Sakın işyerinde kazara ölmeye kalkmayın, suçlu olursunuz haberiniz olsun. Ölecekseniz de adam gibi ölün. Kusursuz, temiz! Geride kalanlara hak arama, tazminat alma fırsatı yaratmayı unutmayın. Ölmek çok kolay ve sudan ucuz. Hemen heveslenmeyin, kuralına göre ölmek zor!..
Ülkemiz nedensiz ölümler ile ihmalden kaynaklanan sakatlıklar cenneti. 1945 yılında çıkarılan İş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunu’ndan bu yana ölen ve sakat kalan işçilerin kaydı tutuluyor. Altmış yılın resmi bilançosu 200 bin. Bunun 55 bini ölüm, 145 bini sakatlık. Resmi! Her yıla 900 ölüm düşüyor ama son çeyreğin yıllık ortalaması yüksek: 1200 kişi. Gelişmenin faturası: daha çok fabrika, daha çok işyeri. Her yıl 80 bin işkazası oluyor. Türkiye’de “ölümle sonuçlanan iş kazası” oranı ‘100 binde 20.5’. Norveç, İsveç, İsviçre ve Danimarka gibi ülkelerde 100 binde iki!
Neden?… Çünkü: İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin maliyeti yüksek. Neden?… Artan esnek / kuralsız / kayıtsız çalışma… Neden?… Çalışma Bakanlığı’nın incelemelerinde Tuzla Tersaneleri’nde fiilen bin kişi çalıştıran işyerlerinin ortalama 100 işçi gösterdiği ortaya çıkmış. Neden?… İşçi cahil, işçi bilinçsiz. Neden? İşsizlik yüksek, evde çoluk çocuk aç. Nerede bulursan ne bulursan gideceksin. Neden?… Bir türlü çıkmayan sosyal güvenlik yasası. Sistem herkesi kayıt dışına itiyor. Sistem herkesi potansiyel suçlu yapıyor. Sistem sistemsizlik getiriyor. Neden?… Türkiye, OECD içinde, ele geçen kazançla, brüt ücret arasında en yüksek farka sahip ülke.
İstanbul, Tuzla eskiden sayfiye yeriydi. Şimdi ölüm yeri. Yine popüler. Her gün bir kaza. Ancak sanılıyor ki, işçi ölümlerinin tek adresi orası. Kontrolsüz ölüm her yerde.
İş kazalarında 5N 1S çalışması var. Ne, Neden, Ne zaman, Nerede, Nasıl boyutlarını bir kenara koyarsak “sonrası” çıkıyor. Kaza oluyor, işçi ölüyor, soruşturma açılıyor, işçi suçlu bulunuyor. Burası Türkiye! Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca hazırlanan raporlarda işçiler de ciddi şekilde kusurlu. Örneğin, tersanede elektrik çarpması sonucu hayatını kaybeden işçilerden Cengiz Tatlı yüzde 30, Güney Akarsu yüzde 25, Cabbar Ongun yüzde 20 kusurlu bulundu. Durmasaydın orada, gitmeseydin oraya, düşmeseydin, kalmasaydın altında… Ben mi öl dedim sana!
Benzer durum İSKİ’nin Melen Projesi’nde mühendis olarak çalışan ve şantiyede düşen vincin taşıyıcı kolu altında kalarak yaşamını yitiren Gülseren Yurttaş için de geçerli. Yurttaş’la ilgili tazminat davasının ilk duruşması 8 Şubat’ta yapıldı. Duruşmaya sanıklar gelmedi, avukatları da henüz iddianameyi okumadıklarını, bilirkişi raporunun ellerine geçmediğini söylediler. Bilirkişi raporunda Yurttaş tali kusurlu bulundu. Bu yüzde 20 gibi bir kusura denk geliyor. Gerekçe, aklıselim sahibi tecrübeli bir mühendis olarak vinç altında bulunmaması gerekiyor. Kızkardeş Hatice Yurttaş şantiyenin görüntülerini almış: “Şantiye alanı o kadar dar ki, vinç alanı dışında çalışacak bir yer yok. İki tane vinç sürekli çalışıyor, işçiler mecburen vinç altındalar” diyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş Boğaz Geçiş Hattı’nın açılışında, hatta, “şehit” Gülseren Yurttaş’ın adının verileceğini açıkladı. Kızkardeş çelişkili duygular içinde: “Türkiye’nin çarpık mantığının bir göstergesi. Bir yandan, adının verilmesi unutulmaması adına güzel, diğer yandan şehit kelimesi o hattın yapılması için bir insanın ölmesini meşrulaştırıyor, hatta her nasıl oluyorsa kutsallaştırıyor. Bu, Türkiye’nin akıl ve hukuk yerine, kurban ritüelleri, yağmur duaları düzeyinden kurtulamadığını gösteriyor.“
Kaza, kader mi? Hayır kaza kuralsızlık! Kaza haksızlık. Ölen için de ölümüne neden olan için de. İkisini de kurtarmak gerek. Son günlerin gündemine bakın, boş laf ve icraatla anlamsız bir bölünme yaşarken, istatistiklere neredeyse her gün sessizce bir çentik daha atılıyor.
Sisteme topyekün, yumuşak, adil, kökten, kurallı, insanca, sürdürülebilir, bilinçli çözüm bekliyoruz.