Bu yıl spor yaparken dizimi sakatlayınca yaş mevzuunu daha fazla düşünür oldum. Neyi yapabilirim neyi yapamam diye bakınıyorum. Araştırdım, okudum… Birden koltuklarımın kabardığını, kanatlarımın rüzgârla dolduğunu hissettim. Artık her şey mümkün. Koşabilirim. Yapılamayacaklar yapılacakların yanında solda sıfır. Düşünsenize menopozdan sonra doğum bile yapılabiliyor, insanla hayvanların genlerini karıştırıyorlar, paralı dedeler uzay mekiğiyle galaksinin derinliklerine yolculuk yapmaya kalkıyor. Yabancılar “limit is the sky” diyor. Düşündüm bizdeki karşılığı olsa olsa “Kim tutar seni…” olmalı dedim. Bazıları için “yürü ya kulum” anlamına da gelebilir.
Ama burası Türkiye, her konuya değişik noktalardan bakacaksın. Rüzgâr ansızın kesilebilir bir bakmışsınız ayaklarınız yere basmış… Çakılmadığınız için şükretmeniz gerek. İnceledim, 30’dan sonra futbolcu ya da manken olmanız hayal. Jübile zamanı. Türkiye Futbol Federasyonu 2009-2010 sezonundan itibaren TFF 3. Lig’de 24 yaş ve altı oyuncularla sözleşme yapılabileceği yönünde karar almış. İtfaiyeci olma yaşı 28’den 25’e düşmüş. Hâkim-savcılık sınavında da 30 yaş üst sınırı var. Üniversitelerde araştırma görevlisi olmak için yaş sınırı tıp fakültelerine atanacaklar hariç 31. Manken, futbolcu, itfaiyeci hatta akademisyen olma niyetim yok. Sporu da dostlar alışverişte görsün diye yapabilirim. Tam bir “ohhh…” çekip rahatlayacaktım ki, asıl konuyu ıskaladığımı fark ettim. 30’undan sonra hayata atılmak istiyorsan heveslenme. İşini 30’lu yaşlarında kaybettiysen yeni bir işi hayalini kurma. Erkeksen şansın biraz daha yüksek, ama kadınsan unut gitsin. Su bile yok!
İnanmıyorsan aç İK gazetelerini, ilanlarda “35 yaş altı ve prezantable3 diyor. “İstihdam paketi” olarak adlandırılan İş Kanunu da sağolsun mahçup etmedi; kadını ve 30 yaşın üstünü pakete almayı unutmuşlar.
Son günlerde hükümet gençlerden başkasını görmüyor. Başbakan üç çocuk yapın dedi ve hatta mümkünse daha fazlası için ısrarcı. Gençlerimizin sayısı koltuklarımızı kabartıyor. Yeniden Viyana kapılarına dayanma hayali kursak da, nitelik olarak boş umutlar beslemenin gereği yok. Genci, genç işsizi, ev kızı ve ev kadını bol bir ülkede yaşıyoruz. İlk grubun sorunlarına çözüm arayışları takdire değer. İkinci grup için “karnından sıpayı eksik etme” politikası geliştirildi. Sırtından sopa zaten hiç eksik olmamıştı.
İstihdam Paketi’ne göre 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile kadınların istihdamını teşvik amacıyla uygulanan prim indirimi, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. Buna göre kadınlar ve gençlerin, işverene ait sigorta priminin 1. yıl için yüzde 100’ü, 2. yıl için yüzde 80’i, 3. yıl için yüzde 60’ı, 4. yıl için yüzde 40’ı, 5. yıl için yüzde 20’si İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.
Korkulan şu: yasa çıkmadan erken emekli olsun diye, utanmasa kundaktaki bebeğini bile sigortalayacak olan cin Türklerin, bir cinlik daha düşünebilecek olması. 18-29 yaş arası çalışanların primini devlet öderse, 30 yaşındakini kim işe alır? Tabii bir de yasada emzirme odası ve kreş gibi kadınların çalışmasını teşvik eden unsurlar unutulmuş. İşyerinde çocuk emzirilir mi, git evinde emzir. Sen başımızın tacısın, evinde otur.
Bilgi notu olsun diye yazıyorum. Her 10 çalışandan yalnızca ikisi kadın. Şubat 2008 itibariyle genel işsizlik oranı 11,6; genç nüfusta işsizlik oranı 21,2. İstikrarlı bir artış var. Türkiye’de 30-59 yaş arası nüfus yaklaşık 26 milyon; 15-29 yaş arası yaklaşık nüfus 19 milyon. Kentlerde 20-29 yaş grubunda işsizlik yüzde 17,2.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik istihdam paketini “işsizliğe vurulacak neşter” olarak tanımladı. İşsizlik artarak devam ettiğine göre, herhangi bir yere bir neşter atılmış olsa da belli ki iz bırakmamış.
Kod adı: neşter; Amaç: işsizliğe çözüm; Hedef: gençlere istihdam; Hedef kitle: 30 yaş üstü kadınlar; İşlem: yok etmek; Hizmet türleri: liposuction, yarım ya da tam lifting, botox, dolgu… Performans: süper; Sonuç: çalışan kadın kalmadı.