Amerikan Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell, hafta içinde Chicago Üniversitesi’ne bağlı ABD Para Politikası Forumu’nda, “Ekonomik Görünüm” başlıklı bir konuşma yapmış. Konuşmaya dair ajansdan geçen kısa haberde tek bir kelime dikkatimi çekti: “gürültü”. Konuşma metnine ulaştım, Başkan, sinyali gürültüden ayırmanın önemine değinmiş. Gürültüyü, kurumun net ekonomik sinyalleri ayırt etme çabalarını zorlaştıran, yabancı veya belirsiz politika değişiklikleri ile bunların öngörülemeyen etkileri olarak tanımlamış.
Gürültü sık kullandığımız sıradan kelimelerden biri.. İletişimsizliktir gürültü. Gürültü yalnızca ses değil, sosyal, siyasal, ruhsal, bilişsel etkisi olan bir kavram. Gürültü dikkat dağıtır. Karar alma sürecini bozar.
Powell konuşmasında tam da bu noktaya temas ediyor; “ABD yönetimi, ticaret, göç, maliye politikası ve düzenleme olmak üzere dört farklı alanda önemli politika değişiklikleri uyguluyor. Bu alanların bazılarında, özellikle de ticaret politikasında yaşanan değişiklikler ve bunların olası etkileri konusundaki belirsizlik yüksek. Gelen bilgileri ayrıştırırken, görünüm geliştikçe sinyali gürültüden ayırmaya odaklanıyoruz. Acele etmemize gerek yok, netliği yakalamak üzere bekleyebiliriz…” diyor.
Neden Gürültü Var?
Gürültüyü, modern ekonominin ve dijital çağın bir yan ürünü diye nitelendirebiliriz. Beylik bir başka cümleyle dijital medyanın yaydığı sınırsız bilgi akışı olarak tanımlayabiliriz… Buraya kadarını “kolaycılık” diye nitelemek istiyorum. Çünkü; sizce de son zamanlarda yaşanan bu gürültü, bu yaygara bilinçli değil mi?… Maksat dikkat dağıtmak olamaz mı? Olan bitenden ne anlıyoruz peki, aslında masum bir kelime olan gürültü, bir kısmı doğal, bir kısmı kasıtlı, bir kısmı da beceriksiz, eğitim ve deneyim yoksunu ekiplerin marifetiyle ortaya çıkan bir durum, adeta bir sendrom.
Gürültü, Dikkati Dağıtan mı, Yönlendiren mi?
Konunun bir de karşıt boyutu sözkonusu. Gürültü sadece bir dikkat dağıtıcı olarak değil, dikkatin hangi yöne odaklanacağını belirleyen bir sistem olarak da ele alınmalı. Gürültü, bireyin özgürce yönlendirebileceği dikkatin önündeki önemli engel olarak görülebileceği gibi, nereye gideceğine yön veren bir işaret fişeği de olabilir. Bu gözlükle çevrenizi değerlendirmenizi ve gözlem yapmanızı öneriyorum. Çok örnek bulacaksınız.
Gürültü ve dikkat arasındaki köprüyü Powell’ın konuşmasında, “sinyali gürültüden ayırmak” ifadesinde yakalayınca, yüksek yerden birinin konuyu etiketlemesine sevindim sevinmesine de bu gürültüde ne kadar dikkat çekeceğinden emin değilim. İroniye bakar mısınız!…
Dikkat Ekonomisi
Gelelim ilişkili bir başka konuya. Dikkat söylemi, dijital medyayla ilgimizi çekmiş olsa da tarihsel köklere sahip. 1980’lerde dikkat eksikliği bozukluğu tartışmalarıyla gündeme gelmiş, takip eden yıllarda ekonomik ve toplumsal dönüşümlerle bağlantılı olarak gelişmişti. 1990’ların sonunda “dikkat ekonomisi”nin, bilgi ekonomisinin önüne geçtiğini, bilginin bol olduğu ancak dikkat kaynağının sınırlı olduğu fikrini savunan pek çok kitap-makale çıktı, görüşler paylaşıldı. Edebiyatta da örnekleri güçlü; bir tanesini yeri gelmişken dikkatinize sunayım; Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 romanı, medya teknolojilerinin insanları nasıl yabancılaştırdığını ve dikkatlerini nasıl manipüle ettiğini gözler önüne serer.
Gürültülü ve Bugün
İnsan beyni gürültüyü sevmiyor. Aşırı fiziki ses kadar aşırı bilgi yükünün yarattığı ses de karar verme yetisini kaybetmemize neden olabiliyor. Odaklanma, en sık yaşadığımız problem… Gündelik yaşamda dağınık dikkat, üretkenliğin düşmanı. Yanlış bilgi yayılımı ekonomik ve finansal açıdan verilerin yanlış yorumlanmasına yanıltıcı yatırım kararlarına yol açıyor. Böylece konuyu bir adım öne götürüp altını çizelim isterim. Dikkat, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir kavram.
Gürültü Müsriflik mi?
Kesinlikle. Dikkat dağıtan her şey gibi gürültü zamanı, beynimizi ve daha nicelerini hovardaca harcadığımız bir etki. Powell’ın konuşmasından ilerleyelim; kısa vadeli dalgalanmalar, uzun vadeli ekonomik eğilimleri anlamayı zorlaştıran yanıltıcı veriler… karar alma süreçlerini etkilediğinde, birey ve kurumların yanlış politika belirlemelerine neden olduğunda, spekülatif hareketleri artırarak piyasada istikrarsızlığa yol açacağı ortada. Belirsiz zamanlar, karar almakta temkin getirir, doğaldır ki, ekonomik büyümeyi yavaşlatır. Çok örneğini gördük, canlı örnekler içinde yaşıyoruz. Küresel bir konu.
Gürültü Çeşitlilik mi Tehlike mi?
Bazı araştırmalar, düşük seviyeli arka plan gürültüsünün yaratıcı süreçleri teşvik edebileceğini gösterse de yüksek seviyeli bilgi bombardımanı ve sürekli dikkat dağınıklığı, yaratıcı düşünmeyi engelliyor. Önemli olan sinyali gürültüden ayırmak.
Sahte Gürültü
Yaratıcılıkla anlamsızlık arasında bir yerden ilginizi çekecek bir örnek vermek istiyorum. Popüler kültürün bir yansıması olsa gerek, elektrikli araç kullananlar geleneksel motorun kükreyen sesinin sırf gösteriş olsun diye yapay olarak elektrikli araçlarına monte edilmesini isteyebiliyormuş. Dodge’un Stellantis markası, Charger muscle car’ın ilk EV versiyonu 670 beygir gücündeki 2024 Dodge Charger Daytona’da kullandığı Hellcat V8 motorunun sağır edici gürültüsünü taklit ediyormuş. Otomobil markalarıyla aram kötü, ilginizi çeker bakarsınız diye bu kadar kelimeyi arka arkaya sıraladım. İşte bu da bir gürültü.
İşitmek ve Dinlemek
İşitme kaybı şikayetiyle gelen hastaların çoğunun aslında işitme sorunu olmadığını, beynin sesleri filtrelemesi nedeniyle dinleme zorluğu yaşadıklarını biliyor muydunuz… Gürültü, beynin sürekli olarak gelen sesleri ayırt etmeye çalışmasına neden oluyormuş. İletişimci olarak biliyorum ki, yüksek frekanslı sesler gürültüyle karışınca iletişim zorlaşıyor. Yine uzman görüşüne başvurayım; beyin, zamanla filtreleme görevini artırarak bazı sesleri tamamen yok sayıyormuş.
Gürültünün tamamen ortadan kaldırılması mümkün değil. Geldiğimiz nokta artık bunu net gösteriyor. O zaman ne yapacağız? Bir adım geriye gidelim lütfen. İşitme ile dinleme arasında bir fark olduğunun farkında değiliz. Kaldı ki, fark etsek de anlamakta zorlanıyoruz. Powell’ın ekonomik bağlamda vurguladığı gibi, önemli olan sadece gelen veriyi almak değil, anlamlı bilgiyi süzerek karar vermek. İşitmek, pasif bir süreç, ses dalgalarının kulağa ulaşmasıyla gerçekleşiyor. Dinlemek ise aktif bir süreç olarak tanımlanır ve algılanan bilgiyi anlamlandırmayı gerektirir.
Dinlemeyi Öğrenmek
Birkaç yöntemden söz edebilirim, biliyorum kolay görünecek… Maalesef kolay değil. Her şeyden önce daha az ancak daha kaliteli bilgi tüketmek gerekiyor. Bilgi kaynaklarını dikkatli seçmeliyiz. Güvenilir analizlere odaklanmalı, bilinçli medya kullanmalıyız. Okur yazar olmanın hakkını vermek zorundayız.
Sessizliğe Zaman Ayırmak
Yöntemlerden en zoru; sessiz anlar yaratmalıyız. Sessizliğin etik bir boyutu da var. İstemsiz yaptığımız şeylere biraz daha duyarlı olabilsek keşke. Sessizlik ve etik demek, daha fazla empati kurmak, anlamlı iletişim geliştirmek ve hayatta gerçekten önemli olan şeylere odaklanmak demek.
Sessizliğe zaman ayırmalıyız.