Sabah evden çıktınız, insan içine çıkacağınız kısa bir mesafe yürüyeceksiniz, tanıdıklarla karşılaştığınızda yüzünüze yayılan gülümseme ağzınızdan dökülen “günaydın”la noktalanıyor.
İnanılır gibi değil!
Tanımadıklarınıza da rastlıyorsunuz, başınızla selam veriyorsunuz, yüzünüzde gülümseme mutlaka oluyor.
Başımıza taş yağacak!
Neden böyle şeyler yapıyorsunuz canım, iki nedeni olabilir ya siz aleni bir şekilde mutlusunuz ya da siz Türk değilsiniz.
Nereden çıktı böyle modern şeyler… Yüzünüzü öylesine asın ki, yaptığınız mimik nedeniyle iki kaşınızın arasında botoksun bile düzeltemeyeceği kadar derin bir çizik olsun. Dudaklarınız tebessümü tanımadıkları için aşağıya sarksın, memnuniyetsizliğiniz yüzünden yanaklarınız da yer çekimine uysun… Gözlerinizden, “lanet olsun” dediğiniz hep okunsun.
Yok öyle sağa sola gülücükler dağıtarak yürümek. Deli derler adama. Boş yere hatır sormakmış… İşin mi yok senin. Biri kazara sorarsa küfür eder gibi bak ki, bir daha cesaret edemesin. Racon bu. Mutluluk yok kardeşim, bizim buralara uğramadı.
Meğer mutsuzluğun nedeni varmış. Hem Türk olup hem mutlu olmak meğer doğanın kanunlarına aykırı bir durummuş. Bilim bile bunu kanıtlıyor. Bu haftaki Time Dergisi’ni gördünüz mü? Mutluluğun kuralı var. Yeterince zengin olacaksın. Demokratik bir ülkede yaşayacaksın. Evli olacaksın. İşin olacak. Bu arada genlerin de düzgün olacak… Dedim size zor.
Araştırmaya göre zenginler daha mutlu, yoksullar daha mutsuz. Tabii ki her şey para değil, ama mutluların kişi başına düşen milli geliri daha yüksek.
İsveç, Danimarka, Malta 10 üzerinden 8 mutluluk notuna sahipler. Yani mutlu sayılırlar. Aslına bakarsanız tüm Avrupa haritada mutlu. Arada bir tek yüz karası var Fransa. Fransızlar bize direnmezlerse yakın zamanda onlara eşlik edebileceğiz. Hani AB’ye tam üye olursak.
ABD’de 1950’lilerde yapılan araştırmalarda halkın üçte biri kendisini çok mutlu olarak tanımlamış. O gün bugündür yapılan araştırmalar aynı sonuçları veriyor. Avrupa’da da durum farksız. Ulusal gelir 34 milyar dolarken yapılan araştırmalar da, 2 trilyon doları geçtiği zaman yapılan araştırmalar da aynı oranda mutluluk olduğunu gösteriyor. Buradan onların hep mutlu olduğunu anladığımız gibi, belli bir standardı tutturduktan sonra elinize geçen fazla parayla daha mutlu olunmadığını da hükmediyoruz.
Türkiye’de nüfusun önemli bir bölümü hep mutsuz. Yani araştırma geçmişte yapılmış olsa da mutsuz, bugün yapılsa da mutsuz. Neden acaba?…
Geçtiğimiz hafta asker ve emniyet çalışanlarının yoksulluk sınırının altında yaşadıkları, pek de alışık olmadığımız bir şekilde gündeme geldi. İlk kez duyuyormuşcasına hepimiz bir şaşırdık, bir şaşırdık… Meğer TSK personelinin yüzde 96’sı yoksulluk sınırının altında maaş alıyormuş. Polis de böyleymiş.
Peki ya diğerleri? Yılbaşından geçerli olmak üzere asgari ücret 350 YTL (194 Euro) olarak belirlendi. Dokuzuncu dereceden göreve başlayan öğretmen, son yılbaşı zammı eklendiğinde 625 YTL maaş alıyor. Bir asistan hekim kamuda, 795 YTL ücretle çalışıyor. Türk – İş’in Aralık 2004 için yaptığı açıklamaya göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 514 YTL, yoksulluk sınırı ise bin 562 YTL.
Dönelim konumuza. Kimler mutlu, mutluluğun sırrı ne? Üzülmeyin, zengin mutlu olacaksın diye bir kural yokmuş. Araştırmalara göre, insanların daha çok para kazandıkça daha mutlu olduklarına rastlanmıyor. Bu durum bizde sıkça rastlanan “gözün aç olması” haliyle “hazımsızlık” durumunu nasıl izah eder bilmiyorum.
Mutluluk araştırmasına göre yıllık kazancı 10 bin doların altında kalan birey mutsuz. Varın siz düşünün artık. Biz mutlu muyuz mutsuz muyuz… Aynı araştırma bireyin mutlu olabilmesi için yıllık gelirinin 50 bin dolar çizgisinde olması gerektiği sonucuna varmış. Mutlu toplumlar yaratabilmek için değişik gruplar arasındaki gelir seviyesinin de birbirine yakın olması şart anlaşılan. Örneğin Forbes 400’e girenlerin mutluluk derecesiyle yaşadıkları toplumların mutluluk derecesi arasında uçurum olmadığı gözleniyor.
Mutluluk kural iki; ne kadar eğitimliysen o kadar mutlu değilsin. Zeki olduğunda ve iyi eğitim aldığında mutluluk dağının tepesinde oturmuyormuşsun. “Ben niye mutlu değilim” diye sorup duruyorsanız kendi kendinize, işte size yanıtı!
Bir kalıbı daha yıkacağım sıkı durun. Televizyon mutluluk kaynağı değilmiş. Tersinden bakarsanız bizim neden mutsuz olduğumuzu da izah ediyor herhalde. Bu kadar çok TV dizisi izle, komplo teorileri evinin içine girsin, en mahrem olaylar ve türlü aldatmaca ekranlardan dökülsün, biz milletçe bunların içine düşelim ve mutlu olalım. İşin doğasına aykırı.
Mutluluk reçetesinde evlilik var. Peki evlenen insanlar neden bir tür donmuş balık görünümü alıyor?… Bilmiyorum. Araştırmada bu sorunun yanıtı yok. Bir de 30-50 yaş arasındaysanız, yandınız! Mutsuzsunuz. İş, güç, sorumluluk, dünyanın bütün derdi sizde… Çoluk çocuk da cabası. Evlenin, 30’u aşın 50’ye varın. Sonrası total mutluluk. Geride az gününüz kalmış oluyor.
Mutsuzluğun tavana vurduğu iki dönem var insan hayatında. Biri eşini kaybettiğinde biri işini kaybettiğinde yaşanıyormuş. Eşini kaybeden birisinin normal hayata dönmesi 5 ile 8 yıl alır diyorlar.
Mutluluk kurallarından bir tanesi daha; mutlu olmak istiyorsanız istediğiniz işte çalışacaksınız. İyi ve sizi hoş tutan bir işiniz olacak. İşini kaybedenlerin mutsuzluk hali ise yeni bir iş bulduktan çok sonra bile sürebiliyormuş. 2001 yılını anımsamak bile istemiyorum. Gazetelerin ikinci üçüncü sayfalarını boşuna açmadılar. En dramatik, en trajik her şey orada.
Görüyorsunuz, elimden geleni yapıyorum şu mutluluğu yakalamak için. 2004’te ilk dokuz ayında işsizlik yüzde 9.5’e çıktı. Gayri resmi rakamlar bu rakamı neredeyse ikiyle çarpıyor… Tüsiad İstihdam Raporuna göre yüzde 15.
Mutlu olmak için demokrasi de gerekiyormuş. Mutlu olmak Avrupa Birliği’ne tam üye olmaktan daha zor vallahi.
Bir yaşıma daha girdim. Meğer mutlu olmak için genlerin de iyi olacak. Hepimizin derdi genleriymiş. Mutsuzsan, dön büyüklerine bak. İyi gen bildiğim kadarıyla ısmarlama olmuyor. Yabana atmayın, yaşamdan zevk almanın yüzde 50’si genlerimizin elinde, topu topu yüzde 8’i evlilik, din, eğitim vs. nedenlerden kaynaklanıyor.
Bu mutluluğu insanın kendi kendine yakalama şansı yok gibi görünüyor değil mi? Bilimadamlarına bakacak olursanız, insanlar dünyaya gelirken aslında mutlu olmaya kurgulanmış ama bu mutluluk denen şey, havadan sudan etkilenip uçup gidebiliyormuş… Ara da bul, bulabilirsen.
Ya işte böyle. Mutlu musunuz bakalım…