Ergenekon efsanesi tüm heyecanıyla sürüyor. Onlarca haber, iddia, olmayan iddianame, var olduğu söylenen darbe günlükleri ve hatta darbe slaytları… Biz masalsı dünyamızda bir heyecandan diğerine yelken açarken neler oldu bitti bilmek ister misiniz?..
Biz uyurken OECD’nin 2008 Ekonomik Görünüm İlk Yarı Raporu ve bizi ilgilendiren değerlendirmeleri açıklandı. Türkiye bölümünde, uluslararası mali koşullardaki kötüleşme ve siyasi koşullardaki belirsizliklerin Türkiye’nin risk priminin yükselmesine neden olduğunu belirtti.
Raporda 6 yıl süren güçlü büyümeye karşın Türkiye’nin hala OECD ülkeleri içinde en düşük gelire sahip ülkelerden birisi olduğuna işaret edilerek, 2007’nin son çeyreğinde büyüme oranının yüzde 3.4 ve geçen yılın tamamında yüzde 4.5 olduğu, istihdam yaratma kapasitesinin azaldığı ve işsizliğin arttığı ifade edildi. 2008’in ilk çeyreğinde ise risk priminin arttığı, döviz kurunun kötüleştiği belirtilerek, “Uluslararası mali koşullardaki kötüleşme ve siyasi koşullardaki belirsizlikler Türkiye’nin risk primindeki bu önemli yükselişlere katkıda bulundu. Faiz oranları diğer gelişmekte olan ülkelerden daha fazla arttı” dendi.
Biz uyurken, Foreign Policy dergisinin Temmuz/Ağustos sayısında “Failed State Index 2008” Kaybeden Ülkeler Endeksi yayınlandı. Zaten tartışmalı bir kavram olan “failed state”in endeksi de gerçekten ilginç sonuçlar çıkartıyor. Failed state genel olarak merkezi hükümeti zayıf ve etkin olmayan, bütün toprakları üzerinde tam hakimiyeti sağlayamayan ülkeler için kullanılıyor.
Endeks 2005 yılından beri yayınlanıyor. Düşünce kuruluşu Fund for Peace Foreign Policy dergisiyle ortak araştırıyor. Endeks 12 göstergeye bakarak ülkeleri sıralıyor. Bu göstergelerden dördü sosyal, ikisi ekonomik, altısı siyasi. Aralarında demografik baskılar, büyük miktarlarda mülteci hareketleri, kronik ve sürekli insan kaçışı (beyin göçü gibi), düzensiz/dengesiz ekonomik gelişim, ciddi ve keskin ekonomik gerileme, kamusal hizmetlerin kötüleşmesi, insan hakları ihlalleri ve devlet içinde devlet olarak oluşan güvenlik aygıtları gibi göstergeler var. Türkiye 177 ülke arasında 92. sırada bulunuyor. Türkiye ile ilgili göstergelerde dikkat çeken Türkiye’nin dengesiz ekonomik gelişme, zıt kutuplara bölünmüş elitlerin yükselişi, grup paranoyası yaşadığı söyleniyor. Kaybeden Ülkeler Endeksi Türkiye’yi alarm veren kategorisine koyuyor. (Kategoriler: Alert, Warning, Moderate, Sustainable).
Biz uyurken, IMF 2008 yılı tahminini açıkladı. Türkiye dünya milli gelir liginde 55. sırada bulunuyor. Türkiye de artık kişi başına milli geliri 10 bin Doları aşan ülkeler listesinde yer alıyor. Kişi başına 10 bin 738 Dolar gelirle genel listede 55’inci, Avrupa’da 31’inciyiz. Komşu Yunanistan 32 bin 421 Dolar kişi başına gelirle dünyada 27, Avrupa’da ise 17’de.
Biz uyurken, Reputation Institute (İtibar Enstitüsü) “The Global Pulse 2008” raporunu yayınladı. 1999’dan beri yapılan ve 27 ülkeden 60 bin kurumu ele alan araştırma gösteriyor ki, iyi algılanan bir şirket daha çok seviliyor, güveniliyor ve saygı görüyor. Global Pulse modeli tüketicilerin bir şirkete karşı duydukları iyi hisleri, güven ve saygıyı ölçüyor ve bu yolla da bir şirketin itibarının bir anlamda sağlığını değerlendiriyor. Kullandığı yöntemi itibarın 7 unsuruyla açıklamak mümkün: Liderlik, Performans, Ürünler/Hizmetler, Vatandaşlık (Citizenship), Yönetişim (Governance), Inovasyon ve iş ortamı.
Toyota Motor birinci. Onu Google ve IKEA takip ediyor. Toyota itibarın 7 boyutundan 4’ünde en üst sırada yer alıyor: Yönetişim, Ürünler ve Hizmetler, Liderlik ve Performans. IKEA, Inovasyon ve Vatandaşlık’ta; Google iş ortamı kategorisinde ipi göğüslüyor. Küresel Sektör/Endüstri itibarlarına baktığımızda tüketici ürünleri ilk sırada geliyor.
İtibarı bir de ülkeler açısından düşünmenizi öneririm… Şirketler için 7 kriteri de unutmayın: Liderlik, performans, hizmet, vatandaşlık, yönetişim, inovasyon, ortam. Şirketlerimize sahip çıktığımız kadar keşke hayatlarımıza da sahip çıkabilsek.