Bu ayki forumda, “”En çok kime güveniyorsunuz? Aniden işsiz, parasız, evsiz ve hatta ümitsiz kaldığınızda…”” diye sormuştuk. Aşağıda birbirinden ilginç yanıt ve yorum bulacaksınız. Bir kısmını yanıtladım, yanıtlamadıklarımdan ise hepimizin öğrenmesi gereken bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
Bu ayki forumda, “”En çok kime güveniyorsunuz? Aniden işsiz, parasız, evsiz ve hatta ümitsiz kaldığınızda…“” diye sormuştuk. Aşağıda birbirinden ilginç yanıt ve yorum bulacaksınız. Bir kısmını yanıtladım, yanıtlamadıklarımdan ise hepimizin öğrenmesi gereken bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
Daha önce de yazılarımda kaynak olarak kullanmıştım. Yıllar önce TESEV tarafından desteklenen ve Avrupa ile eş güdüm içinde gerçekleştirilen bir araştırmada biz Türklerin hiç kimseye güvenmediği ortaya çıkmıştı. Öyle ki, dünya üzerinde güven duygusu erozyona uğramış toplumların başını çekiyorduk. Araştırmaya göre Türk insanı politikacıya, işadamına, bakkala çakkala, adalete, devlete, hiç kimseye güvenmiyordu. Zaman zaman yapılan bu tür dış destekli ve uluslararası mukayeseli araştırmaların yanı sıra biliyorsunuz her yıl bir güven araştırması yapılır. Yapılan bu araştırmaların hepsinde klasik olarak bir tek askere güvendiğimiz ortaya çıkar. Başka kimselere güvenmeyiz. Hele politikacıya falan hiç…
Bu rutin araştırma sonuçları her yıl açıklandıktan sonra gazetelere konu olur. Kimi zaman manşetten girer kimi zaman göbekten. Önemli değil, her yıl yer bulur. Kimse şaşırmaz, çünkü asker hep önde, siyasetçi hep arkalardadır. Geçtiğimiz yıl bu araştırma sonuçlarında birkaç puanlık kıpırdama oldu. Siyasetçiler sanki biraz daha fazla güven kazanmış gibiydi. Bunun üzerine yorumlar yapıldı, birkaç puan, birkaç saatlik tartışıldı. Benim aklımda kalan, biz kimseye güvenmiyoruz kısmı olarak kaldı. Orada öylece duruyor.
Bizim bu forumda siyasetle ilgimiz olmadı. Ortaya devleti, askeri, hükümeti koymadık… Aşağıda okuyacaklarınızın hiçbir siyasi tarafı yok anlayacağınız. Tam tersine çok insani. Günlük hayatımız… Ortaya bir bakıma benzer bir bakıma çok farklı bir durum çıktı. Başkasına güvenmeyen halkımız, güvensizliğini koruyor ama bu güvensizliği onda kendine güveni artırmış. Kendimize müthiş güveniyoruz. Bir de öncelikle anne, genelde ailemize güveniyoruz!
Güven duygusunun çaresizlikle kuvvetli bir ilişkisi olduğuna karar verdim. Paradoksal ama çaresizlik yüzünden kendimize güvenimizi geliştirmiş görünüyoruz. Elimizi tutacak bir yasalar, sırtımızı okşayacak bir devlet, bize yön gösterecek bir hükümet, sorunlara sağlık sistemi, eğitecek bir eğitim sistemi olmayınca, herkes kendisine dönmüş.
Avrupa Birliği’yle müzakerelere başlayıp başlamayacağımızın tartışıldığı şu günlerde kim ne kadar Avrupalı tartışması yapıldığı bir dönemde sanırım çok anlamlı.
“Kendimden başka kimseye güvenmiyorum.” Aldığımız yanıtların arasında en çok okuduğum cümle. Yanıtların birçoğu böyle olduğu için arka arkaya getirip okumayı sıkıcı bir şekle dönüştürmek istemedim. Diğer yanıtlara gelince;
Birazını okumak ister misiniz;
- “Belki beni çok karamsar bulacaksınız ama inanın annemden başka kimseye güvenemiyorum bu hayatta ve istediğim gibi sosyalleşememek beni daha da kırılgan ve güvensiz yapmakta. Çözüm belki de kendimdedir.“
- “Anne-babam haricinde kimseye güvenmiyorum.”
- “Kendime güveniyorum tabii ki. İşten çıkarılmak ya da o an için parasız kalmak benim için her şeyin sonu değil. Gerekirse limon satmak ve yine de hayatı kazanmak gerek. Pes etmek yok.”
- “Ben Çukurova Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyorum. İş arıyorum. Kime güvenebilirim ki şu hayatta? Sadece kendime ve hayatın beni nereye götüreceğine… Hayat zor ama ümidim var… Bizim gibi kalifiye gençler işsiz ise, ülkemin insanı aç ise ne denir ki… Her şeyi devletten beklemek yanlış olur. Zaten yeterince korkutuyor bu ülkenin geleceği…”
- “Kendi moral gücüme güvenirim. Paniğe kapılmadan duruma göre en iyi yolu bulmaya çalışırım. Ümidimi hiçbir zaman kaybetmem.”
- “Beni her zaman destekleyen anneme ve dostlarıma, bana moral verip kendime güvenmemi sağladıkları için… Ufacık ama içten bir destek sözü insana yetiyor böyle çaresiz hissedilen anlarda, insanın kendi gücüne ve her gecenin bir sabahı olduğuna inanması için…”
- “Aslında bu sorunun tek bir yanıtı olduğunu düşünmüyorum. Ancak genel olarak ekonomik anlamda ani bir çöküş yaşasam öncelikle bu sorunu aşabileceğimi düşünerek kendime güvenirim. Sorunu aşmak derken illa ekonomik anlamda kaybettiklerimi geri almaktan da söz etmiyorum. Psikolojik olarak yıkılmamayı başarmak öncelikle insanın kendisine güvenmesi ile olası sanırım. Ardından dostlarıma güvenirim. Zor durumda kalsam onlar da sessiz kalmazlar, ben talepte bulunmadan onlar öneride bulunur. Sonuç olarak, önce kendime sonra dostlarıma güvenirim.”
- “En çok aileme, sonra varsa eğer biriktirdiğim parama güveniyorum. Bunun dışında Türkiye’de her şey Allah’a emanet.”
Gün doğmadan neler doğar
- “Yalnızca kendime ve kapasiteme. İşsiz, parasız, evsiz ve eşsiz kaldım. Ama ümitsiz asla. Aslında “ümit”e de inanmıyorum. Çalışan, gayret eden herkese, her zaman, her yerde ekmek var, ama az ama çok. Bir çıkış kapısı mutlaka vardır. Belki ümit ile aynı anlama gelebilir ama hayatımda inandığım ve benimsediğim eskilerden bir söz var: Gün doğmadan neler doğar.”
- “Bence, ben aniden işsiz parasız, evsiz ve hatta ümitsiz kalsam yine kendime güvenirim. Çünkü her şey insanda başlar ve her şeyi insan sonuçlandırır. Bireysel özellikler insanların kaynaklarını kullanmaları ile alakalıdır. Biz önce kendimize güvenmeliyiz ki hayatta yalnız kalmayalım…”
- “Şimdiye kadar hiç böyle bir durumda kalmadım. Ne zaman başım sıkışsa mutlaka her seferinde değişik bir yol bulup işin içinden çıkıyorum. Çünkü her olasılığı düşünerek yapacağım işlere kalkışıyorum fazla risk almıyorum. Fazla risk aldığım zaman arkamı dayayacağım kimse olduğunu düşünemiyorum.”
- “En çok kendime güvenirim… Bugüne kadarki yaşantımda, buna ameliyatlar da dahil olmak üzere ki, bu arada yüzlerce sınava girdim, hepsinde yalnızca kendimle baş başa kaldım. Çevremde beni sevenler olsa da, son noktayı daima insanın kendisi koymak zorundadır.”
- “Evet güzel bir soru, “Kime güveniyorum, işsiz, parasız ve evsiz kaldığımda?” Önce eşime ve tabii ki ondan sonra aileme. Ama sadece hayatta kalabilecek kadar güveniyorum. Huzurum ve mutluluğum ne derece olacak bilemiyorum… Kafamın rahat edeceği iş istiyorum.“
- “Bu kadar kötü durumlara düşmesem bile en çok kendime güvenirim. Bütün problemlerin çözümünün içimizde bir yerlerde saklı olduğunu düşünüyorum. Yeter ki kişiler kendileri için çıkar bir yol bulmak istesinler…”
En çok Ekrem’e güveniyorum
- “Vatanım ve milletime olan aşkımdan dolayı, bu yaşıma dek çok zor durumlarda kaldım. Her ne kadar bana yardımcı olamasa da, ilk önce devletime daha sonra aileme olan güvenimi asla kaybetmedim. Ümitsiz ve yalnız hissettiğimde ise en yakınım olan biricik aşkım (o dönemlerde ayrı olmamıza rağmen) beni hiç yalnız bırakmadı. Sizce de önce devletimize, vatanımıza güvenmemiz doğru değil mi? Ben her ne kadar çarpık bir devlet yapımızda olsa asla vatanımı silemem ve silmem de. Bir bayan olarak eğer bir gün vatanımın bana ihtiyacı olduğunu düşünürsem, elimden gelen her şeyi yaparım. Yeter ki vatan sağ olsun…”
- “En çok Ekrem’e güveniyorum. Çünkü sekiz aydır işsizim ve ev kiramı canım arkadaşım veriyor. Benim için ne kadar ezici bir durum. Asla ümitsiz kalmadım, ümit her zaman vardır. evsiz de kalmadım ama onları da düşündüm. Yaklaşık sekiz aydır işsizim, artık kısa mesafelerde dolmuşa binmiyor, eve alacağım ihtiyaçları düşünüyorum. Ama yine de Ekrem’e güvendiğim kadar, benim her türlü dert ortağım, hayat arkadaşım, hayata birlikte göğüs gerdiğim can yoldaşım karım ve bizim altıntopumuz canım oğlum en büyük umudum. Onların sevgisi ve işte onlar bana direnmeyi öğreten ve hayata yine de dört elle sarılmasını öğreten.“
- “Şu anda tek başıma yaşıyorum. Eşimden 1 yıl önce boşandım, iki tane çocuğum var. Beni hayata bağlayan tek varlık onlar. Ailemde kardeşlerim, akrabalarım da var ama bu dünyada kimsenin kimseye maddi yönden bir katkısı olmuyor. Çünkü herkesin bakmakla yükümlü olduğu eşi, çocuğu ve ailesi var. Tabii ki herkesin işi çok zor. O yüzden kime yüklenebilirsiniz ki? Çalıştığınız, parasız kalmadığınız, kimseye muhtaç olmadığınız takdirde toplumda bir saygı görüyorsunuz. Çalışmadığınız zaman kimseden bir şey beklemeyin. Çevrenizde yardım edecek, yüzünüze bakacak gerçek dost bulamazsınız.“
- “İnsanlar neden bunları bu kadar düşünür ki? Bana göre insan hayatta daima yalnızdır. Güvense apayrı bir konu. Sadece insanları sevebilirsin ancak güven-mek- kavramı sevgiden kaynaklanan bir duygudur bence. Sevgiyle kalmanız dileğiyle…”
İşsizlik ve Güven
İşsizlik insanın güven duygusunu en fazla örseleyen unsurlardan biri. Hele son birkaç yıl boyunca yaşadıklarımızı göz önünde bulunduracak olursak, çok sayıda işsiz az sayıda iş kimsede güven duygusu bırakmadı. Aşağıda birkaç arkadaşın bu yönde soru ve yorumları var. Onların sorularını okumadan önce benim dolaylı yanıtımı okumanızı istiyorum.
Bizim taksi durağında tesadüfen arabasına bindiğim genç bir arkadaş var. Mutsuz ve gururlu bir edası vardır. Ben nedense araba kullanmıyorsam konuşurum. Takside konuşa konuşa yol almak bir çeşit terapi. Çoğu taksi pis ve bakımsız olduğu için kendi kendime dikkatimi dağıtırım.
Bu arkadaşın arabasında böyle olmuyor. Çok temiz çünkü. Arabasına ilk kez bindiğimde nasıl olduysa konu eğitimine ve taksi şoförlüğüne geldi. Yaptığı işi sevmediğini, hatta nefret ettiğini, kendisine yakıştıramadığını söyledi. Çünkü o kolej mezunu. Bu yetmezmiş gibi bir de üniversite mezunu. Bir de ailesi hiçbir zaman fakir sınıfına girmemiş. Ama ekonomik durumları zaman içinde kötüleştiğinden aile bütçesine katkıda bulunması gerekiyor, geriden gelen bir de kardeşi var. İş arıyor ama bulamıyor. Yoksa o taksicilik yapacak adam değil…
Kendisini şansız, kadersiz hissediyor. O böyle demiyor. Benim yüzünden okuduğum, sözlerinden çıkardığım yorumum bu.
Dün yine onun arabasına bindim. Arabayı değiştirmiş. Daha temiz daha yeni bir araba… Artık yalnız taksi olarak çalışmıyor. Yine onun uzantısı olan ama kimsenin aklına gelmeyen değişik işler düşünmüş. Düşünmekle kalmamış yapmaya başlamış. Niş bir alana adım atmış. Bana bir gününün nasıl geçtiğini anlattı. Anladığım kadarıyla işler iyi… Morali yerindeydi. Geçen sefer olduğu gibi kadere küfür etmektense, gelecekte yapacağı projelerden söz etti, hatta yol boyunca birlikte değişik fikirler geliştirdik… O da ben de kendimizi müthiş iyi hissettik. Onu çok iyi anladığımı söyledi. Bir daha arabasına bindiğimde daha fazla yol almış olacağından adım gibi eminim.
- “Bugün işimden ayrıldım. Hem de hiç ummadığım bir anda! Hiç kimseye güvenim kalmadı. Şu anda duygularımı tam olarak anlatamıyorum! İnsan ilişkilerinde kendime güveniyorum ve başaramayacağım hiçbir şey yok (abartmıyorum sadece kendime güveniyorum) Elazığ’da yaşıyorum ama bu şehirde kalmak istemiyorum.“
- “Özel sektörde sözleşmeli çalışıyorum. Bugün sözleşmem bitiyor. Yani işsiz kalıyorum. Ama ümitliyim başka bir yerden bir iş bulacağım. Kendime güveniyorum. Bulacağım…”
- “Yarın son kez işe gidiyorum. Henüz iş bulmadan çıkıyorum ve ne kadar zaman iş arayacağım bilmiyorum. Sebebiyse geçenlerde bize yönelttiğiniz sorudaki kadın yöneticiler. Size sorum, neden masum gözüküyorlar? Bizde öyle değildir. Mesela hatamızın bile arkasında durabilmekteyiz… Ama neyse ben simyacıyım fark etmez. Size bunları yazdım, geçen araştırdığınız konuya örnek olur. Peh. kadın… yönetici… ıyyyyyy iğrenç (!)”
- “Ben şu anda işten çıkarılma sendromundayım, şu anki kurumda 6 yıl hizmet ettim. Beni iş bulamama korkusu sardı. Halbuki Almancam var, finans muhasebe uzmanıyım. Ümitsiz kaldığımda inanın kime güveneceğimi bilmiyorum.“
- “Bence insan bu hayatta yalnızdır. İşte o yüzden ancak güvenebilirsiniz ama asla emin olamazsınız bu güvenden. Karamsarlık değildir aslında bu, sadece gerçek. Ama gerçeği ne kadar kabul edebileceğinize bağlı olarak da bu gerçeği ya gerçek kabul edersiniz ya da karamsarlık.”
- “Güvenmek mi? Özgüvenini kaybetmiş bir insanının başkalarına güvenmesini nasıl beklersiniz? Hele benim gibi askerlik dönüşü 4 yıldır işsiz, ümitsiz, gelecekten bir beklentisi kalmamış. Ne yapacağını bilmeden yaşamaya devam eden ve ailesini, manevi ve maddi açıdan yıpratan birine ne denir? Ama cezamı çekiyorum, babam kalp krizi geçirdi. Bana çok üzülüyor. Yaşa bakalım yaşayabilirsen bu vicdan azabı ile…”
- “İktisat Fakültesi’ni bitirdiniz, askerliği hallettiniz, her yere başvuruyorsunuz. Fakat bir türlü bir şey çıkmıyor, elinizden tutan kimseniz yok. Tek başınasınız ve her şeye rağmen büyük ve iyi şeyler yapmak istiyorsunuz, ama dedim ya teksiniz. Sizi destekleyecek bir sevgiliniz bile yok, iş yok, güç yok, aş yok, para yok, aşk yok. Tecrüben yoksa iş alanında umutsuzsan, ümidin kalmamışsa ve yaşın 25 ise ne yaparsınız? Bana Alaadin’in sihirli lambası olabilir misiniz? Anlayacağınız umutsuz bir vakayım yardımcı olur musunuz? Son derece karamsarım pozitif düşünemem, realist biriyim. Yardım eden yok muuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu?”
Bazılarınıza yanıt veriyorum
- “Türkiye’de işime, patronuma ve insanlara güvenemiyorum. Orta direk tabir edilebilecek bir ailenin çocuğuyum ve kolejlerde okumak, bir takım eğitimler için ciddi paralar harcamak gibi bir lüksüm hiçbir zaman olmadı. Kendi çabamla kazandığım üniversitenin ardından yine kendi çabamla geliştirmeye uğraştığım İngilizcemle 3 yıl boyunca iş bulamadım. Şu an bir işim var, ancak mutsuzum. Zira kurumsallıktan uzak bir anlayışla çalışıyorum ve kendimi tamamıyla asosyal bir yapıya sürüklenirken görüyorum. Ben şunu sormak istiyorum; her zaman iyi eğitim almak önemli midir kişilerin bireysel özellikleri ve verilen işleri kotarabilecekleri neden test edilmez ya da benim gibi bireylere neden bir şans verilmez?”
İyi eğitim almak tabii ki önemlidir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, o ülkenin bireylerine sağladığı eğitim olanaklarına paraleldir. Buraya kadar söylediklerimden hiç kuşku duymuyorum. Ama diyerek söze devam edeyim, bireylerin özellikleri de, sizin tabirinizle verilen işi yapma arzuları ile kapasiteleri de çok önemlidir. Bence şans, sizsiniz zaten. Neden bir başka yerde aradığınızı anlamadım. Madem iyi bir eğitim alma olanağınız olmadı ama kendi kendinize yapabileceklerinizi sırayla yerine getirebildiniz, bu bir şans değil mi sizce…
- “Hayat insanlara neden bu kadar acımasız davranıyor? Daha 19 yaşındayım. Fakat hayata küsmüş ve ümitsiz biriyim. Sorum şu; hayatı nasıl yaşayabilirim?”
Sorunun yanıtı senin yazdığın iki cümlenin içinde… Daha 19 yaşındasın ve ümitsiz olmanın ne anlama geldiğini bilmeden kullanıyorsun. Ben senin yaşındakilerin ümitsiz olmasına karşıyım. Çok hoşuna gitmeyecek biliyorum ama böyle. Ümidini kendin yaratacaksın, kaybedersen güvenecek kimse de kalmaz. Neden önce kendine güvenmekle başlamıyorsun… - “Birilerine güveniyorsun yarı yolda kalıyorsun. Ama birilerine de güvenmeden bence başarı veya kariyer yakalanmaz. Çünkü herhangi bir işi birey olarak başarmak zor, ekip işi. Ama insanlar çalışarak, emek sarf ederek değil de basit uğraşlarla kısa yoldan kariyer sahibi olmak istiyor. Bu da suni bir başarı değil mi sizce?””
Katılıyorum. Tam olarak kimi ya da neyi kastettiğinizi bilmiyorum. Ama kısa yoldan uğraş vermeden yapılan hiçbir şeyin kalıcı olmadığını gördüm. Bu konuda tereddüt dahi duymuyorum. Bazıları diğerlerinin şansına bakıp ona öykünür ve kestirmeden gittiği için çok akıllı olduğunu düşünür. Ben akıllı olmanın her gün, sürekli ve sürdürülebilir bir şekilde ayakta olmak olduğunu düşünmüşümdür. Benim söylediğim daha az pırıltılı ve daha sağlam bir duruş. Bu kişisel bir tercih. Çoğu kişinin katılmayacağını bilsem de böyle olması gerektiğine inanıyorum. Sonuç olarak haklısınız suni bir başarı. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim, bazen kısa yoldan kariyer sahibi olanları iyi incelemeli acaba sahtekarlık mı yapıyorlar yoksa bizim bilmediğimiz bir şeyi mi keşfettiler diye bakmak gerek. Kestirme yol belki de doğru yoldur. Siz, sizin gittiğiniz yolun yüzde yüz doğru olduğundan emin misiniz? Düşünmek için bir fırsat.
- “Ben en çok kendime güveniyorum. İşsiz, parasız, evsiz kalmaktan korkmuyorum. Mutsuzum hatta bazen hayatımı değiştirebilmek için bunları göze alabiliyorum, ama yapmıyorum. Nasıl mutlu olabilirim?”
Hazır olduğunuzda, en çok değişim istediğiniz noktadan başlayın.
- “İşin gerçeği böyle bir durumda kaldığım an, en çok anneme güveniyorum. Zaten böyle bir durum içerisindeyim. Askerden geldim, iş aramaya başladım. Keşke eski şansım olsaydı, şimdi işsiz olduğum kadar kendime güvenim de yok. Neyi bilip bilmediğime bile karar veremiyorum. Yardım edebilir misiniz?”
İnsanların bir gün şansı var, diğer gün yok yargısına katılmıyorum. Şansı yaratma kabiliyetimizde iniş çıkış olabilir. Neyi bilip bilmediğime karar verme sendromu ise hemen hemen hepimizin yaşadığı bir şey. Bence takılma… İş aramaya devam. Ama akıllıca. Onu yapmam, bunu beğenmem demeden, hayata atılman için kendine bir şans ver derim.
Peki, sen ne yapıyorsun
- “Hiç böyle bir durumda kaldınız mı? Sanırım en önemlisi bu gibi durumlardan kendimizi uzak tutabilmek. Açıkça söylemek gerekirse ben birkaç kez bu durumu yaşadım. Bu durumda olan kişilere tavsiyeniz ne olabilir? Çünkü tekrar aynı duruma gelmeyeceğimizi kimse garanti edemez.”
- “Merhaba ben hayatta ümitsiz kaldığım dönemlerde hiç kimseye güvenemiyorum ve bu da sık sık başıma geliyor. Peki ya siz ümitsiz kaldığınızda kime güveniyorsunuz?”
- “Aniden işsiz, parasız, evsiz ve hatta ümitsiz kaldığınızda… İşte sizinde dediğiniz gibi bu gibi bir durumda ne yapmalıyım?”
Nedense insanlar ortada olduğunuzda, çalışıyor olduğunuzda, başarılı görüldüğünüzde, bu başarının ya da iyilik halinin sürekli ve yüzde yüz olduğuna kanaat getirir. Oysa karşınızda her kim varsa, bilinmelidir ki, onun da iniş ve çıkışları olmuştur, olacaktır. Hayat tek bir kare fotoğraftan ibaret değil. Bir kere çekilen bir resim olmadığı, tam tersine her saniye farklı bir kare olduğu için zaman zaman başarısızlık, zaman zaman umutsuzluğa kapılmak olacaktır. Bunlar doğal. Benim de burada yazan sizler gibi iniş ve çıkışlarım oldu. Olmadı diyene şaşarım ve gülerim. Ben de sizler gibi zaman zaman ümitsizliğe kapıldım. Zaman zaman şansıma sövdüm… Ama kısa bir zaman içinde aynanın karşısına geçip, bir dakika dedim, kendime şu soruyu sordum; “Şimdi ne yapmalıyım?” Soru sormak önemli, insan kendine yüzlerce soru sorabilir, ama ondan önemli bir şey var, yanıt verebilmek. Yanıta geçmeden önce sorulması gereken önemli bir soru da “Ben ne yaptım, nasıl yapabilirdim?” olmalıdır. Bu kişinin kendisiyle yüzleşmesini sağlar. Yanıtlarınızı önce kendinize sonra gerekirse çevrenize doğru ve samimi bir şekilde verebilirseniz, o zaman siz bence şanslı ve kendine güvenlisiniz.