizde bu gelişmeler tabii ki toplumun bir bölümü tarafından yakından takip ediliyor, peki ya özellikle temel okuma yazma eğitiminden mahrum bırakılan yığınların durumuna ne demeli? Bugün 4’üncü erk olarak yeniden konumlandırmak zorunda olduğumuz medya önemli bir evren.
HABER PATRONU OLMAK NEDEN CAZİP?
Denetim ve dağıtım tarafına girmişken sohbetin bir bölümüne küresel anlamda dahil olan medya patronlarına değinmeden geçemem. Sonuncusu 44 milyar dolara Twitter’ı satın alıp, reklam gelirini attığı tutarsız adımlar yüzünden yüzde 40 gibi rekor sayılacak şekilde yitiren bir zenginden; Washinton Post’un sahibi Amazon patronu Jeff Bezos’a, Time dergisini satın alan, aynı zamanda iş dünyasının iletişim platformu Salck’in kurucusu Salesforce’un multi milyarder sahibi Mark Benioff’a… hatta Apple’in yaratıcısı Steve Jobs’un dul eşininin satın aldığı The Atlantic ve diğer sektörel ve yerel kuruluşlara dudak uçuklatan gelişmeler yaşanıyor. Haber kimin elinde diye de bakmak her zaman faydalı. Gözünüzün önünden yerel medya kuruluşları ve sahipliğini geçirebilirsiniz. Devamında sormak gereken temel soru; neden bu insanlar servet ve güce sahip olmalarına karşın medya patronu olmak ister?
GELİŞTİRİCİ VE YIKICI
Yapay zekanın medya üzerinde ters istikamete koşan geliştirici ve yıkıcı gücüne bir örnek olarak sohbette detaylarına ulaşacağınız ABD Anayasa mahkemesinde karar aşamasında bulunan Google davasına göz atmak ya da kulak kabartmak isteyebilirsiniz. Bu, Fransa’da terör saldırısında ölen evlatlarının yaşam hakkından mahrum bırakılmasından sorumlu olarak Google firmasının görülmesine ilişkin ilginç bir dava konusu. Yakında sonuçlanacak. Google mı, o platformda yayınlanan videoların yükleyici/leri mi yoksa Google platformunda izleyip etkilenen ve ortamı kan gölüne çevirenler mi suçlu? Türkiye’de benzer hak arama konularının önümüze ne kadar acıklı ve kanlı dosyalar çıkarabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Medyayı kim kontrol ediyor, kontrol edeni kontrol etmek mümkün mü? Regülasyon kelimesinin anlam bulması için demokrasi, demokrasinin yeşermesi için erkler arasında eşit denge, tüm kurum ve kuruluşların liyakat üzerine kurulmuş istihdam sistemi ve meslek-uzmanlık ilkeleri. Bize bunlar gerek.
AP haber ajansının kıdemli gazetecisi ve üst düzey yöneticisi Zeynep Tınaz Redmont’la sohbetin dereden tepeden iki dost muhabbeti gibi algılanması çok hoşuma gider ama konusu olan “haber okur yazarlığı” açısından bellekte kaybolmasına gönlüm razı olmaz.
Haber okur yazarlığı son yıllarda gönlümü ve aklımı verdiğim önemli konulardan biri. Takibi ve başarması imkansız gibi görünen ancak mümkün olan bir sorun. Haber özgürlüğü ve haberciliğin kalitesi, yediğiniz içtiğiniz, sağlıklı diyetiniz kadar yaşamsal. “Benim yiyecek ekmeğim yok” diyenin açlığı kadar kritik. Doğru haber hepimizin vatandaşlık hakkı. Hepimizi, çok yönlü bu mücadelede doğru olmayana ve doğruluğu kanıtlanmamışa geçit vermediğimiz dirayetli ve bilinçli bir çaba bekliyor.
Söyleşimizi Youtube‘dan izleyebilir
Spotify‘dan dinleyenilirsiniz.