Bazı kararları anlamakta zorlanıyordum. Neden olduğunu anladım, sizin de içinizi ferahlatacağım. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre şirket yöneticilerinin yüzde 45’i karar alırken sezgilerini, veri ve analizden daha çok kullandıklarını söylemişler. Yani içgüdüler bilgiye karşı! Durum, Amerikalılara özgü olmasa gerek. Bizde bir araştırma yapılsa neler çıkardı kimbilir. Ben yetkili biri olsam hiç böyle bir araştırma yapmam, “Seziyorum öyleyse varım” der çıkarım işin içinden.
İstanbul Sanayi Odası 2005 yılı Çevre Ödülünü, Aksa Akrilik Kimya Sanayi’ne verme kararı aldı. Aksa’nın Yalova’daki tesisleri 1999 yılındaki deprem sırasında zarar görmüş ve tesisin tanklarından 6 bin ton kanserojen ‘akrilonitril’ maddesi çevreye sızmıştı. Kanser gibi ağır hastalıklara yakalananların artması üzerine 200’e yakın vatandaş Aksa aleyhine dava açmıştı… İSO içgüdüsüyle mi hareket etti acaba?…
ABD’de de Irak’ı işgal etme kararı almıştı. Dönemin Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları ürettiği ve bunları ülkenin değişik bölgelerinde yer altında sakladığı iddia edilmişti. Sonra hiçbir şey bulunamadı. Binlerce insan öldü. ABD Başkanının kendisini Tanrı’ya yakın hissetiğini biliyoruz. Sezmiş olmalı…
Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği geleneksel ‘Barış Ödülü’nü, bu yıl Orhan Pamuk’a verme kararı aldı. Pamuk ödülünü, Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı’nın ardından 23 Ekim 2005’de düzenlenecek törenle alacak. Alman Haber Ajansı DPA, ödül haberini verirken, Pamuk’un Türkiye’de 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni’nin öldürüldüğünü iddia ettiğini anımsattı. Pamuk’un ödül alması güzel de ödülü bu açıklamayla alması sizin kulağınıza nasıl geldi. Buna sezginin bir türevi olan önyargı diyorlar. Bekleyin anlatacağım…
Amerikalılar sezgilerini ve kendilerini önemsetmek adına bu işi çok kurcalar. Sezgiyle ilgili efsane hikayeler ders kitaplarına girmiştir. Fred Smith taşımacılık işlerine olan ilgisini sonucunda kimseye aldırmadan Federal Express’i kurar. George Soros müthiş koku alan bir spekülatördür. Romatizmaları para piyasasındaki hareketlere duyarlıdır, ağrıları başlayınca işe koyulur. İşi bittiğinde milyar dolarlık bir serveti olur. Unutmayın Smith, Fedex’den sonra ZapMail adında bir faks dolaşım sistemi kurmuştu, başarılı olamadı. Soros romatizmalarına güvendiği 2000 yılı borsa çılgınlığında teknoloji şirketlerine yatırdığı parayı kaybetti.
Sezgiyle hareket etme eğilimiyle sezgisel kararlardaki başarı oranı paralellik göstermiyor. Johnson & Johnson’ın CEO’su Ralph Larsen’e deneyimlerine dayanarak şirketlerde nasıl karar alındığını sormuşlar. Ortada kademede iyi, üst kademede kötü karar alındığını söylemiş: “Orta kademedeki adam nicel analizler yaparak karar alır ama bu insanlar üst kademede çuvallar çünkü muhakeme veya sezgileri gerektiği kadar kuvvetli değildir.”
Karar almak dünyanın en zor şeyi. Karmaşık durumlarda kullanılan karar alma yöntemlerinden ilki sezgi. Çünkü sezgiyi kullanmak uzun ve sıkıcı veri toplama/analiz işlemleri yapmaktan daha kolay. Sezgi ne yazık ki akılcı düşüncenin karşılığı değil. Sezgi kelimesini, içgüdüden altıncı hisse kadar birçok anlamda kullanıyoruz. Oysa tek anlamı, beynin bilinçli düşünce işlemine girmeden olaylar hakkında sonuca varması.
Sezgi, bilinçaltımızda oluşan, hayatımız süresince edindiğimiz bütün deneyimlerin, şartlanmaların, bilgilerin ve bunları edinirken öğrendiğimiz kültürel, duygusal eğilimlerin toplamı. Bilgileri hangi kültürel ve duygusal ortam içerisinde edindiğimiz önemli.
Algı konusunda çalışan bilimadamları aklımızın çeşitli önyargı ve hatalara yatkın olduğunu, bu yatkınlıkları da bilincinde olmadan edindiğimizi söylüyor. Mevcut öngörü ve eğilimlerimizi destekleyen bilgiye öncelik veriyor, bu öngörü ve eğilimlerimizi sorgulatacak bilgileri dışarıda bırakıyoruz. Uzun lafın kısası, mevcut durumu devam ettirmeye çalışan davranışlar içine giriyoruz.
Öğrenme sırasında beynimiz bilgiyi benzerlikler kurarak ve kümeleyerek tanıyor, eşleştiriyor ve anlamlandırıyor. Araştırmalar, benzerlik arama güdümüzün, gerekli olmayan yerlerde bile benzerlikler arattıracak kadar kuvvetli olduğunu gösteriyor. Yeni olayı eskilere benzeterek anlamlandırıyoruz.
Olaylar arasında benzerlik kurmanın bizi bir an önce sonuca ulaştırmak gibi bir sakıncası var. Belirsizlik karşısında sabırsızlık gösteren aklımız düşünce işlemini bir an önce sonlandırmak istiyor. Başardığımız müthiş, başaramadığımızda feci oluyor feci…
Sezgi ya da içgüdü romantik bir duygu. İnsana kendisini farklı hissettiriyor, “sen sürüden farklısın” dedirtiyor. Aman dikkat!