Şu mektepler olmayaydı…

İlk orta liseler yeni tatile girdi. Gençlik hala sınav maratonunda. Kabaca hesapla çocuğunuz temel eğitimini tamamlamış, bu yıl üniversite sınavına girmiş olsa tarih bizi olsa olsa 90’lı yılların sonuna götürür. Daha dün gibi.

Eminim zaman zaman kızınıza oğlunuza bakıp, “ona bugüne kadar ne verebildim?” diye sorup muhasebe yapıyorsunuzdur. Şüphesiz, koşulsuz sevgi verdiniz. Başka?… İyi eğitim mesela. Varsa imkanınız mutlaka! Gönülden geçenleri saymakla bitmez.
Anne baba olarak temel vazifemiz, büyük hayaller ve yoğun sevgiyle dünyaya getirdiğimiz varlığa iyi eğitim olanağı sunmak. Devlet de garantörümüz. Eğitim, sağlık, savunma bir ülkenin asgari müşterekte vatandaşına vermesi gereken hizmetler. Devletlerin gücü ve büyüklüğü de bu hizmetlerin kalitesi ve devamlılığıyla ölçülüyor.

2000’den sonra Milli Eğitim adeta hızlı tren modunda. Tam 8 Milli Eğitim Bakanı ve her biri farklı bir bakan dönemi ve eğitim yılına denk gelen 15 adet radikal eğitim değişikliği yaşamış bulunuyoruz.

Yeni Milli Eğitim Bakanı da adet yerini bulsun diye, zaman kaybetmeden gelecek eğitim yılı değişikliklerini müjdeledi. Bu yılın şifresi 3+3+3+4. Çocuklarımız öğrenme becerisini sisteme adaptasyonla harcıyor.

Bizim gibi başka bir ülke var mıdır, bilmem. Gelen giden bakanlar, koltuğa oturur oturmaz, eğitim sistemini değiştiriyor. Hangi ara bu kadar kapsamlı düşünmüş oluyorlar, hayret ediyorum. Daha enteresanı, çoğu aynı siyasi partiye mensup ve öncekiyle ideolojik bir ayrılığı yok ama nedense birbiriyle yarışan işler yapıyor. Siyasi partilerden bağımsız olarak ve bilgiye dayalı konuşmak adına not düşmek isterim. 91-96 yılları arasında Doğru Yol Partisi döneminde 5 Milli Eğitim Bakanı; 97-2002 Demokratik Sol Parti hükümetinde 3, 2002-16 AK Parti döneminde 6 bakan değişmiş. Ve ne yazık ki, eğitimci değiller. Titrinde profesör unvanı olanlar ise eğitim konusunda uzmanlaşmış değil. Hepsinin ortak özelliği, hayatlarını siyaset aşkıyla yanıp tutuşarak geçirmiş olmaları. Öyle aktif çalışmışlar ki, bırakın konularında uzmanlaşmayı eğitim alanında düşünecek zaman bulmaları mucize. Hiçbirinin küresel anlamda rekabetçi bir eğitim özgeçmişi yok. İntihal yaptığı sabit olan ve suçlanan Milli Eğitim Bakanımız bile var. Çoğu hukuk okumuş. Ailelerinde eğitimci olana rastlamadım. Eğitim deneyimlerinin kendileri, çocukları, bilemediniz bir iki yeğen ve kuzenden öteye gitmediği anlaşılıyor.

Türkiye’de örgün eğitimden yaklaşık 17.5 milyon öğrenci yararlanıyor. Bunun 15 milyonu resmi, 800 bin’den biraz fazlası özel, 2 milyona yakını açık öğretim kurumlarında okuyor.

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO), “Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ailelere Maliyeti” raporuna göre bir çocuk için üniversiteyi bitirene kadar (22 yıl) 1 milyon liranın üzerinde para harcıyoruz. İstatistikteki bu rakam yüksek gelir grubuna işaret etse de, hepimiz biliyoruz ki, rakam mütevazı.

Anlattıklarımı gözünüzde canlandırmakta güçlük çekiyor olabilirsiniz. Kolaylaştırayım, eğitim hayatımızdaki temel değişimlerin notu çıkardım. Fazlası yok, eksiği var…

2003- Üniversiteye girişte katsayı farkı artırıldı
2004- Müfredat eğitim ve öğretim ile ilgili radikal şekilde değişti
2005- Üç yıllık lise eğitimi 4 yıla çıktı
2005- LGS gitti OKS geldi
2007- OKS yerine 3 aşamalı SBS geldi
2009- Üniversite sınavı yeniden iki aşamalı oldu
2009- Üniversiteye girişte katsayı kaldırıldı
2010- Ortaöğretimde üç aşamalı sınav kalktı, yeniden tek sınav
2010- Düz liseler tarih oldu
2011- Katsayı yeniden kalktı
2012- 4+4+4 Kesintili 12 Yıllık Eğitim
2012- Tek SBS yerine birçok sınav
2012- Dershaneler kaldırıldı
2016- Yeni Eğitim Sistemi 3+3+3+4: zorunlu eğitim 5 yaşı da içine alacak şekilde 13 yıla çıkacak. Erken çocukluk okulu hazırlık sınıfını içine alacak 3, ilkokul 3, ortaokul 3, lise 4 yıl olarak devam edecek.

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) raporundan özet alıntı yapmak isterim: Özel okulları tercih eden öğrenci sayısı artıyor, eğitimde nitelik ve eşitsizlik sorunları devam ediyor. 2008’de yayınladıkları ilk raporun bulguları ile son rapor bulguları arasında değişiklik görünmüyor. Eğitimi yalnızca okullaşma oranı üzerinden tartışıyor ve yorumluyoruz. Devlet okullarına olan güven düşüyor, maddi olanağı olan aileler çocuklarını özel çözümlere çekiyor.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLARIMIZ VE EĞİTİMLERİ (2000’den günümüze)
Türkiye Büyük Millet Meclisi sitesine girin tüm bakanların özgeçmişlerini detaylı şekilde okuyabilirsiniz. Bu yazının konusu eğitim olduğu için ben özgeçmişlerdeki eğitim durumlarını cımbızla çektim.
METİN BOSTANCIOĞLU (1999-2002) Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Ankara Barosu’na kayıtlı serbest avukat ve hukuk danışmanı olarak çalıştı.
NECDET TEKİN (2002-2002) Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü İstatistik Doktorası.
ERKAN MUMCU (2002-2003) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Politikaya girmeden önce tekstil sektöründe kendi kurduğu şirketlerde yöneticilik yaptı.
HÜSEYİN ÇELİK (2003-2009) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Londra Üniversitesi School of Oriental and African Studies’de Turkish Politics yüksek lisans. 1997’de doçent.
NİMET ÇUBUKÇU (2009-2011) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi. 1990’dan itibaren serbest avukat olarak çalıştı.
ÖMER DİNÇER (2011-2013) Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yüksek Lisans ve Doktora. 1988’de doçent, 1994’te profesör. ‘İşletme Yönetimine Giriş’ isimli kitabıyla ilgili intihal suçu sabitleşince, ‘üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası’ aldı.
NABİ AVCI (2013-2016) Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri’nde doktora. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde profesör (2000).
İSMET YILMAZ (2016-günümüz) İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Denizcilik Yüksek Okulu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi. İsveç Malmö Dünya Denizcilik Üniversitesi yüksek lisans ve Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Hukuk alanında Yüksek Lisans.
Avrupa, Asya ve İslam dünyasındaki Milli Eğitim Bakanlarının özgeçmişlerini küçük çaplı araştırdım. Çok iyiler, vasatlar, olmaması gerekenler var… Örnek olarak yeni atanan ABD Eğitim Bakanı John King Jr.’la ilgili bilgi aktarayım. Siyahi bakanın anne babası eğitimci. Küçük yaşta her ikisini de kaybetmiş. Akrabalar yanında okumuş. Harvard’da temel eğitimini almış. Columbia Üniversitesi’nde öğretmenlik okumuş. Yale’de doktora yapmış. Eğitmenlik ehliyetini Columbia’dan almış. Uzun yıllar ilk-orta-lise eğitiminde profesyonel çalışmış. Bir önceki Eğitim Bakanı’nın yardımcılığına kadar yükselmiş ve uzun süre devletin eğitim icraatında çalışmış. Bakan 2015’te görevden ayrılacağını duyurduğunda, Başkan Obama, devamlılık esastır, başlanan işler yarım kalmasın ve değiştirilmesin diye John King Jr.’ı atamış. ABD’de Başkanı’nın her istediği olmuyor. Ciddi soruşturma geçiren King, Mart 2106’da Senato’nun onayıyla koltuğa oturdu.
İkinci Meşrutiyet Dönemi’nde iki kez Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilen Emrullah Efendi (1859-1914), yarı şaka “Şu mektepler olmayaydı maarifi ne güzel idare ederdim” demiş. Unutulmaz sözlere hakkını verelim, şu okullar olmasa eğitimde sorunumuz kalmayacak.

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir