Türkiye hakkında sarf edilen bu ve benzeri sözleri, yazışmaları aktarmaya kalksam, uzun mu uzun bir yazı olur.
Standard&Poors’a göre Türkiye yüksek sahiplik konsantrasyonu, yüksek mülkiyet konsantrasyonu, düşük finansman, etkisiz hukuk sistemi hakim. Bu verilerle ülke tipik gelişmekte olan piyasa görüntüsü veriyor.
Türkiye hakkında sarf edilen bu ve benzeri sözleri, yazışmaları aktarmaya kalksam, uzun mu uzun bir yazı olur.
Standard&Poors ve diğerleri hemen her raporunda Türk piyasalarına daha fazla şeffaflığın hakim olması gerektiğinin altını çiziyorlar. Neden? Nedir bu şeffaflık? Neden bu kadar önemli. Neden yabancı değerleme kurumları Türkiye’deki diğer sorunlarla bu kadar ilgilenmiyor. Şeffaflığı onlardan ayıran nedir. Neden ikide bir; “…Türk şirketlerinin bu yılki şeffaflık politikalarının gelişmesi bekleniyor. Hukuki alanda ve düzenlemelerde değişimler ve yatırımcı ilgisindeki artış ve büyüme potansiyeli bilginin kalitesini ve değerini yükseltecek gibi görünüyor…” benzeri anlaşılması güç, hayli havada kalan görüşler beyan ediyorlar.
Beğenelim beğenmeyelim önemli nedeni var. Bu hafta konumuz şeffaflık. BP’nin Grup CEO’su Lord John Browne 1995 yılından bu yana bu önemli koltukta oturuyor. Browne’la yapılan çok geniş kapsamlı bir röportaj dikkatimi çekti. Röportaj, çokuluslu bir firmanın kurumsal yayınında çıktı. Çok geniş yer verilmiş. Röportajın ilgimi çekmesinin değişik nedenleri var. Her şeyden röportaj konusu şeffaflık… Duymaya başladığımız alışmak üzere adım atmaya çabaladığımız yarı yabancı bir kavram bu şeffaflık. Tanışsak ve alışsak iyi olacak. İlgimi çekmesinin ikinci nedeni, bu derece üst düzey bir kişinin bakış açısını sergilemesi. Bir diğer faktör küreselleşmede olmazsa olmazları ortaya koyması… Bizim için değişim çanları çaldığını gözler önüne sermesi.
Ben bu röportajın bazı bölümlerini oradan buradan toparladım. Aşağıda okuyacaklarınız aslında sorusundan yanıtına kadar bir derleme. Uzun bir yazının özeti de denebilir. Umarım ilginizi çeker.
Nereden çıktı bu şeffaflık?
Browne, “Şeffaflık bizim için her yerde” diyor ve sadece hissedarlarına değil, toplumlara, hükümetlere ve sivil toplum örgütlerine karşı da güvenilir olmaya çalıştıklarını vurguluyor. Browne’a, halk arasında şirketlere ve kurumsal liderlere olan güvende ciddi bir sarsılma söz konusu. Söylediklerine bakılacak olursa güven ile şeffaflık ters orantılı işliyor. Güven azalınca şeffaflık artmak zorunda kalıyor.
Browne’a göre daha çok bilmek müşterinin hakkı. Yüzlerce seçeneği olan müşteri satın almaya karar vermeden önce ürün hakkında merak ettiği birçok soruyu soracak.
İş sadece hissedarlarla ilişkiyle de kalmıyor. Çalışanların ve halkın da beklentileri artıyor. Şeffaflığın artışında en büyük etmen olarak 20. yüzyılın sonunda meydana gelen Enron, WorldCom, Royal Ahold, Parmalat, Vivendi gibi kurumsal çöküşler gösteriliyor.
Şeffaflık ile bir CEO’nun ilişkisi?
Artık şeffaflık bir seçenek değil, bir zorunluluk. İşletmenin nasıl performans gösterdiğini CEO’nun herkesten iyi bilmesi gerekiyor. Şeffaflığın önem kazanması şirketlere duyulan güvensizliği aşabilmek için fırsatlar içeriyor. Kazanan organizasyonlar ise şeffaflığı rekabet üstünlüğüne dönüştürebilenler olacak.
BP reklamlarında, “problemli bir sektörde yer aldığımızı biliyoruz ve yardımcı olmak için elimizden geleni yapıyoruz” diyor. Petrol ve gaz konusunda ortaya çıkan sorunlar arasında çevre, küresel ısınma, petrol kaynaklarının güvenliği gibi konular yer alıyor. Bunlarla başa çıkmak için de BP insanlarla ortak çalışılması gerektiğini düşünüyor ve soruları ortaya çıkararak çözüm hakkında daha çok düşünülmesine neden olmak istiyor.
Browne eskiden amacı sadece pazar değerini yükseltmek olan şirketlerin artık daha belirgin hedefleri olduğuna dikkat çekiyor: “Şirkette çalışan herkesin şirketin büyük amacıyla örtüşen daha kesin ve dar sınırlı bir amacı var. İyi yönetişim için şirketin amacının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekiyor. Amacı anlatmanın en başarılı yolu da şirketin değerlerini oturtmak. Düzenlemelerle anlatmanın yanında şirketin özünde belirlenen bir kültürün ve değerlerin oturtulmasının önemi büyük. Kurumlar attığı her adımı uzun vadeli stratejik hedef yolunda atmalılar. Büyük kararlar için tartışma ortamının açık olması, büyük zararlardan kaçınmak için ifade özgürlüğü ortamı yaratılması gerekiyor.”
Peki, bu şeffaflık ne işe yarıyor? Şirketin hedefleri açısından neden önemli?
Şeffaflığa önem veren bir şirketin, geleceği planlayıp bunu yatırımcılara daha açık ve güvenilir kanıtlarla anlatması mümkün oluyor. Böylece yapılanla söylenenin birbirini tutması yatırımcılarda rahatlama sağlıyor. İnsanlar paralarına ne olduğunu bilmek istiyorlar. Bir ülkeye gidip petrol ve gaz bulunca ve vergi ödeyince, neden yerel halk parayı almıyor gibi sorular ortaya çıkıyor. BP, Enerji Sanayi Şeffaflık İnisiyatifi’nde (Energy Industry Transparency Initiative) yer alıyor. Rusya’da halkın özel sektöre ait olan bankalara karşı güveni sarsılmıştı. Bunlardan bazılar şeffaflıktan uzak bir sisteme sahipti. Bu ortam daha sonra sıkı düzenlemelere yol açtı. Rusya Merkez Bankası kontrolleri yapmaya başladı. Artık tüm bankaların düzenli olarak finansal beyanname yayınlaması gerekiyor. Rusya MDM Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Andrei Vernikov diyor ki; “Şeffaflık bir şirkette sağlam sermaye tabanının ya da sistem ve performansın yerine geçemez. Fakat gerçek zayıflıklar ve güçleri ortaya çıkararak yatırımcılara ve halka doğru kararlar vermesinde yardımcı olabilir. Yönetimi gelişime doğru yönlendirir.”
Nereye kadar şeffaflık?
Şeffaflık talep ediliyor, bazı alanlarda şirkete fayda da sağlıyor. Peki, ama şeffaflık şirketlere hiç mi zarar vermiyor? Burada çizgi rekabet üstünlüğünü korumak ve radikal bir şeffaflık arasında çiziliyor. Rekabet için korunan ticaret sırları ve fikri mülkiyet gibi bazı bilgilerin saklanması gerekiyor.
Şeffaf bir ortamda yönetici olmak zor değil mi?
Şeffaflığın önem kazandığı bir ortamda lider olmanın da çeşitli zorlukları var. Futbol koçları gibi yaptığınız her işe anında tepki aldığınız gibi iş bununla da bitmiyor. İşi nasıl o noktaya getirdiğiniz de önemli. Yani artık sonuca giden yolda her şey mubah olmuyor. Hem güvenilirlik ve öngörü gibi liderlik özelliklerine sahip olunması gerekirken hem de topluma zararı olmayan stratejiler belirlemek gerekiyor. Uzun ve kısa vadedeki performansı dengelemeye çalışırken toplumun aleyhine olabilecek faktörleri azaltmak gibi birçok başka unsuru da kontrolde tutmak gerekiyor.
Dünün yöneticisiyle bugünün yöneticisi arasında ne tür farklar var?
Eskiden bütün bürokrasilerin tepesinde oturan, kimseye hesap vermek zorunda hissetmeyen CEO’lar artık değişmek zorunda kalıyor. Bilgi akışı kontrol edemeyen CEO’nun kendini yenilemesi gerekiyor. İnternetin gelişimi, küresel sermaye pazarının ortaya çıkışı, şirketlerin işine daha çok karışan düzenlemelerin yapılışı, yüksek standartlar gibi gelişmeler CEO’ların rol tanımını etkiledi. Artık toplumun daha büyük bir kısmı doğrudan, ilgili ve aktif hissedarlardan oluşuyor. Devlet kontrolündeki işletmelerin özelleştirilmesiyle de sayısı artan bu hissedarlar bilgiye daha kolay giriş yapabiliyorlar.
Şeffaflık nasıl olmalı?
CEO’ların gelecek için fikir birliği ve güven oluşturması gerekiyor. Gelecek görüşünü açık bir dille anlatması, karmaşa ve korkuyu ortadan kaldırması ve şirketin ana yeterliliklerine odaklanırken şirket için önemli konulara dikkat etmesi önem kazanıyor.
Diğer CEO’lar ne düşünüyor?
- İspanya’da Tubacex şirketinin CEO’su Alvaro Videgain’a göre şeffaflığın uluslararası standartları olmalı. Bugünkü sistem dengesiz ve düzensiz.
- Nestle İsviçre’nin Genel Müdürü Nelly Wenger, daha çok ve daha hızlı bilginin tek başına şeffaflığın güven oluşturmasına neden olamayacağı yorumunu yapıyor. Bilginin kalitesi ve bilgi sağlayanların güvenilirliği belirleyici kıstaslar.
- Bayer AG’nin Yönetim Kurulu Başkanı Werner Wenning, Bayer’in yönetim kurulu üyelerinin ödenek paketlerini açıklamaya başlayan ilk Alman şirketleri arasında olduğunu söylüyor. Finansal durumları, ana faaliyet etkinlikleri ve değişiklikler hakkında da düzenli raporlar sağlanıyor. Werner’in de dediği gibi, şeffaflık ve açıklık birer değer ve bunları sağlamak için düzenleme yapmak yeterli olmayabiliyor. Önemli olan bu değerlerin dürüst bir işletmenin temel felsefesinde yer alması. Fakat yine de kuralların işletmenin özgürlüğünü engelleyecek kadar çok ileri gitmemesi gerekiyor.