SAT (komando) Vatandaş

Bir gecede hayatımız değişti. Vak’a hayatımız daha önce de akşamdan sabaha değişmişti. Akşam yattık sabah kalktık darbe olmuştu. Türkiye’de akşam yatıp sabah hiçbir zaman aynı kalkamadık. Koşullar değişti, insanlar değişti… Evrende her koşula uyabilen tek canlı türü var o da Türkler. Uzaya çıkarın bizi, 10 gün sonra döner kaldığımız yerden başlarız.

Darbe girişimine kalkışanlar sayesinde ne çok şey gördük, okuduk, duyduk. Hayat bir filmmiş. İzlerken öğrendiğim lüzumlu lüzumsuz bilgilerden biri de SAT komandolarının her koşulda yaşayabilecekleri oldu. Onlar böcekle beslenir, günlerce aç susuz yaşar falan filan… Gerçi yakalananların görüntüsü hiç de öyle değildi.

Her koşulda yaşamak

Darbe, askerlik, güvenlik…günlük konuşma dilimizin bir parçası. Önceki gün, biriyle telefon görüşmesi yapıyorum hal hatır sorduk birbirimize. “…İyiyim, teşekkür ederim… İdare ediyoruz işte…” gibi sıklıkla kullandığımız sözcük toplulukları yerine “Her koşulda yaşamaya, her şarta uyum sağlamaya çalışan canlı olarak iyiyim” dedi.

Espiri yapıyor belli ki, ama inanılır gibi değil, doğruları söylüyor; bana, vatandaşın SAT versiyonunu tarif ediyor! Bu kalkışma, her ortamda yaşayabilen canlı olduğumuzu, ilaveten Türklerin dayanıklılık eşiğinin dünyadaki pek çok ırka göre yüksek olduğunu kanıtladı. Doğada her koşulda yaşayabilen canlıların olup olmadığını ve hangileri olduğunu merak edip baktım. Ansiklopedik bilgi insanoğlunu işaret etmiyor. Farklı canlı türleri çıkıyor. Aslında çok narin bir yapıya sahibiz. Her koşulda hayatta kalabilmemiz mümkün değil. Anlaşılan üstün fiziki özelliklerimizle değil, zekamız ve bunu kullanacak bilgiyle yaşıyoruz. Siz karar verin;

Develer ve hamamböcekleri

Develer, 500 C sıcaklıkta 8 gün aç-susuz kalabiliyor, bu sürede toplam ağırlıklarının yüzde 22’sini kaybediyor. İnsan, vücudundaki suyun yüzde 12’sini kaybettiğinde ölüyor, develer, bedendeki suyun yüzde 40’ını kaybetse de yaşıyor. Gündüz beden ısısını çok yüksek değerlere çıkarabiliyor gece düşürüyor.

Dünyanın en dayanıklı canlılarından biri hamam böcekleri. Birçoğunuz verdiğiniz mücadele karşısında gösterdikleri direnç nedeniyle şaşırmayacaksınız. Neredeyse termonükleer bir patlamaya dirençliler. İki bin metreden yüksek yerler ve kutup bölgeleri dışında, dünyanın her yerinde yaşayabiliyor. Genellikle her şeyi yiyebiliyor, 9 gün aç-susuz yaşam mücadelesi veriyorlar. Sıkı durun, karar verirken analitik düşünebiliyor ve kararlarını geçmişte kazandıkları tecrübelere göre şekillendiriyorlar.

Kutup böceği, ağaç kurbağası, su ayısı

Kuzey kutup böceği hava soğudukça ve günler kısaldıkça daha dirençli hale geliyor. Isı düştükçe vücutlarındaki su hacmi otomatik olarak azalıyor, (gliserol, trihasoli, sorbitol) antifriz salgılıyor, eksi 87 derecede hayatta kalabiliyor.

Kuzey Kutbu’na yakın bölgelerde yaşayan ağaç kurbağaları (Rana sylvatica) kış mevsimi süresince birkaç defa bildiğiniz donma ve erime döngüsü içerisine girip çıkıyor. Yaklaşık dört hafta donmuş vaziyette kalıyor sıcaklığın yükselmesiyle buzları çözülüyor, kalpleri atmaya başlıyor, 1 gün içinde hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.

Dünyanın en dayanıklı canlısı, su ayısı (Tardigrade). Uzayda bile yaşayabiliyor. Ancak mikroskopla görülebiliyorlar. Okyanusların 4 bin metre derinliklerinde, Himalayalar’ın en yüksek noktasında yaşayabiliyorlar. Bazı türleri 6 bin atmosfer basınca ve radyasyona dayanıklı. 2007’de “FOTON-M3” görevi ile uzaya gönderilmişler. On gün uzay boşluğunda kalmış ve geri döndürüldüklerinde hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarını sürdürdükleri ve hatta yumurtladıkları görülmüş.

İnsanoğlu

NewYork Times Gazetesi dün bir araştırma haber yayınladı. 13 Mart’ta Ankara’da 32 kişinin öldüğü terör saldırısını milat kabul etmişler, 27 Mart’a kadar geçen 2 haftada dünyada meydana gelen terör saldırılarını ele almışlar: Ankara, Brüksel, Peşaver, İskenderiye, Lahore, Ummararai (Nijerya,) İstanbul, Grand Bassam (Fildişi Sahili). Terör bilançosu; 6 ülkede 8 saldırı 247 ölüm. Ölenler arasında 9 farklı aile tamamen yok olmuş. Ölenlerin 44’ü 18 yaş altı. Ülkeler farklı, kültürler farklı, tesadüfen orada olanlarla birlikte tüm dünya diyelim. Bu bilançoda yer alan Türkiye için hayat iniş çıkışlarla sürdü. Takip eden günlerde yaşanan münferit terör olayları, şokunu atlatamadığımız İstanbul Atatürk Havalimanı saldırısı, 15 Temmuz Kalkışması’nda ölen ve yaralananlar da eklense… Yaşamını yitirenlerin geride bıraktığı yakınları ile yaralananlar hayata tutunmaya çalışıyor!

Biz Türkler

27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, 17-18 Aralık, 15 Temmuz… Yılın her ayı, ayların her günü neredeyse dolu. Kimi darbe, kimi kalkışma, kimi yolsuzluk, kimi terör… Camiler şehit cenazeleriyle, hastaneler gazilerle dolu, babasız büyüyen çocuklar, boş yere hapis yatan insanlar, yıllardır öngörüsüz fikirlerine maruz kaldığımız fanatik çakma gazeteciler… Daha ne sayayım ben size. Telaşla ve emirle kredi notunu düşüren derecelendirme kurumları, Türkiye’de yatırımlarını erteleyen şirketler, iflasın eşiğine gelen esnaf, iflastan beter olan holdingler… düşmanla eş değer müttefik, her saniye inen çıkan döviz… Normal bir Türk vatandaşının her güne, zaman zaman bir güne sığdırdığı koşullar bunlar. Yaşama devam!

Hiçbir şey aynı kalmıyor… Düşünebiliyor musunuz, geçen yıl bu zamanlar vatan haini olarak tutuklu olanlar, ondan önceki yıl kahramandı, aynı isimler bugün göreve çağrıldı, bıraktıkları yerden başlayacak ülke savunması ve terör mücadelesi yapacaklar. Nasıl adapte olursunuz… mecbur oluyor.

Tüm okullara birincilikle girmiş, birinci olmadığı her yerde ilk üçte. Devlette yükselmiş, Cumhurbaşkanı’na yaver olmuş. Bir öğreniyorsunuz ki kopya çekmiş, arkadan itilmiş. Başta askeri okullardan ve duymadığımız birçok kurumdan birinci olmalarına karşın sudan sebeplerle atılan öğrenci olsanız nasıl adapte olursunuz? Oluyor, yeniden başlıyor! Ve daha sayamadığım tonlarca örnek var…

İyiyiz hoşuz da her şeyi yaşayarak mı öğrenmeliyiz. Bir sonuç çıkarmak gerekirse, dünyadaki her koşula uyum sağlamak genetik kodları sayesinde insan dışındaki diğer canlıların meziyeti. Ancak anlaşılıyor ki, genetik kod ve fiziki güç yetmiyor. Beynimizi kullanmak gerek. Bu beyin de, bilgisiz bir yere kadar gidiyor.

Türkiye artık “pardon” dememeli. “Beni kandırdılar” cümlesini bir daha kurmamalı. Kanmamak için eğitim öğretim gerek. Eğitimi iyi olan toplumlar sorgular. Sormayan koşulsuz biat eder, zararı gördük. Sokağa çıkan halkın sağduyusundan söz ettik, sağduyu nedir; bilgi! Halk, Cumhuriyet’in kazanımlarıyla elde ettiği bilgiyle, o gece ve her gece “demokrasi”yi kurtardı.

Biz her koşulda yaşamasını bilen Türkler, bilim ve bilgiye teslim olsak o zaman dünya korksun bizden. Sahi, yaşadıklarımızın gerçek nedeni bu olmasın…

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir