Hep ders vermek, hep zor konulardan söz etmek, hep hayatın ağır taraflarından girmek, sorunlardan çıkmak olmaz ki. Bunu hiçbirimiz hak etmiyoruz…
Eskiden postayla gelirdi. Zarfın üzerinde kargacık burgacık bir yazı olurdu. Asla kimden geldiğini çözemezdiniz. Sanırım tanınmamak için öylesine çirkin yazarlardı. Biri sizinle dalga geçmek istediğinde, biri sizin de başınızı yakmak istediğinde gönderirdi. “Bunu oku” diye başlar, “En az şu kadar kişiye yollamazsan çok kötü şeyler olabilir” diye son bulurdu.
Ben bu tür komik mektupları aldığımda, anımsıyorum ilk zamanlar ne kadar kişi diyorsa o kadarına yollardım. Bu, bir kez; bilemediniz iki kez olmuştur. Zaten o zaman çoğaltmak bugünkü kadar kolay olmuyordu. İletişim kanalları da bugünkü gibi tak fişi bitir işi değildi. Artık her şey kolay. Bir tuşa bas yeter!
Aynen öyle…
Ben yine böyle bir mesaj aldım. İçinde tehdit unsuru yok. “Şuna buna, bu kadar kişiye göndermezsen kötü olur” demiyor. Kendimi daha iyi hissettim. Baştan sona okudum ve üstelik hoşuma gitti.
Çocukluğumdan beri “yapma” denilen şeyleri yapmasını sevdim. Yap dersen, kafama yatarsa yaparım, ama “yapma” demek benim için, “haydi ne duruyorsun” demekle eşdeğer.
Benim size göndereceğim mesaj şu cümlelerle başlıyor: Eğer bu mesajı aldınız ise, bilin ki birileri sizi seviyor ve büyük bir olasılıkla sizin sevdiğiniz birileri var. Eğer bu mesajı gönderemeyecek kadar yoğunsanız ve kendi kendinize, “”nasılsa bir gün -yollarım”” diyorsanız çok uzak, hiç ulaşmayabilir. Doğru söylüyor… Ben de hepinizi pek çok ama çok seviyorum.
Hep ders vermek, hep zor konulardan söz etmek, hep hayatın ağır taraflarından girmek, sorunlardan çıkmak olmaz ki. Bunu hiçbirimiz hak etmiyoruz. Bu, iyi şans için bir Nepal Tantra Totemi’ymiş. Dünyayı tam 10 kez dolaşmış. Bizim aramızda neden dolaşmasın.
Okuduğunuzda bazı yeni yetme değerlerden söz ettiğini görecek, bunun mistik bir yanı olmadığını düşüneceksiniz. Ben düşündüm. Aşağıdaki mesaja ister inanın ister inanmayın, onu okumak için birkaç dakikanızı ayırın, yeter. Yer yer komik. Yer yer hüzünlü. Yer yer sevimli. Yer yer yararlı. Ve zararsız.
Başlığı “Yaşam İçin Öneriler”. Hemen hepsi çok basit. Hemen hiçbirini yapmıyoruz. Yapıyorum diyenlere inanmıyorum.
- Kepekli prinçten çok ye.
- İnsanlara beklediklerinden daha çok şey ver ve bunu zevk alarak yap.
- En sevdiğin şiiri ezberle.
- Dinlediğin her şeye inanma, sahip olduğun her şeyi harcama ve istediğin kadar uyuma.
- “”Seni seviyorum”” dediğinde, cidden söyle.
- Üzgünüm dediğinde, o kişinin gözlerinin içine bak.
- Evlenmeden önce en az 6 ay nişanlı kal.
- İlk bakışta aşka inan.
- Başkalarının düşleriyle asla alay etme.
- Tutkuyla ve derinden sev. Sonradan yara alabilirsin belki, ama hayatı komple yaşamanın tek yolu budur.
- Anlaşmazlık durumlarında, dürüst ol.
- Kimseyi kırma, hakaret etme.
- İnsanları akrabalarına göre yargılama.
- Yavaş konuş, ama hızlı düşün.
- Biri sana, yanıt vermek istemediğin bir soru yöneltirse, gülümse ve en büyük aşkın ve en büyük başarıların daha büyük riskleri olduğunu hatırla.
- Anneni ara.
- Biri hapşırdığında “”çok yaşa”” de.
- Kaybettiğinde, ders al.
- Üç “”S””yi unutma: Kendine Saygı; başkalarına Saygı; her şeyde Sorumluluk.
- Küçük bir anlaşmazlığın büyük bir arkadaşlığı bozmasına izin verme.
- Hata yaptığını fark ettiğinde, onu hemen düzelt.
- Telefona cevap verirken gülümse. Seni arayan kişi bunu sesinden anlayacaktır.
- Konuşmaktan, sohbetten hoşlanan bir kadın/erkekle evlen. Yaşlandığınızda, konuşma yeteneğiniz her şeyden daha önemli olacak.
- Biraz yalnız kal.
- Değişikliklere kucak aç, ama değerlerini yitirme.
- Suskunluğun, bazen, en iyi yanıt olduğunu unutma.
- Daha çok kitap oku, daha az televizyon seyret.
- İyi ve saygın bir hayat sür. İleride, yaşlandığında ve geçmişi hatırladığında, bir kez daha nasıl zevk aldığını göreceksin.
- Allah’a güven ama arabanı kilitle.
- Evde sevgi dolu bir atmosfer önemlidir. Huzurlu ve uyumlu bir ortam yaratmak için elinden geleni yap.
- Sevdiklerinle anlaşmazlığa düştüğünde, o anki duruma önem ver.
- Geçmişte yaşama.
- Satır aralarını oku.
- Bildiklerini paylaş. Ölümsüzlüğü elde etmenin bir yoludur.
- Gezegenimize karşı nazik ol.
- Dua et. Duada, ölçülemeyecek bir güç saklıdır.
- Sana sevgi gösterisinde bulunan birini engelleme.
- Başkalarının işine burnunu sokma.
- Onu öperken gözlerini kapatmayan bir kadın ya da erkeğe güvenme.
- Yılda bir kez hiç gitmediğin bir yere git.
- Çok para kazanıyorsan eğer, hayattayken, başkalarına yardım et. Bu, şansın sana verebileceği en büyük tatmindir.
- Unutma, istediklerini elde edememek, bazen büyük bir şanstır.
- Bütün kuralları öğren, sonra bazılarına uyma.
- İki insan arasındaki aşkın birbirine duydukları gereksinimden daha büyük olduğu ilişkinin, en iyi ilişki olduğunu unutma.
- Başarını, onu elde etmek için vazgeçmek zorunda kaldığın şeylere bağlantılı olarak değerlendir.
Gördünüz mü bir çırpıda bitti. Kaçını yapıyorsunuz yukarıdakilerin…
Öneriler bitti ama mesaj henüz noktalanmadı; “”Bu mesajı saklama. Tantra Totem 96 saat içinde elinden çıkmalı. Bu mesajı en az 5 kişiye gönder ve 4 gün içinde yaşamını gözle. Hoş bir sürpriz yaşayacaksın. Böyle şeylere inanmasan da, gerçek bu. Ne dersiniz benim hayatım uçup gidecek mi… Güzel ve hafif bir mesajı sizinle paylaşmak beni şimdiden mutlu etti.
Oysa Mesela…
Neden böyle abuk subuk şeyler yazıyorum diye mi düşündünüz. Oysa mesela… Size Türkiye’nin OECD’nin en işsiz dördüncü ülkesi olduğunu bir kez daha hatırlatsam daha mı mutlu olurdunuz?
Türkiye, ekonomik büyümeye rağmen bir türlü azaltamadığı yüksek işsizlik oranıyla, Polonya, Slovakya ve İspanya’nın arkasından en yüksek işsizlik yaşanan dördüncü ülke oldu. OECD’nin yayınladığı “”OECD: 2004 İstihdam Görünümü”” raporuna göre, OECD ülkelerinde ortalama yüzde 6.9 olan işsizlik oranı Türkiye’de yüzde 10.8 düzeyinde bulunuyor.
Türkiye erkekler arasındaki işsizlik oranında ise yüzde 11 ile Polonya ve Slovakya’nın arkasından ikinci sırada. Kadınlar arasında işsizlikte ise Türkiye, Yunanistan, İtalya, Polonya, Slovakya ve İspanya’nın altında yer alıyor.
Erkekler arasındaki işsizlik oranı OECD’de ortalama yüzde 6.9, kadınlar arasındaki işsizlik oranı ise yüzde 7.2 düzeyinde seyrediyor.
OECD verilerine göre 1990 yılında yüzde 8.2 olan Türkiye’deki işsizlik oranı, 90′lı yıllarda yaşanan krizlere rağmen 1999 yılına yüzde 7.9′a kadar geriledi. 2000′li yıllara yüzde 6.5 oranındaki bir işsizlik oranıyla başlayan Türkiye’de krizle birlikte işsizlik oranı artarak 2001′de yüzde 8.6, 2002 yılında yüzde 10.6 ve geçen yıl da yüzde 10.8′e kadar çıktı. 2000 yılında yüzde 6.3 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, işsizliğin büyümeye başladığı 2001 yılında yüzde 9.5 oranında küçülmüştü. Ancak 2002 yılında yüzde 7.8, 2002 yılında da yüzde 5.9′a ulaşan büyüme hızları yakalandı. Ancak ekonominin büyüdüğü yıllarda işsizlik oranı artış kaydetti.
Bu arada Türkiye’deki işsizliğin çok daha yüksek bir oranda hesaplanmaması da işgücüne katılma oranının diğer ülkelere göre oldukça düşük kalmasından kaynaklanıyor. Çalışanlar ve işsizlerin toplamının çalışma çağındaki sivil nüfusa oranını gösteren istihdam oranı OECD ülkelerinde ortalama yüzde 65 düzeyinde seyrederken Türkiye’de yüzde 45.5′te kalıyor.
Oysa Mesela
Sizlere devletin en yetkili kişilerinin en önemli sorun olarak itiraf ettikleri istihdamla ilgili hiçbir çözüm yaratamadığını mı yazayım. Ekonomiden sorumlu devlet bakanının geçtiğimiz gün yaptığı bir açıklamada, işsizliğin devletin sorunu olmadığını söylediğini mi aktarayım size… Bunu da göğsünü gere gere aktardığını mı söyleyeyim… Aynı açıklamada işsizliği özel sektörün çözmesi gerektiği gibi bir cümle kurduğunu mu? Sözleriyle icraatlarının birbirini tutmadığını mı anlatayım. İşsizler yandınız mı diyeyim… Benim bildiğim devlet ne kadar küçülürse küçülsün, işsizlik, eğitim, sağlık gibi temel konular ve temel sorunlar devletin ilgi alanında çıkarılamayacak kadar önemlidir. Ne enteresan bir şeydir ki, devletimizi temsil edenler, üstesinden gelemedikleri konularda “pardon yani” diyerek kenara çekilmesini ve sorunları bize hediye etmeyi öğrendiler. O zaman ben neden seçtim bu insanları.
“Oysa mesela…” diye başlayıp içinizi bunaltan şeyler mi yazayım… Oysa mesela diye başlamayacağım işte. Güzel kalın.
Kendinize iyi bakın.
Sevgiyle kalın.