Araştırmalara göre somut ürün bir işletmenin değerinin sadece yüzde 20’sini oluşturuyor. Yatırımcı, girişim fikirlerinde bu yüzde 80’lik dilimi nasıl bulur?
Teknoloji araştırma şirketi Gartner’a göre, 2020 yılında 25 milyar cihaz, “nesnelerin interneti”yle birbirine bağlı olacak. Dünyanın önde gelen cihaz üreticilerinin birkaç yıl içinde wi-fi, kamera ve data depolama kapasitesi olan ürünlerin ilk versiyonlarını piyasaya sunması bekleniyor. Tüketici, evdeki tüm cihazlarda bu ürünleri kullanacak. Eve girdiğinde kulaklığındaki müzik evdeki ses sistemine geçecek. Odadan çıktığında televizyon “bekleme” konumuna gelecek. Kahve makinesi, yatakla iletişim halinde olacak, tüketicinin ne zaman uyanacağını bildiğinden kahveyi hazır edecek. Kahvenin bitmesine yakın internet üzerinden sipariş otomatik olarak verilecek.
Cihazların büyük bir çoğunluğu yaygın olarak kullanılanlardan farklı olmayacak gibi görünüyor. Tasarımda yenilik tabii ki bekliyoruz ama… Sistem bizi daha fazla heyecanlandıracak. Cihaz-cihaz ilişkisi, cihaz banka ilişkisi, cihaz hastane ilişkisi, cihaz okul, cihaz iş gibi çeşitlenecek. Ciddi bir ekosistemden söz ediyoruz aslında.
Ekosistem, nesnelerin internetinde fırsat yaratan yüz! Cihazların iletişimiyle ortaya çıkan devasa bir tüketici datasının saklanması, organize edilmesi ve bilginin gerçek zamanlı olarak işlenmesi gerekiyor. Asıl inovasyon kişiselleştirme ve kimliğe odaklanmakta. Bağlı cihazlardan üretilen bilgiyi tüketicinin kimliğiyle ilişkilendirmek, kişiselleştirilmiş ve hayat tarzı tabanlı bir hizmeti mümkün kılacak. İçerik üretimi ve yönetimi diye özetleyebilir miyiz sizce?
Soyut inovasyon
Yatırımcılar için potansiyel de bu ekosistem için üretilecek çözümlerden gelecek: Soyut (intangible) inovasyon devri başlıyor. ABD’de soyut inovasyona yatırım oranının 1 trilyon dolardan fazla olduğu tahmin ediliyor. 2005 rakamlarına göre toplam değeri 9,2 trilyon dolar.
Dünyanın önde gelen haber platformu Bloomberg’e göre, ABD’yi güçlü kılan değerlerinin büyük bölümü patentlerden, telif haklarından, ticari markalardan, tasarımlardan, kültürel yaratıcılıktan ve iş süreçlerinden geçiyor. Apple bilançolarında gösterilen mülk, tesis, ekipman gibi endüstriyel alanlardan gelen geleneksel varlıklar 15 milyar dolar değerinde. Buna karşılık şirketin toplam değeri 400 milyar dolar. Varlıkların sadece yüzde 4’ü somut değerlerden oluşuyor. ABD, Ar-Ge ve fikri mülkiyet gibi kavramların gayrisafi yurt içi hasılada (GSYİH) bir harcama olarak değil, bir yatırım olarak kaydedilmesi konusunda karar aldı (2013)… Buna neler giriyor diye bakacak olursak; software ve veri tabanları gibi bilgisayar kaynaklı bilgi üretimi, bilimsel ya da bilimsel olmayan Ar-Ge, telif hakları, tasarım, ticari marka gibi inovatif mülkiyet, marka değeri, pazarlama ve reklam anlayışı, firmaya özel insan kaynakları anlayışı, organizasyonel know-how gibi ekonomik yetkinlik sıralanabilir.
Forbes’a göre görünmez değerler bir şirketin işletme değerinin yüzde 80’ini oluşturuyor. Yeni trend “elle tutulamayan katma değer” üreten işler. OECD’nin 15 ülkeden derlediği verilere göre 2001-2011 yılları arasında genç işletmeler istihdam üretiminde kritik rol oynadı. Finansal kriz sırasında, eski işletmelerin çoğu zarar görüp küçülürken genç şirketlerde istihdam pozitif kaldı.
Yeni girişimler soyut değerlerini gelirlerine yansıtmadıkları erken dönemde yatırımcıya kendi değerlerini nasıl gösterebilecekler? Küresel ölçekteki şirketler için bile çözülmemiş bir sorundan söz ediyoruz. Onlar bile bu değerlerini kağıt üzerinde ispat edemezken ekonomik yaşama en kritik katkıyı verecek olan yeni girişimlerden bu performansı beklemek mümkün mü?
İş geliştirmede strateji ve hukuk uzmanlığına sahip, yönetim çevrelerinde tanınan Andrew Sherman, yöneticilerin şirketlerinin entelektüel mülkiyetlerini tespit etmekte, korumakta ve işlemekte başarısız olduklarını vurguluyor. Sherman’a göre özellikle teknoloji ve tüketici odaklı şirketler daha da başarısız. Örneği erken sanal dünyadan veriyor; 1997-2001 arasındaki “dot.com” furyasında, girişim sermayesi ve hisse senedi piyasasına milyarlarca dolar aktı. Bu fonlar girişimciler tarafından entelektüel mülkiyet ve diğer görünmez değerleri yaratmak için kullanıldı. Aradan geçen zamanda büyümekte olan ve orta büyüklükteki şirketler entelektüel sermayeyi yeni gelir akışına ve pazar fırsatına erişmekte kaldıraç olarak kullanamadılar.
Shermann, Harvesting Intangible Assets (Soyut Değerlerin Hasadı) adlı kitabında bir yandan inovasyon kültürü yaratırken diğer yandan görünmez değerlerin nasıl geliştirileceği konusuna eğiliyor. Kitap, Apple, Cisco, Dow Chemical, Jiffy Lube, Proctor & Gamble, Walmart ve 3M gibi şirketlerin görünmez değerlerini, gelirlerini artırmak için nasıl kullandıklarını anlatıyor:
• Çalışanları finansal kayıp ya da hata yapma korkusu olmadan inovasyon yapmak üzere yüreklendirin.
• Patent, telif, ticari marka gibi temel entelektüel ve yaratıcı değerleri korumak adına hukuk stratejisi geliştirin.
• Şirketin marka değerine ihanet etmeden ve müşterileri yabancılaştırmadan yeni ürün ya da hizmetler yaratın.
• İş birlikleri, ortak girişim, lisanslama ve franchising gibi uygulamalarla sürdürülebilir bir inovasyon modelini benimseyin ve bunun finansal getirisini kaldıraç olarak kullanın.
Sherman, çalışmalarında “donut hole” ismini verdiği yaklaşımın altını çiziyor. Türkçeleştirip, yazının başlığındaki gibi “simidin ortası” diyebiliriz. Simidin ortasındaki “boşluk”a denk gelen ürünler gerçekte ürünün ta kendisi. Ürün dediğimiz şeye bir içerik olarak bakmak daha doğru olabilir. Yatırımcı açısından bakarsak görünmez değerleri oluşturan yüzde 80’i simidin ortasındaki boşlukta aramanın daha doğru olduğunu anlıyoruz. Soru şu; simide mi boşluğa mı yatırım yaparsın. Şaşırtsa da yanıt boşluk!
Donut Hole’u Türkçe’ye çevirmek kolay ama Türkçeleştirmek zor. Görünmeyene yatırım yapmaya ikna olmak bir kültür. Çevrenizdeki yatırımların ne kadarı simidin ortasına ne kadarı susamla bezenmiş hamura yapılıyor? Elle tuttuğu ve gözle gördüğünden başkasına inanmakta güçlük çeken kültürün inovasyonla imtihanı nasıl son bulur?