İşsiz sayısı 2,5 milyon. İşsizlik oranı yüzde 10.6, atıl işgücü yüzde 16. Bu üstün performansla, AB üyesi ülkeler arasında şampiyon olduk.
Enflasyon rakamlarının ansızın eksi göstermesi hepimizi şaşırttı. Ne yapacağımızı bilemedik, bütün hafta tartıştık. “Acaba fiyat artışları devam ederken, enflasyon nasıl düşebilirdi?” Pek çok vatandaşın kafasındaki soru buydu. Yüreklerindeki umut da acaba bundan sonra aynı mal ve hizmeti daha düşük fiyata almak mümkün olur muydu… Ya da hiç olmazsa, fiyat artışı yaşanmasaydı…
Ekonomistler umut vermedi.
Düşüşün çok az, trendin de sürekli olmayacağı yolunda uyardılar.
Üzülmeyin, düşmeyip, yükselen göstergelerimiz de var.
İşsizlik bunların başında.
Durum iç açıcı değil.
Aşağıda, son haftalarda yayımlanan istihdam haberlerinden cımbızla ayıkladıklarımı bulacaksınız.
Bu rakamları unutmayalım, unutturmayalım, çünkü Türkiye’nin en büyük sorunu, istihdam!
- Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan işsizlik rakamları sonrasında Türkiye; hem Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, hem de aday ülkeler arasında işsizlik oranı, bir önceki çeyreğe göre en fazla artan ülke oldu. Geçen yılın son çeyreğinde yüzde 11.5 olan işsizlik rakamı, bu yılın ilk çeyreğinde 12.3’e çıktı. AB üyesi 15 ülkedeki ortalama işsizlik oranının Nisan ayında yüzde 8.1’e çıktığı görülüyor.
- Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlardan 8 bin kişi, Temmuz’dan itibaren, yüksek yaş dilimi esas alınarak emekli edilecek. Uluslararası Para Fonu’na (IMF) geçtiğimiz yıl 18 bin kişinin tasfiye edileceği sözü verilmiş, ancak bugüne kadar sadece 10 bin kişi emekli edilebilmişti.
- KİT’lerde bulunan istihdamın yüzde 50’sinin atıl olduğunu belirtiliyor. Yapılan hesaplamada bu durumdaki çalışanların ortalama ücretinin 2 milyar liraya yakın olduğunu kaydettiler.
- Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye’de genel liseye giden mezunların aldıkları eğitimin iş dünyasının aradığı vasıflara sahip olmadığını, bu nedenle işsiz kaldıklarını söyledi.
- DİE verilerine göre, işsiz sayısı 2 milyon 412 bin, işsizlik oranı ise yüzde 10.6’dır. Eksik istihdamla birlikte toplam atıl işgücü oranı da yüzde 16’dır. İşsizliği azaltmanın ve istihdamı artırmanın en etkili yolu, ekonomik büyümedir.
- AB üyesi 15 ülke ve aday 10 ülke arasında Türkiye’den sonra en yüksek işsizlik artışı görülen ülke Portekiz. Almanya’da resmi işsizlik oranı Nisan ayında ise yüzde 9.4’e yükseldi.
- AB’ye giriş tarihi kesinleşen 10 ülke arasında, işsizlik açısından Türkiye’den çok daha kötü durumda olanlar da var; Polonya, yüzde 20.2’lik işsizlik oranıyla OECD ülkeleri arasında dahi işsizlik oranı en yüksek ülkelerden biri. Bu ülkeyi, yüzde 16.9’luk işsizlikle Slovakya izliyor. AB’ye girişi kesinleşen Letonya’da ise resmi işsizlik rakamı yüzde 12.4. Türkiye resmi rakamlar açısından bu ülkelerin gerisinde kalsa da, yüzde 17.1’lik tarım dışı işsizlik rakamı dikkate alındığında aday ülkeler arasında üst sıralara tırmanıyor.
- Euro Bölgesi’nde işsizlik oranı Mart ayında Şubat 2000’den bu yana en yüksek düzey olan yüzde 8.7’ye yükseldi. Bölgede hizmet sektörü Mart ayında daralmaya devam etti.
- Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yeni raporuna göre, 2002 yılı sonunda dünyadaki toplam işsiz sayısı 180 milyona ulaştı. ILO’nun “Küresel İstihdam Eğilimleri” başlıklı raporunda, dünya ekonomisini iki yıldır etkileyen durgunluk sonucunda dünyadaki işsiz sayısının daha önce görülmemiş bir artış gösterdiği bildirildi.
Rapora göre, 2000 yılı başında 160 milyon olarak belirlenen dünyadaki toplam işsiz sayısı, iki yılda 20 milyon artarak 2002 yılı sonunda 180 milyon oldu. - Dünyadaki istihdam durumu “dramatik” bir biçimde kötüye gidiyor. 2003 yılı istihdam durumunda herhangi bir gelişme olasılığı gözükmüyor, işgücü piyasalarındaki zayıflıklar yüzünden “çalışan yoksulların” sayısında 1990’larda sağlanan azalma eğilimi de tersine dönüyor.
- Dünyadaki ekonomik durgunluktan, özellikle kadınlar ve gençler, çalıştıkları işlerin ekonomik şoklardan zarar görmesi nedeniyle olumsuz biçimde etkileniyor. Bugünkü eğilimin sürmesi halinde işsizlerin ve düşük ücretle çalışmak zorunda kalanların sayısı çarpıcı bir biçimde artacak.
- Genel olarak değerlendirildiğinde de sanayileşmiş ülkelerdeki işsizlik oranı “kararlı” biçimde artıyor. Kuzey Amerika’da işsizlik oranı 2001 ve 2002 yıllarında hızla artıp yüzde 5.6’ya, Kanada’da da yüzde 7.6’ya ulaştı.
- Çok düşük ücretle çalışanlar ya da günde 1 dolardan az kazananların sayısı artarak, 1998 yılında görülen 550 milyonluk düzeye tekrar ulaştı.
Ekonomideki küresel durgunluk ve 11 Eylül’le birlikte meydana gelen gelişmeler tüm dünyadaki işsizliği artırırken, bu durumdan en olumsuz biçimde Latin Amerika ve Karayipler etkilendi. Bu ülkelerde işsizlik oranı yüzde 10’a kadar yükseldi. - İşgücü piyasasına yeni katılanlara iş sağlayabilmek, işsizliği ve yoksulluk sınırı ücretinde çalışanların sayısını düşürebilmek ve BM’nin “2015 yılına dek aşırı yoksulluğu yarı yarıya azaltabilme” hedefine ulaşılabilmesi için, önümüzdeki on yıl içinde en azından bir milyar yeni iş yaratılması gerekiyor.
- Türkiye’nin en önemli sorunları sıralamasında, terör ve enflasyon ilk sıralara yerleşirken, son yıllarda işsizlik bir numaralı sorun olarak karşımıza çıkıyor.
- İşsizlik arttıkça ekonomik ve toplumsal sorunlar da giderek yoğunlaşıyor. Siyasal bunalımları besleyen ortam oluşuyor ve anti demokratik popülist eğilimler güçleniyor.
- AB’nin, Türkiye’nin üyeliğine olumsuz bakmasının en önemli nedenlerinden biri, Türkiye’de işsizliğin halen yüksek düzeyde olması ve gelecekte de yükselme riski taşıması.
- Hem büyümeyi kolaylaştırmak hem de gerekli büyüme hızını yakalamada meydana gelebilecek gecikmeleri ya da yetersizlikleri telafi etmek için mikro düzeyde de önlemler gerekiyor: Başta işgücü maliyetlerini düşürmek ya da diğer bir ifadeyle istihdam vergilerini azaltmak olmak üzere ‘yarım gün iş’in yasallaşması ve yaygınlaştırılması, vasıf uyumsuzluğunu azaltıcı kurumsal düzenlemeler gibi mikro politikalar, işsizliği azaltmada yararlı olacak.
- İşsizlikle topyekun bir mücadele bir an önce başlamak zorundayız. Kaybedilen her yıl işsizliğin tetikleyeceği toplumsal sorunları daha da ağırlaştırıyor. Türkiye AB perspektifinden uzaklaşmaya başlıyor.
- Türkiye ekonomisi yılda ortalama yüzde 4 büyümeye devam ettiği takdirde, yaratılması beklenen toplam net istihdam yılda ortalama 566 bin kişi olabilecek. Bu koşullarda yıllık net istihdam artışı yaklaşık 850 bin olacak ve işsiz sayısı da 2010’da 1.5 milyon kişinin altına inebilecek.
- Bu yıldan itibaren büyümenin aksamadan devam etmesi için enflasyonun ve borç yükünün düşmeye devam etmesi ve istikrar programının tavizsiz uygulanması gerekiyor.
- İşgücü maliyetinde yüzde 15 oranında bir düşüş sağlanması halinde, özel sektör kayıtlı ücretli istihdamında yüzde 3.4’lük artış gerçekleşebilecek. İşgücü maliyetinde düşüş sağlanabildiği takdirde de işsizlik oranı yaklaşık 0.8 puan aşağıya çekilebilecek.
- Başbakanlığa bağlı, 1985 yılında kurulmuş bir İstihdamı Geliştirme Yüksek Koordinasyon Kurulu var. Amacı istihdamı geliştirmek, işsizlik sorununa çözüm yolları bulmak ve bu konuda eşgüdümü sağlamak. Bu kurul gerektiği şekilde faaliyet gösteremiyor, koordinasyon sağlanamıyor.
- İşsizliğin gelişimini izlemek için esas alınması gerekenin tarım dışı işsizlik oranı 2002’nin son çeyreğinde, yüzde 16.1 gibi çok yüksek bir orana ulaştı. Oysa bu oran, yüzde 9 ile 2000 yılında olması gerekenden yüksek ama çok daha mütevazı bir düzeydeydi. İki yıl içinde devasa bir işsizlik sorunu yarattık.
- İşsizliği kabul edilebilir bir düzeye düşürebilmek için özel sektörün gelecek 8 yıl boyunca her yıl yaratmak zorunda olduğu net istihdam miktarı 700 bin. Geçen yıl özel sektör sadece 350.000 net istihdam yaratabildi. Bu kadar işi yaratabilmek için hızla ve istikrarlı bir şekilde büyümek zorundayız. Gerekli ekonomik büyüme hızı yüzde 6 olarak tahmin ediliyor.