Pipet politikası; jeostratejik ve ekonomik etkileri

Bildiğimiz pipet ya da plastik kamış bir gün siyaset tarihine geçecek deseler inanır mıydınız? Geçmişte sorgulama ihtiyacı duymadan satın aldığımız, zararlı olduğunu öğrenince gözden çıkardığımız, içecekleri hüpleterek içmemize yarayan şey, pipet. 2025 yılı değişik bir dönemin başlangıcı. Pipet de sembolü. Hüpleterek bu dönemi içmek isteyenlerin vazgeçilmezi. Anlamı da “ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin”.

Gündemi, güncel olayları hüpleterek aktaracağım.

PİPETTEN POLİTİKA OLUR MU?
Dünya nasıl değişti dersimizi pipet üzerinden okuyabiliriz. Başkan Donald Trump, plastik pipetlerin yok olmasını istemiyor, yürütmeyi durdurma kararıyla “yaşasın kamışlar” dedi. Trump, okyanusları kirletip deniz yaşamına zarar verdikleri iddia edilen plastik pipet kullanımına devam etmenin “tamam olduğunu” düşündüğünü ifade etti. Bir deniz biyoloğu 2015’de deniz kaplumbağasının burnundan plastik pipeti çıkartırken çektiği videoyu yayınlamış, görüntüler tüm dünyada infiale neden olmuştu. Öfke öyle büyük oldu ki, ilk adımı ada ülkesi Vanuatu attı, pipet yasaklama modasına diğer ülkeler bazı coğrafyalarda yerel yönetimler de katıldı.

ABD’de her gün 390 milyondan fazla plastik pipet kullanılıyormuş. Dünya verisi yok, hayalimizde ne kadar çok olabileceğini canlandırabiliriz. Pipetlerin ortalama ömrü 30 dakika. Sonra çöp oluyorlar. Aslında müthiş bir endüstri. Pipetler, pirinç tanesinin bir parçasından bile daha küçük son derece ufak plastik parçacıklara ayrışıyor, doğadan yok olması en az 200 yıl sürüyormuş. Bu mikroplastiklerin, vücut dokularının geniş bir yelpazesinde bulunabildiğini gösteren araştırmalar kalp hastalığı, Alzheimer ve demans gibi sorunlara yol açtığını ileri sürüyor. Olay kısaca bu, ama bir de üretici tarafı var ki, unutmayalım büyük endüstri. Kendisi küçük yankısı büyük pipetler yeni dönemin sembolü bence: dün dündür, bugün bugün.

SATTTTTIMMMMM… SATTTTTIMMM, SATTIM!
Dönemin kilit kelimelerini birkaç kelimede say derseniz, “pazarlık – müzakere – şantaj” derim. Hepsi iletişim. Bu kilit kelime yağmuru Avrupa kıtasına yağıyor. Donald Trump, Volodymyr Zelensky’i “seçime gitmeyi reddeden diktatör” olarak nitelendirdi. Zelensky’nin ülkesini kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu ilave etti. “Hızlı hareket et”, demek istedi hatta söyledi. Olacağına bak!… Bu açıklama ABD Başkanının, Ukrayna lideriyle bizzat görüşmesi ve ekiplerin yüz yüze görüşmesinden sonra yapıldı. Niyet okumaya gerek var mı?…ABD’nin ısrarına rağmen, Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky, askeri destek karşılığında ülkesinin nadir toprak elementlerinin yarısını Amerikan şirketlerine devretmeyi içeren taslak anlaşmayı imzalamayı reddetti. 24 saatte bile bayatlayan haberlere göre avukatlar üzerinde çalışıyormuş. Onlar tartışırken, Amerikalılar Suudi Arabistan’da Rusya ekibiyle buluştu. Anlık değişiklikler oluyor. ABD Başkanı zamanı iyi kullanıyor; ne söyleyecekse de doğrudan söylüyor, “teklifimi kabul etmezsen bu iş masada biter tren kaçıyor”,  demek istedi. Müzayede evlerindeki “satttttııım sattttımmm sat…. sattım!” sinyali gelmek üzere. İki yıldır kan gövdeyi görütüyor. Zelensky, nadir toprak elementleri anlaşmasını imzaya  hazır olmadığını duyururken, yüzde 100 kaybedebilir mi?

Savunmada ipuçlarını okumaya devam edelim mi? Trump yönetimi, Pentagon’dan gelecek yıl için askeri  bütçesinin yaklaşık yüzde 8’ine denk gelen 50 milyar dolarlık kesinti yapmasını istedi. Kesintiden çıkacak fonlar, “Başkan Trump’ın öncelikleriyle uyumlu” alanlara yönlendirilecekmiş. Amerikan yeni Savunma Bakanı Pete Hegseth, Pentagon’un odak noktasının Avrupa güvenliği olmadığını, sınır güvenliği olduğunu ve güvenlik politikalarını Çin üzerinde yoğunlaştırdıklarını söyledi.

OYUNU KURALINA GÖRE OYNAMAK NE DEMEK?

Cook Adaları balayı turizmi için cennet mekan olarak biliniyor. Aşk, eğlence, tatil… Cook Adaları, Çin’le yatırım anlaşması yaptı. Pasifik’teki ufak toprak parçacıkları, güvenliklerini Çin’e emanet ediyor… Nikaragua da Çin’e yanaşanlardan. Ülke anayasa değişikliğine giderek Atlantik ile Pasifik’i birbirine bağlayacak bir su yolu inşaatına izin verdi. Panama Kanalı’na alternatif olduğu söyleniyor. Çin Nicaragua’dan arazi topluyormuş.

Japonya Başbakanı, Washington’a bağlılık bildirdi. Trump’ın “dünyaya barış getirme çabalarını” övdü ve ABD’ye 1 trilyon dolar yatırım yapacağını, ayrıca bol miktarda Amerikan sıvılaştırılmış doğal gazı satın alacağını duyurdu. Bu arada, Hindistan Başbakanı Narendra Modi de Washington’da ABD LNG ve uçak ithalatını artırma sözü verdi. İngiltere, Paris’te düzenlenen yapay zeka zirvesinde ABD’nin yanında yer aldı. Vietnam, ABD’den 50 -100 uçak ve yüksek teknoloji ürünlerini satın alabileceğini açıkladı. Trump’ın bu ülkede büyük bir kumarhane yatırımı yapma hevesi de varmış…

EN ARANAN MESLEK LOBİCİLİK
İnanmayacaksınız, ben de güncel haber takibi yaparken gözlerime inanamadım lobi ofisleriyle anlaşma yapanların başında dünyanın en ünlü Amerikan üniversiteleri geliyor. Neden acaba demeyeceksiniz değil mi? Massachusetts Institute of Technology (MIT), Cumhuriyetçilerin radarına takılmamak için vergi politikaları üzerine lobicilik yapan bir grubu istihdam etmiş. Politikacıların yükseköğretime yönelik baskıyı artırmayı hedeflediği bir dönemde lobicilik gözde. Anti-İsrail protestolarını kampüsünde iyi yönetemeyen Columbia Üniversitesi, bir değil iki yeni lobicilik firmasıyla çalışmaya başlamış. Harvard ve New York Üniversitesi (NYU) en ünlü lobi firamalarıya daha önce anlaşanlardan. Bu arada takip etmeye gayret ediyorum, yüksek öğretim ve sağlık alanında kurulan yeni lobi firmaları dikkat çekiyor. Diğer alanlar zaten ABD’de lobiciler için cennet. Bu iki sektörde iş yapan kurumlar her an topun ağzında.

“ÇEŞİTLİLİK” DEMEK YOK ARTIK
Muhasebe ve danışmanlık olarak iki temel alanda faaliyet österen dünyanın en büyük hizmet firmalarından KPMG, ABD için şaşırtıcı bir karar açıkladı. Bir önceki yönetimin gözbebeği “Çeşitlilik” kavramını lügatından çıkardı demek abartılı olmaz. Eşitlikçilik, kapsayıcılık olarak kısaca özetleyebileceğim, “DEI hedefleri” olarak anılan politikalarının yansıması olan raporları bile web sitesinden kaldırdı. Kurumun 2020’den bu yana yayımladığı yıllık “şeffaflık raporları” buharlaştı, bu çizgide yer alan ve yere göğe koymadıkları “Accelerate 2025” adlı programı sonlandıracakları açıklandı.

U DÖNÜŞÜNÜN KİTABINI YAZIYORLAR

KPMG, ABD ve bağlı şirketlerinin, Savunma Bakanlığı’yla yaptıkları sözleşmelerin 400 milyon dolar/yıl daha fazla olduğu söyleniyor. ABD hükümeti için çalışan en büyük profesyonel hizmet firmalarından Accenture ve Deloitte, DEI hedeflerini daha önce iptal etmişti. PwC, şeffaflık raporlarını kaldıranlardan. Deloitte ABD daha yaratıcı yasaklar icat etmiş. Hükümetle çalışan ekiplerinden e-posta imzalarından cinsiyet zamirlerini kaldırmalarını istemiş. Firmanın ABD ağında, hükümet ve kamu hizmetleri pratiğinde çalışanların sayısı yaklaşık 15 bin kişi. Başkan Trump yemin töreninden hemen sonra federal hükümetle çalışanlardan iletişimlerinden “cinsiyet ideolojisine” dair tüm referansları temizlemeleri talimatını vermişti. Public Broadcasting Service (PBS) reklamsız eğitici programlar yayınlayan bir kanal. Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık bölümünü kapadığını açıkladı. Burada çalışanları işten çıkarmış bile. Oysa daha 2022’de Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık ekibini genişletmiş, göğsünü gere gere duyurmuştu.

“NET ZERO” NASIL GÖZDEN DÜŞTÜ?
O kadar çok örnek var ki, güncel bir tane vereyim. Avrupa havacılık devi Airbus’ın yıllık faaliyet sonuçları, yatırımcılarını sevindirmiş. Airbus, 2024 için 878 adet sipariş alarak 766 uçak teslim etti; bu, şu anda 8.658 jetten oluşan bir sipariş birikimine eklendi. Ancak, 2050’ye kadar net sıfır emisyon hedefi konusunda taahhüdünü tutamayacağını ifade eden kurumlar kervanına katıldı. Şirket, yakın zamanda 2035’te hidrojenle çalışan ticari jetin lansman planlarını da sonlandırdı.

RAKAMLARLA DANS; LİDERLER İSTATİSTİKLERİ NEDEN SEVMEZ?
Yakın zamana kadar yok olan canlı türlerinden söz ediyorduk, artık yok olan veri kaynaklarını konuşuyoruz. Veri gazetecileri kan ağlıyor. Rakamlar yasak. Liderler verileri sevmiyor. Veri kaynakları kapanıyor, kapatılıyor. Veri boşluğunu doldurmak için bazı kuruluşlar devreye girmiş. Örneğin, Harvard Üniversitesi, 300 binden fazla veri seti içeren devlet arşivi yayımlamış. Bir başka örnek; kar amacı gütmeyen bir kurum olan Internet Archive,  2000 sonrası hükümetler arasındaki geçiş dönemi web sitelerini kayda almış. Veri kaybı daha şimdiden büyük. NASA’nın etkilendiği,  meteoroloji servislerinin ürettiği hava durumu verilerinin de sevilmediği çeşitli güncel kaynaklarda yer alıyor. Bu arada kamu kurumlarının yayın üyelikleri iptal edildi. Aralarında AP, Reuters, Bloomberg, New York Times ve The Economist var…

Kabaca köklü sistemsel değişimi ifade etmek üzere kullandığımız paradigma elle tutulmayan bir kavram.   Mutlaka daha iyi anlatmanın birçok yolu var. Farklı disiplinler için derin analizlerle ortaya koymak mümkün. Ardı arkası kesilmeyen değişiklikleri, hızla tüketilecek şekilde güncel haber akışı üzerinden pipetle içermiş gibi “hüpleterek” anlatmak istedim.

Paylaş