Yerel seçim sıfır heyecanla sona yaklaştığımız ibretlik bir süreç. Sebebi basit, sorunlarımız herhangi bir çözüm adresiyle buluşmuyor. Ortadaki günlük dertlere ilişkin kalıcı çözüm konuşan yok. Sözü edilen fırsatlar yaşamın günlük akışını değil bir “kap kaç vak’ası”nı andırıyor.
Neden bu insanları seçiyoruz?
Kabahatin büyüğü bizde tabii. Seçim yarışındaki kişiler kim, eğitimleri, meslekleri ve uzmanlıkları ne? Hangi başarılara imza atmışlar, yaratıcı projeleri ne? Aile hayatları nasıl? Servetleri ne şekilde elde edilmiş? Adayların PR ofislerinden yapılan açıklamalarla idare etme konforunu yaşıyoruz, araştırma sıfır… Hiç kimseye güvenmeyen ve güven endekslerinde en düşük puan alan Türk halkı ne söyleniyorsa güveniyor.
Hadi şöyle bakalım adaylara, yalın halleriyle kimliklerinden etkilenilebileceğimiz bir özellikleri yok. Uzmanlık ve eğitim kendinden menkul, eğitimi olanlar da standart. Yaratıcı proje diye aktardıkları, kime göre yaratıcı! Servet bildirimleri evlere şenlik, üçüncü parti bağımsız denetim yok. Bal tutan parmak yalamış da yalamış.
Nasıl ve neye heyecanlanırız?
Sizce ne anlatırlarsa heyecan yaparız? Yaşamsal beklentilerimize ve sorunlarımıza sürdürülebilir bir yaklaşım geliştirirlerse heyecan yapmaz mıyız… O kadar çok konu var ki, birkaçını sayayım; iklim değişikliği ve çevresel sorunlar; sıcak dalgaları, sel, fırtına… Hava kirliliği, su kıtlığı, atık yönetimi. Altyapı ve ulaşım büyük sorun. Trafik hayatımızı zehir ediyor. Su ve elektrik kesintileri yaşıyoruz ki, artık ayıp. Konut sorunu hala devam ediyor, oysa her yanımız beton. Yerleşimler plansız. Kentleşme deyince aklımıza gelen tek şey arazi mafyası. Sosyal eşitsizlik ve yoksulluk hakim! Kentlerde ekonomik fırsatların ve kaynakların adil olmayan dağılımı can yakıyor. Güvenlik sorunumuz var. Suç oranı yüksek, endişelerimiz tavan. Unutmayalım, savunma milli, güvenlik yerel ve milli yaklaşımla çözümlenebilecek gerçeklikleri ifade ediyor. Sağlık hizmetlerine ulaşmak imkansız… hepsine ya da en azından birkaçına çözüm üretecek bir adayı hak etmiyor muyuz?
Durumumuzdan birkaç somut anımsatıcı;
Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa’da ilk sırada
Eurostat, Dünya Bankası ve TÜİK verilerine göre Avrupa coğrafyasında birinciyiz. Dünya Bankası verilerine göre de Türkiye 130 ülke arasında gelir dağılımı eşitsizliğinde küresel ölçekte en kötü olduğu 28. ülke. Cibuti, Tanzanya ve Senegal gibi çok sayıda Afrika ve Asya ülkesi, gelir dağılımı eşitliğinde Türkiye’den iyi durumda.
Türkiye mutsuz!
IMF’nin, BM’nin mutluluk raporu ile kişi başı GSYİH arasındaki ilişkiyi incelediği ‘Para mutluluğu satın alabilir mi?’ başlıklı analizine göre Türkiye 108. sırada. Mutsuz insanlarız. Yaşam alanlarımızda nefes alamıyoruz. Bu hafta sözleşmiş gibi pek çok mecrada Türklerin mutsuzluğuna dair haberler çıktı. Peki hangi aday mutluluk için bir adım atıyor, talip olduğu bölgenin yerel halkını önemsiyor. Duydunuz mu yüreğinize dokunan bir cümle?
İklim krizi en çok kentlerde etkili
İklim krizi, ekonomik gücü bizim gibi gelişmemiş ve istikrarsız topluluklarda hayatta kalmayı zorlaştırıyor. Yakında başlayacak yaz sıcaklarına karşı ne tür önlemler alacağımızı bilmemek utanç verici. Yerel yönetimlere talip olan kişilerin çevre ve sürdürülebilirlik konusunda uzman olması gerekmez mi? Bu arada İklim Haber ve KONDA Araştırma “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı” araştırması yapmış. Halkın belediyelerden iklim krizi ile mücadelede en büyük beklentisi yenilenebilir enerji ve altyapı yatırımlarıymış. Daha çeşitli olmasını beklerdim; sağlık, barınma, içme suyu, aşırı sıcaklar ya da sel gibi konular da öne çıkarsın… Bir veri daha; IQAir paylaşmış, Dünya Sağlık Örgütü standartlarının altında hava soluyoruz.
Hızlı Yaşlanıyoruz
Son araştırmalar Türkiye’nin çok hızlı yaşlandığını gösteriyor. 65 yaş üstü nüfusun oranı ilk kez yüzde 10’un üzerine çıktı. ‘Yaş Dostu Kent Sözleşmesi’ni adayların imzaladığını görmek istemez misiniz? Başlıca görevleri sosyal kapsayıcılık ve eşitlik olmayacak mı? Yerel yönetimler, sosyal hizmetlere erişimi artırmak, dezavantajlı grupları desteklemek ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmek için çalışmaz mı?
Gençler mesleksiz ve işsiz
Yaşlanıyoruz derken işsiz gencimizle de rekor kırıyoruz. Ekonomik kalkınma ve inovasyon başlığı yerel ekonomilerin canlandırılması için şart değil mi? Yenilikçi teknolojilerin desteklenmesi ve yerel işletmeler için uygun bir ekosistem oluşturulamaz mı?
Kentlerde gıdaya erişim ve sağlıklı beslenme,
Sağlıklı, taze ve uygun fiyatlı gıda seçeneklerinin kısıtlı olduğu veya hiç bulunmadığı kentsel ve kırsal alanlara “gıda çölü” deniyor. Bolluk içinde yokluk yaşayan Türkiye ve yerel bölgeleri anlatıyor adeta. İşlenmiş gıdalara ve fast food gibi sağlıksız beslenme seçeneklerine yönlenmek kader olmamalı. Düşük gelirli ailelerin sağlıklı gıdalara erişiminde sorunlar nasıl çözüme kavuşur? Sağlıklı beslenmenin önemi hakkında yeterli bilgiye sahip olmamak veya yanlış bilgilendirme, yerel yönetimlerin de katılması gereken bir alan değil mi?
Az yemek kadar çok yemek de tehlike
Tıp yayını Lancet 2022’de 1 milyardan fazla insanın obez olarak sınıflandırıldığını duyurdu. Araştırmacılar bulgularını yaklaşık 190 ülkeden 220 milyondan fazla insanın kilo ve boy ölçümlerine dayandırıyor. Obezite oranlarının 1990 yılından bu yana yetişkinler arasında iki katına, çocuklar ve ergenler arasında ise dört katına çıktığını tespit etmişler. Analiz, düşük ve orta gelirli ülkelerde obezite oranlarının birçok yüksek gelirli ülkeden daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye, kadınlarda %43’lük oranla Avrupa’nın obezite başkenti. Pek çok ülke yetersiz beslenme ve obeziteden oluşan “çifte salgın” yaşıyor. Obezite artık bir diyet iradesi meselesinden fazlası, hükümetler kadar yerel yönetimlerin müdahalesini gerektiren bir sorun.
Adayların önünde pek çok örnek var
Adayların faydalanabileceği iki Avrupa örneği vereyim size; Mons Deklarasyonu, yerel öncelikleri Avrupa çapında bir çerçeve içinde ele almayı ve yerel ile bölgesel düzeylerdeki eylemlerin, genel AB politikaları ve hedefleriyle daha iyi uyumlu hale getirilmesini teklif ediyor. European Summit of Regions and Cities (Avrupa Bölgeler ve Şehirler Zirvesi), Avrupa Birliği’nde yerel ve bölgesel yönetimlerin liderlerini bir araya getiren önemli bir etkinlik. Bu zirve, Avrupa Bölgeler Komitesi (ABRK) tarafından iki yılda bir gerçekleşiyor. Zirvenin temel amacı, Avrupa’nın farklı bölgelerinden ve şehirlerinden gelen liderlerin, yerel ve bölgesel düzeyde karşılaştıkları ortak zorlukları tartışmaları, deneyimlerini paylaşmaları ve Avrupa Birliği politikalarının şekillendirilmesine katkıda bulunmaları için bir platform sağlıyor. Yerel yönetimlerimize talip adayların bu ve benzeri oluşumları inceleme, katılma fırsatı oldu mu acaba? İşini gücünü sürdüremeyen mesleksiz ve başarısız bir grup insan, kazanç kapısı olarak yerel yönetim liderliğine hangi cesaretle soyunabiliyor?
Kentsel sorunlar daha karmaşık hale gelecek
Çok yakın gelecekte bugünden daha karmaşık sorunlarımız olacak; teknolojik dönüşüm ve işgücü piyasası, sürdürülebilir enerji ve akıllı şehirler, demografik değişiklikler, yeniden şehirleşme ve kırsal dönüşüm, iklim değişikliğine uyum, pandemiler, sosyal ve kültürel entegrasyon, göçmen-mülteci nüfusu… Nasıl baş edecekler, nasıl baş edeceğiz? Sorunların üstesinden gelmek için kentlerin yenilikçi çözümler geliştirmesi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uygun stratejiler benimsemesi ve kapsayıcı, esnek ve dayanıklı kentsel planlama yapması gerek.
Örnek lazımsa hemen verelim
Yerel başarıyı ölçen çeşitli endeks ve sıralama var. Viyana-Avusturya, Zürih-İsviçre, Sidney-Avustralya, Kopenhag-Danimarka gibi şehirler, farklı alanlardaki yenilikçi uygulamaları, sürdürülebilir kalkınma çabaları ve kent yaşamını iyileştirmeye yönelik politikalarıyla yerel yönetimde başarı gösteriyor. Neden diye merak edenlere uluslararası iki endeksten örnek vererek gerekçe üretmek isterim.
Mercer’ın Yaşam Kalitesi Araştırması şehirlerin performansını değerlendirirken bakın hangi kriterleri göz önünde bulunduruyor;
- İstikrar, suç oranları, hukukun üstünlüğü
- Para biriminin dönüştürülebilirliği, bankacılık hizmetleri
- Medya özgürlüğü ve kişisel özgürlükler
- Hastanelerin mevcudiyeti, bulaşıcı hastalıklar, suyun kalitesi, tıbbi yardım
- Yabancı dilde eğitim veren okulların kalitesi ve mevcudiyeti
- Elektrik, su, ulaşım, trafik sıkışıklığı
- Restoranlar, tiyatrolar, sinemalar, spor ve boş zaman faaliyetlerinin çeşitliliği ve kalitesi
- Gıda, dayanıklı tüketim malları, otomobil, büyük alışveriş kategorilerinin mevcudiyeti ve çeşitliliği
- Konutun kalitesi ve maliyeti, ev hizmetleri
- İklim, doğal afet sıklığı, hava kirliliği
UN-Habitat, Birleşmiş Milletler’in insan yerleşimleri programı sürdürülebilir kentlerin geliştirilmesine odaklanıyor;
- Sürdürülebilir Kentleşme
- Erişilebilir ve Kapsayıcı Hizmetler
- Yoksullukla Mücadele ve Sosyal Adalet
- İklim Değişikliği ve Dayanıklılık
- Güvenli ve Sağlıklı Yaşam Alanları
- Ekonomik Fırsatlar ve İstihdam
- Toplu Taşıma ve Sürdürülebilir Ulaşım
Gönül ister ki, yerel yönetimlere talip olan adaylar, yerel yönetim konusunda standartlara uygun eğitim, güncel bilgi ve vizyona sahip olsunlar.
Önerim şu; uluslararası kurumlardan yansıttığım evrensel kriterlerden 3 tanesine karşılık veren bir aday bulmaya gayret edin. Bulursanız kaçırmayın…
Mutlu olmak hedefiyle yaşamalıyız, başkalarını mutlu etmek için değil. Seçimlerimizi kendimiz için yapmalıyız, başkaları için değil. Çocuklarımıza geleceğimize en iyi koşulu sunanları seçmeliyiz, bize “onu bunu seç” diye gösterilenleri değil.