Geçtiğimiz yıl bayram tatillerinden birinde gidecek başka yer ayarlayamadığım için Portekiz’e gitmiştim. Biliyorsunuz Avrupa Birliği’nin en küçük ülkesi. Havaalanına ayak bastığım saniye hayal kırıklığı yaşadım. Barakadan bozma bir havaalanı, üst üste insanlar. Ben Türk vatandaşı olduğum için AB harici ülkeler kuyruğunda bekledim. Beklerken kafamın içinden çok şey geçti, sorguladım, üzüldüm… Dönüş uçağına binene kadar hayal kırıklığım sürdü.
İnsanların ne üstünde ne başında var derler ya, durumları öyle. Birine bir şey sorsanız sizi anlamıyor, İngilizce bilen parmakla sayılacak kadar az. Sokaklar dilenciden geçilmiyor. Portekiz’de uğradığım hayal kırıklığını sakın ben harika bir ülkeye gideceğimi sandığım için yaşanmış bir duygu olarak algılamayın. Ben bir Avrupa Birliği üyesi ülkenin durumu karşısında hayal kırıklığına uğradım.
El kadar yer, az nüfus, eğitimsiz halk… AB fonlarından müthiş destek alıyorlar. Adım attığım her yer şantiye görünümündeydi…
AB üyeliğine kadar kılını kıpırdatmamış Portekiz hükümetleri şimdi birliğin parasıyla tarihi eserlerini onarıyor, şehirlerin alt yapısını tamamlıyor…
Bu küçük bir anı ve aşağıdaki yorumlarınız ile sorularınızın yanıtının bir parçası.
Zaman daraldı, yumurta geldi kapıya dayandı. Ne olacak şimdi?
“Tamam, tarih veriyoruz görüşmelere başladık” dediklerinde, hayatımız bir günde değişecek mi. Hayır değişmeyecek.
Benim en büyük beklentim, bundan böyle geriye dönüş olmasın.
Bazılarınız gibi neden bize bu kadar çok yükümlülük getiriyorlar diye hiç sorgulamıyorum. İstedikleri kadar getirebilirler. Ben bu yükümlülükleri AB’ye girmek için yapmamalıyım, kendim için yapmalıyım.
Aşağıda yorumlarınız arasına serpiştirdiğim ara başlıklara özellikle dikkat etmenizi isteyeceğim.
“Ben hazırım” diyor bazılarınız.
Ben de hazırım.
“Hazır değiliz” diyor birçoklarınız.
Katılıyorum, hazır olmadığımız pek çok konu var.
“Benim hazır olmam neyi değiştirir” diyor bazılarınız.
Haklı olabilirsiniz. Büyük bir hayal kırıklığınız olduğunu fark etmemek mümkün değil. Ama siz hazır olun yeter.
“AB’ye karşıyım” diyenleriniz için şöyle bir yanıt vermek istiyorum
AB girmek benim için hayat meselesi değil. Ama kaçınılmaz.
“Bir an önce girelim “ diyenlere; sizi çok iyi anlıyorum, aranızda işsiz olanlar var, aranızda yaşadıklarından bunalanlar var. Bir tek şey söyleyeyim, orada buradan daha iyi bir hayat yok.
Benim görüşlerimi okumakta ısrar ettiğiniz için sizinkilerin önünde lafı bu kadar uzatıyorum.
Lütfen duygularımızla mantığımızı birbirine karıştırmayalım. Biz hazırız. Çoğumuz… Olmayanlarımız da çok kısa sürede olur. Hiç bir kuşkum yok. Hazır olmayan, bizi idare edenlerin kafası. Bu doğal süreç için de onların erozyona uğrayacağını umuyorum. Hazır olmuş olsalardı, bugün hayatlarımız AB bürokrasisi ile siyasilerinin iki dudağı arasında olmazdı.
Duygularımızla mantığımızı birbirine karıştırmayalım çünkü, AB, üye olmamız gereken bir birlik. Üye olduğumuzda hayatımızı A’dan Z’ye değiştirmeyecek ama üye olmamayı düşünmek dahi istemiyorum. Bu Türkiye’nin küreselleşme adına atması gereken adımların bir parçası aynı zamanda.
İşin özü, dünya bir park. Çocuklar bir oyun kurmuşlar. Çocuğunuz onları seyrediyor. Bırakmayacak mısınız onlarla oynasın. Aralarına girip oynamazsanız, ne eğlenebilir, ne de öğrenebilirsiniz. Dışarıda kalmak mutsuzluk yaratır. Oyuna katılmak kendinizi kaybetmek demek değil. Hepimiz bir oyuna katıldık, katıldığımız için mutlu olduk. Zaman zaman oyunun dışında kaldık ya da bırakıldık. Hiç şüphem yok siz de o zaman benim kadar mutsuz oldunuz.
Oyunu kuralına göre oynamak gerek.
Ben hazırım
“”AB’ye bireysel olarak hazır olan birçok vatandaş var. Devletin üst kademesinin de bu konuda samimi olduğuna eminim. Statükocular ise buna karşı nafile bir direniş içinde.””
“”AB’ye girmek için neden hazırlanayım ki. AB kriterleri diye hazırlanan maddeler, zaten medeni toplumlarda olması gerekenlerdir.””
“”Avrupa Birliği’ne gireceğiz, ama teknik olarak girmemiz en az 5-6 sene alacak. Peki üniversite mezunu kalifiye işgücünü daha ne kadar ayak işlerinde ve 4 sene belli sıkıntılara katlanmadan da çalışabileceği yerlerde çalıştırmaya devam edeceğiz? Bu insanların aldığı eğitimi küçümsemekle kendi egolarını tatmin edenler mi var? Bu ülkede ne zaman okuyan, öğrenmek isteyen, araştıran insanların önüne engel konmaktan vazgeçilirse, o zaman Avrupa Birliği’ne daha çabuk üye olacağız.Yoksa bunun için daha çok bekleyeceğiz. Cem Yılmaz diyor ya “Eğitim şart” diye, işte bu cümle bu ülkenin içinde bulunduğu çelişkiyi ortaya koymaktadır. Eğitimli insanları sevmemek, zarar geleceğini düşünmek ile eğimin şart olduğunu düşünmek hangi ruh halini yansıtıyor?””
“”AB’ye girince insanlar her şey güllük gülistanlık olacak zannediyor. Ama insanlarımız, gelirimiz ve de hayat standardımız büyük ölçüde değişmeyecek diye düşünüyorum.””
“”AB’ye girmek insan olmanın kurallarını önceleri kaybedip, şimdi arayan ama geri almakta zorlanan Avrupalılar ile unutmak isteyen Türkleri birleştirerek her ikisini de doğru tarafa mı çekiyor sizce? İnsan olmanın kurallarından kastım ilerlerken insani tarafların ne teknolojiye, ne de başka bir sayısal kazanıma değişilmeden tek bir bölgeyi sivriltmek yerine daha yavaş ama emin adımlarla bunu yayarak ilerlemekten bahsediyorum.””
Onlar bize hazır mı?
“”Evet, ben şahsım olarak AB’ye hazırım. Ama biz değil, AB bize hazır mı? 70 milyon nüfusu, 10 milyona yakın işsizi, çarpık eğitim ve sağlık hizmetleri olan, insana insandan çok yaratık gibi davranılan bir AB ülkesi mi olacağız? Elbette hayır, ama bu ülkenin insanları AB normlarını gerçekleştirecek kapasiteye sahip. Bizi AB’ye kabul ederlerse 5 yıl içinde kabul ederler. Para birimimiz dışında bir şeyin değişeceğine inanmıyorum. Zor çok zor… İkinci kurtuluş savaşı, silah yok, cephane yok sadece asker var…””
“Bizim hazır olduğumuzu sağır sultan bile duydu. Önemli olan AB’nin hazır olup olmadığı çünkü bizde her türlü yolsuzluk, mafya, siyasi kadrolaşma, hastanede rehin bırakılma, eğitimde fırsat eşitsizliği vs. bu kadar güzel toplumsal ilişkileri olan Türk milletini almayacaklar da kimi alacaklar sorarım size.”
Hazır değiliz
“AB’ye hazır değiliz, en önemlisi ülkemiz hazır değil. Ben AB’nin yerinde olsam Türkiye’yi AB’ye almam. AB’ye girsek bile bir şeylerin değişeceğini sanmıyorum. Siyasilerin kafa yapıları değişmediği sürece.
Hazır değilim… Beni devamlı itip kakıp zorlayan hayallerim, projelerim, vizyonum için pencereler açılacak… Peki bunlar ne olacak? “
“Kesinlikle hazır değiliz. Neden derseniz, gelin bir şu Çukurova halkının durumunu yerinde görün alabildiğine doğudan göç dolayısıyla işsizlik ve cehalet, nüfus patlaması, trafik, hırsızlık, terör tüm akıl almaz kötü ve kötülüklerin baş gösterdiği burada, üstelik olan işyerleri de kapanıyor (Çukurova San. İşl.-Ataş-Çukobirlik ) toplam 3 bin kişi bu fabrikaların kapanmasından dolayı işsiz. Bu vahşetin yaşandığı bu ülkede nasıl AB’den bahsedebiliriz size soruyorum.”
“Türkiye’de sadece nüfusun yüzde 10’u AB’ye hazır ve de AB koşullarında yaşıyor. Şu anki yapısı itibariyle Türkiye’nin AB’ye girmesi için 18-20 yıl, serbest dolaşım için de 32-33 yıl gerekecektir.”
“AB’ye hazır olduğumuzu düşünmüyorum. Makro ekonomik dengeler düzelmeden yatırımlar yapılmadan ve işsizliğin önüne geçilmeden, demokrasi adı altında demokratikleşmeden nasıl AB bizi alsın ki? Hayal aleminden çıkıp gerçeğe dönmemiz gerekmiyor mu? Bence o çok gizli zenginleri bulup yatırıma zorlamalıyız, sonra AB’yi düşünmeliyiz. En önemli sorun ise eğitim. Kültürel açıdan gelişmeliyiz, daha sonra düşünürüz.”
“Ben hazırım veya benim gibi, sizin gibi eğitimli, kültürlü görgülü bizler hazırız, ama maalesef altyapı, hastane, vs, bir ülkenin en önemli yapı taşları AB’ye girmeye hazır mı? Öteki Türkiye AB’ye girmeye hazır mı? Ben Avrupa’da, Doğu Avrupa’da, İngiltere’de ve ABD’de bulunmuş bir ekonomist olarak maalesef ülkemi çok seven bir vatandaş olarak, diyorum ki bu ülke AB’ye girmeye hazır değil, eğri oturalım, doğru konuşalım, dürüst olalım. İlk önce kendimize karşı dürüst olalım, biz zaten ülke dinamikleri olarak Avrupa’dan çok Amerika’yla entegreyiz”
Benim hazır olmam ne değiştirir?
“AB’ye hazır olmam için kişiselden ziyade, temel alt yapıların buna hazır olması lazım. Bugün 30/40km. metro yapmayla metropolleşmiş olmamız pek mümkün değil. İnsanların hala otobüs duraklarında kuyruklar oluşturması, en basit 1. Leventen Sarıyer’e kadar minibüs harici diğer işletmelerin aktif olamaması, hala minibüslerde kanunen ayakta yolcu taşımanın yasak olmasına rağmen tıkış, tıkış ezilerek bir yerlere ulaşabilmek… Bilmem bu durumda yaşarken bir de kendimin hazır olup olmadığımı muhasebe etmem sizce olumlu bir şeyler mi? “
“AB’ye girmeye kişisel olarak hazır olmak, AB’ye girmek için yeterli mi? AB yetkililerinin açıkça ortaya koyduğu tutum ve davranışları son yüzyıl içinde değerlendirerek AB’ye girme şansımız olduğunu düşüyor musunuz? Diğer üyelere takınılan tavır Türkiye’de neden farklı bir şekil alıyor?”
Nasıl hazırlanacağım?
“Ben AB’ye hazır mıyım? Bu sorunu yanıtını ben de bilmiyorum. Ben özel bir şirkette çalışan Orta Seviye Yönetici Pozisyonu diyebileceğimiz bir pozisyondayım ve benim gibi insanlar çoğunlukta. Ancak ben henüz tam olarak ne ile karşılaşacağımı kestiremiyorum. Emin olamadığım bir şeye karşı ne kadar hazırlıklı olabilirim veya nasıl hazırlanabilirim?”
AB’ye karşıyım
“AB’li olmak, bilime göre yaşamı yönlendirmektir. Ne yazık ki ülkemde bu özellikler kökleşmiş değil. Onların istediği şekilde AB’li olmak, bana göre sömürgeleşmek, köleleşmektir. Onlar ulus devlet özelliklerini bırakmıyorlar. Bizi ise bölüp, parçalamak istiyorlar. Şimdiden gümrük birliğiyle bir ölçüde sömürgeleştirilmiş durumdayız. Böyle bir AB’ye karşıyım.”
“Türkiye’nin AB’ye girmesinin, Türkiye’ye çok büyük kaybı olacağı inancındayım. AB zaten bitmek üzere olan bir birlik. Ekonomisi de ortada, ama sizce AB Türkiye’ye ne getirecek? Bence Türkiye’nin yalnız ve yalnız istihdama ihtiyacı var. Gençliğin önünü açmalı, tarıma el atmalı, demokrasileşmede tam anlamıyla var olduktan sonra Türkiye’nin asla ve asla AB ihtiyacı olmayacaktır. AB şu andan itibaren dibe vurmaya başlayacaktır ve bundan da bir Türk olarak korkuyorum.”
“AB, AB… diye bir hâl olduk. AB’ye girince çok şey değişecek, ama bu değişim çoğunlukla zararımıza olacak. Çünkü alışverişten anlamayan, siyasetten de az anlayan, geçmişini askerî güce dayanarak kuran milletimiz bu anlayışsızlığı yüzünden sahip olup da kullanamadığı kaynaklarını, Avrupalı kardeşlerimize(?) sunacak. Onun için bu örgüte girmemeliyiz. “
“AB’ye girmeyi istemiyorum. Koskoca bir millet ayakta kalmayı, kendi kendini yönetmeyi beceremiyor da, başkalarına teslim ediyor. Bu benim için onursal bir meseledir…”
“AB bizim için çok güzel bir fırsat ama herkes AB’nin bize getirileri ile ilgileniyor, kimse bizden götürecekleri üzerinde durmuyor. Benim AB’nin bizim sosyal yapımızı nasıl etkileyeceğini düşünüyorum. Türk sosyal yapısını olumsuz yönde etkileyeceği düşüncesindeyim. “
Bir an önce girmeliyiz
“Bir an evvel AB’ye girmeliyiz. Halkın daha fazla dayanacak gücü kalmadı. Tüm sosyal güvencesiz insanlar ve onların yetiştireceği yeni nesil de buna hazır olmayacak. Sonuç olarak ya Avrupa bizi düzeltecek ya da kendi kendimizi değerlerimizi yok edeceğiz. Manevi olarak zaten yok olmuş bir milletin hayata maddi olarak bağlanmış bir milletin zaten hangi çatı altında ve hangi normlara göre yaşadığı çok önemli değil. Bugün ben ve benim gibi insanların Türkiye’den ümidi yok. İnsanlar maddi ihtiyaçları için durmadan çalışıyor ve doğum ile ölüm arasında istemediği ve arzu etmediği şartlarda yaşıyorlarsa zaten toplum üretemediği için sadece tükettiği için, yarın çocuklarımız Avrupa kapısında uğraş vereceğiz ne için sade ce insanca yaşayıp, üretip yeni nesillere daha refah bir ülke ya da dünya bırakmak için benim sizden arzu halım neden biz çıkışı Avrupa kapısında arıyoruz? Türkiye’de karanlıklar aydınlatılamıyor, büyük çoğunluğun hakkı yeniyor. Kimse müdahale edemiyor. “
“2003 yılında üniversiteden mezun oldum. Erkeklerin en büyük problemlerinden biri olan askerlik hizmeti nedeniyle ömrümün en verimli döneminde 6 ayımı askerde kişisel gelişimim adına hiçbir şey yapamadan geçirdim. Askerden geleli iki ay oldu. Türkiye’nin işsizlik sorunu en az olan illerinden biri olan Denizli’de hala iş bulamadım. Kendimi iyi geliştirdiğimi düşünüyorum. İş hayatına hazırım, ama sırf tecrübem yok diye iş bulamıyorum. Gelecekten çok umutluyum, ama Avrupa Birliği’ne hazır değiliz diye düşünüyorum. İnşallah girebiliriz ve ben de yurt dışına gidebilirim. “
“Açıkça söylemek gerekirse AB’ye girmenin bize yararı mı zararı mı daha çok bunu bilmiyorum. İşte AB’ye gireceğiz yurtdışına çıkmak kolaylaşacak, dolayısıyla bu da kariyerim açısından faydalı olacak kanaatindeyim… Peki ya bu kadarla sınırlandırmak doğru mu?”
AB’nin bize faydası olmaz
“AB’ye girmemizin bize bir fayda getireceğine inanmıyorum. Hayatımızda bir şeyler değiştireceğine inanmıyorum. Artık Avrupa’da da işsizlik problemi var. AB’ye gireceğiz yine 2.sınıf vatandaş muamelesi göreceğiz. Bunun yerine ortak İslam Birliği kurulsa ve Türkiye bunun önderliğini alsa sizce daha iyi olmaz mı? Böylece kendimizden de taviz vermeyiz. Başbakan Sayın Erdoğan’ın bu konuda bu kadar ısrarcı olmasını kabul etmiyorum.” “İşsizlik, enflasyon girmeden öncede olacak girdikten sonra da. Sizce ödün vermeye, boyun eğmeye değer mi? Biz tüm dünyaya boyun eğdirmiş bir milletiz geçmişle yaşanmaz, ama geçmiş unutulmaz da. “Tarihini bilmeyen bir millet yok olmaya mahkumdur.” Bunlar bize düşman. Bunu ne zaman anlayacağız acaba?”
Onlar bizi ne yapsın?
“Evet, tüm Türkiye gibi aklımızca AB’ye hazır olduğumuz söyleniyor, ama işin öbür tarafı var ki, halen Batı bölgemiz ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde yaşayan insanlarımız elma nedir bilmiyorlar. Asfalt yolu hayatlarında görmemiş olan yurdum insanları bulunmaktadır. Diyelim bu halimizle AB’ye hazırız. Peki biz AB’ye girersek AB insanlarının hayatında ne gibi olaylar yaşanacak? Örneğin yerlere tükürmemiz, kıllı vücudumuza altın kolye takmamız onların hayatlarında ne gibi değişikliklere sebebiyet vereceğiz? Daha bir sürü şey (Bir tek şeyle AB’ye hazırız, o da son model otomobiller.)””
AB’den beklentim yok
“AB’den fazla bir şey beklemiyorum, sadece adalet zamanında işlesin yeter.”
Görünmeyen tehlike
“AB üyeliği, biz gençlerin birlik üyesi ülkelerdeki yüksek kalitedeki akademik-profesyonel eğitime ülkemizdeki vakıf üniversite ücretlerinin üçte biri karşılığında ulaşmasını sağlayacak. Bu durumun ciddi bir beyin göçünü beraberinde getirmesi olası. “
“Avrupa Birliği ekonomik bir birlik. Bu birlik içinde her üye yaklaşık da olsa birbirine benzer gelir seviyesinde olmalı, yoksa bu birliğin hali nice olur. Hollanda’nın yıllık kişi başı geliri 25bin dolar, her üye henüz burada değil ama yaklaştırılmaya ve zenginleştirilmeye çalışılıyor. Diyelim ki şu anda ortalama kişi başı gelir 12 bin 500 dolar. Türkiye yılda 280 milyar dolar üretiyor. Dolayısıyla ortalama kişi başı yıllık gelir 4 bin dolar. Bizim 70 milyon nüfusla Avrupa’nın şu anki ortalamasını tutmamız için her yıl ilave 595 milyar dolar daha büyümüş bir ekonomiye sahip olmamız gerekiyor. Bu nasıl olacak şimdi Osmanlı’nın torunları Avrupa’nın tüm hazinesine ortak olmak için yeni ve farklı bir sefere hevesleniyor gibi görünmüyor mü? Aksilik o ki Avrupa hazineleri bile 70 milyona artık az gelir. Düşünebiliyor musunuz bizim de Hollanda seviyesine çıktığımızı varsaysak, bunun için her sene 1.5 trilyon dolar lazım üstelik. Bu matematik sizi de karamsarlığa itiyor mu?”
Hiçbir şey değişmeyecek
“Bizim AB’ye girmemiz neleri değiştirecek? Hiçbir şeyi. Sadece göz boyama ve insanları uyutmadır.”
“Avrupa Birliği’nin insan kalitesini değiştiremeyeceğini düşünüyorum. Bence Türkiye’de müthiş bir insan kaynağı israfı var. Kalitesiz işverenler, ahbap çavuş ilişkisi.”