“Olduğun Kişi Olma Özgürlüğü”

“Tangible” ve “Intangible” kelimelerinin Türkçe karşılığı elle tutulan ve elle tutulamayan. Dokunmak ve dokunamamak desem daha sempatik, sıcak ve anlaşılır. Bu iki kelime yönetim dilinin sözde önemli kavramları olsa da anlamlarına inat kelimelere dokunmak zor. Yaşadığımız depremin üzerinden dokunmayı deneyeceğim. Olduğumuz kişi olma özgürlüğümüzü talep etmeliyiz, dokunulmayan duygu ve düşüncelere dokunmalıyız, bu acı başka türlü hafiflemez.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin (24 Şubat) birinci yılını geride bıraktık. Uluslararası camia savaşın bir yıllık bilançosunu tartışıyor. Deprem anının şokunu atlatmaya başladığımız dakikalarda, felaket, çoğumuzun dilinde “savaş gibi” diye tarif buldu.  Rusya’nın Ukrayna’da yarattığı tahribat görüntüleri geçti gözümüzden. Farkı yoktu.

6 Şubat depremi, Türkiye’nin Güneydoğusunda toplam 11 olmak üzere, en fazla 6 buçuk milyon nüfuslu 5 ilimizi can ve mal kaybıyla vurdu. Genel nüfus içinde yüzde 7,6. milli gelir içinde yüzde 5 civarında olan büyüklükten söz ediyoruz. Bu rakamların kendisine dokunamadığımız için büyüklüğü kavramakta zaman zaman sorun yaşıyoruz. Oysa beton binalara, buradan soframıza gelen yiyeceklere, dolabımızı süsleyen giysilere ve daha nice somut şeye dokunduk. Ruhumuzda yarattığı tahribata dokunamıyoruz. Rakamlara sığdıramıyoruz. Yitirdiklerimizin bıraktığı boşluğu, kokuları, renkleri, müzikleri, görüntüleri… kültürü beton dolduramıyor. Dokunamadıklarımızı tarifsizce özlüyor, hafızamızdan silinecekler korkusuyla yaşıyoruz.

Depremin bilançosunda dokunulmayan değerler dünya mirası sayılan kültürümüz, bizden öncekilerin ve bizden sonrakilerin de kültürü… tam olarak ne oldu bilmiyoruz. Dokunduklarımızı biliyoruz, örneğin bu bölgede zarar gören yapı stoku Marmara depremini 3 katı diye tarif ediliyor. Can kaybımız konusunda açıklanan verilere enkaz alanlarının doğal mezarlıklara dönüştüğü varsayılacak olursa, güvenemiyoruz ama kafamızda basit aritmetikle açıklananın 3 ya da 4 katı diyebiliyoruz. Müzelerden, mozaiklerden, kilise, havra, cami ve diğer tarihi eser envanterinden net haberimiz maalesef yok.

Ukrayna savaşı kan ve gözyaşı dışında önemli örnek ve deneyimlerle dolu. Savaşın bir yıllık bilançosu vesilesiyle yitirilen tüm canlıların dışında kültür ve sanat eserlerine ilişkin kritik çalışmalar ortaya dökülüyor. Savaş adeta kültür ve sosyal alanda da bir laboratuvar. Yıllarca tangible ve intangible diye diye anlamlı anlamsız sağda solda konuştuğumuz tangible-intangible operasyonu yapılıyor.

Uzman ekipler ve gönüllüler her konuda sivil bir ordu gibi çalışıyor. Rus saldırılarında zarar gören, yok olan, kaçırılan kültür ve sanat varlıklarının muhafazası, tespiti konusu bunlardan biri. Sıra dışı bu mücadeleden metodoloji ile yaklaşım örnek alınabilir. Varsa elimizde ulusal imkanlar, yoksa uluslararası destek mekanizmalarıyla depremin yok ettiği bölgeyi alelacele imara açmak yerine tespit ve kurtarma çalışmalarıyla yaralarımızı sarmaya koyulmalıyız. Kent üstüne kent kurmak yerine harap olan kentten kalanları nasıl saklayacağımızı, yerleşkeleri nereye nasıl kurmamız gerektiğini sağlıklı bir şekilde düşünürüz.

Aralarında UNESCO, Smithsonian Enstitüsü’nün de bulunduğu kültür kurumu daha önce de IŞİD terörü nedeniyle zarar gören Suriye ve Irak gibi kriz bölgelerinde kurdukları Kültürel Miras İzleme Laboratuvarı deneyimini Ukrayna kültür mirası için harekete geçirmiş. Laboratuvar ekibinin doğal afet deneyimi de var. Uydu görüntülerini kullanarak, Haiti’de depremin neden olduğu kültürel hasarı da bu şekilde tespit etmiş ve üzerine çalışmışlar. Afganistan’da kültürel alanlara yönelik Taliban saldırılarını, Ermenistan ve Azerbaycan çatışmalarında kültürel kaynaklara verilen hasarı da…

Ukrayna topraklarında bugüne kadar, yaklaşık 700 anıt ve 200’den fazla müze, arşiv ve kütüphane dahil 1.600 hasar vakası belgelenmiş. Özellikle Ukrayna Ortodoks Kilisesine ait 500’den fazla ibadet yeri ve mezarlığın hedef alındığı tespit edilmiş. En fazla ve agresif vaka Kiev, Kharkiv, Mariupol ve Luhansk’da.

Laboratuvar Ukrayna’da bulunan anıt, ibadet yerleri, mezarlık, müze, kütüphane, arşiv, performans sanatları merkezleri, tarihi binalar ve arkeolojik alanlar gibi kültürel mirasın coğrafi koordinatlarını kaydetmiş. Envanterin 28 binden fazla site içerdiği araştırma notlarında yer alıyor. Laboratuvar, “kinetik” aktiviteyi kaydetmek için ısı algılayabilen özel sensörleriyle uydu desteği kullanıyor. Bombalamaları, füze saldırılarını, topçu atışlarını ve yangınları izleyebiliyorlar. Uydu fotoğrafları sayesinde hasarın ne zaman meydana geldiğini ve ne kadar kapsamlı olduğunu da belirlemek mümkün olabiliyor. Sanat yer değiştirirken takip edilebiliyor, örnek; Herson Sanat Müzesi’ndeki 10 bin sanat eseri ambalajlamadan kamyonlara yüklenip Rus kontrolündeki Kırım’a nakledilmiş.

Kültür ve sanat varlıklarının yanı sıra koruma altında bulunan bitki ve diğer canlı türlerinin de doğal afet, savaş ve terör tehdidi altında olduğunu unutmamak gerek. Özel operasyonlarla paha biçilmez pek çok değer kurtarılabilmiş ya da korunaklı alanlara tahliye edilebilmiş.

Sıra dışı bu çabalara ilave yaratıcı diğer yaklaşımlardan örnek vermek isterim. Uzmanlar, savaş sürerken Ukrayna tarihinin, sanat, kültür ve bilimsel başarısının zenginliğini belgeleyen koleksiyon, eser ve kitap, belge ve fotoğraf, bilimsel örnekleri depolayan her tesisteki bilgiler ile mevcut durumunu kayda almak üzere sahaya çıkmış. Farklı kentlerde bulunan uzmanların kurtarma operasyonlarına katılabilmeleri Uber şoförleriyle mümkün olmuş. Dokuz ayda  bu şekilde 200’den fazla yolculuk gerçekleşmiş, yüzlerce müze, tesis, depo alanına gidilip aldıkları hasar gün yüzüne çıkarılmış.  Ukrayna savaşının Zelensky çiftinin bir PR operasyonuna dönmüş olmasını hayretle izlesem de ülkeyi yönetenlerin ve eşlerinin kendilerinden büyük sorumluluk taşıdıklarını gösterdikleri için çabalarını takdir ediyorum. Ukrayna’nın First Lady’si Olena Zelenska’nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na (Eylül 2022) hitabı, şu cümlesiyle tarihe geçmeli; “Ukraynalılar özgürlükleri kadar kültür olarak oldukları kişi olma özgürlükleri için savaşıyorlar!”  Kültür varlıkları ulusun ve bir halkın kimliğinin ayrılmaz parçası. Canları yitirdik. Kalanlar yitirdiklerimizi anmamıza, kimliğimizi anımsamamızı ve gelecek kuşakların öğrenmesine vesile olacak.

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir