Geleceği merak eden bir kitleye geçmişi anlatmanın anlamı var mı sizce? Konuşma merak edilen bir konuda bilgi aktarmak için değil mi? Performans, kendi bildiklerinizi söylemek midir? Israrla kendi dünyanızı anlattığınızda dinler mi kimse sizi?
Seçime beş kala siyasilerden söz ediyorum tabii ki! Neden bu kadar zorlanıyorlar hedef kitleye hitapta? Karşılarındaki kitleyi tanımadıkları için mi, derslerini çalışmadıkları için mi, söyleyecek sözleri olmadığı için mi? Yanıt; hepsi.
Bu yıl ilk kez oy kullanacak 6 milyon genç, tam ters istikamette ise hızla yaşlanan bir nüfus var. Zenginlerin sayısına yetişemezken, diğer yandan yaşlılık, yalnızlık, yoksulluk artıyor. 8 buçuk milyon yalnız yaşayan yaşlının yanı sıra okumak, çalışmak için aileden ayrı olan gençler ile artan boşanma sayılarıyla toplamda yaklaşık 10,5 milyon yalnız birey var ülkede. Bu nüfusun %54,7’si kadın. Bildiğiniz Türkiye yok anlayacağınız.
Derslerine çalışmadıkları ortada, depremde kayıplarımızla büyük faciadan ve takip eden travmadan belli. Beşik gibi sallanıyoruz, sabaha çıkma korkusuyla yatağa giriyoruz, kurtulanların selde boğulmasından belli değil mi. Çalışmıyoruz dersimize! Türkiye’de zorunlu eğitim çağında olan 100 öğrenciden 9’unun yani yaklaşık 800 bin çocuğun deprem bölgesi olarak tanımladığımız illerde zorunlu eğitim çağında olduğunu rakamsal olarak bilsek de ihtiyaçlarına yanıt veremeyen sistemden belli dersimizi çalışmadığımız.
Söylenen sözler; Karadeniz gazı, Ukrayna Rusya arasında 2 ay daha uzatılan tahıl koridoru, İsveç’i NATO kapsısında cezada bekletmek, Ortodoks ekonomi politikaları… hepsi ulvi. Süfliye dokunan yok.
Dokunacak birkaç konu; TÜİK araştırması Türk çocuklarının beslenme alışkanlıklarıyla (zorunlulukları demeli) ilgili pek süfli sonuçlar vermiş. Türk çocukları (6 ay ve üstü) beslenemiyor. Her gün makarna ile beslenen oranı yüzde 62.4, her gün et balık tavuk tüketebilen yüzde 12.7, her gün meyve yüzde 50, sebze yüzde 33. Nasıl besleyeceğiz çocukları?
Gençlerin hayalleri örneğin; kariyer, meslek, istihdam, kişisel gelişim, uzmanlık, eğlence, spor, teknoloji, aşk, moda, yiyecek, ekonomik özgürlük, barınma ihtiyacı, tatil… Ne söylemek istersiniz onlara?
İnternet kullanıcıları örneğin; Türkiye’de internet tüketimi yüksek, erişimini teknik ve alt yapı olarak sorunlu… Teknolojik cihazlar çok pahalı, vergiler çok yüksek. Sıra bunlara da gelir mi?
Normal hayat sürmek isteyen sıradan birey sosyalleşmek, dışarıda yemek yiyebilmek istiyor. Zengin olması mı gerekiyor? Sevgiliyle zaman geçirmek pahalı, özel günlerde anneye babaya bir hediye almak imkansız. Yeniden nasıl normal olunabilir?
Depremde yıkılma tehlikesi olan evde oturmak yasak, ev bulmak sorun… Ne yapacak bunca insan, nereye gidecek? Çadır mı kuracağız ki o da yok.
Girişimciler örneğin; fikir geliştirecek ortamlarda bulunabilmek, yatırımcıların dikkatini çekebilmek istiyor. Yurt dışına mı gitmeli?
Yeşil örneğin; mahallede bir park olsun, biraz nefes alalım… çocuğu dışarı çıkarabilecek bir alana, depremde toplanabilecek alana kavuşmanın çaresi var mı?
Trafikte saatler geçirmemek için, yağmur yağdığında evleri su basmaması için, yağmur yağmadığında susuz kalmamak için ne yapacaksınız?
Uzaktan, esnek, hibrid çalışma yöntemleri sohbette mi kalacak örneğin… Farklı tercihi olan adayın güvenceli işe ulaşması mümkün olabilir mi?
Kanser teşhisi aldığında ölümlerden ölüm beğenmek zorunda kalmadan tedaviye ulaşmak… Sağlık sisteminde aspirin bile bulmak zorken çözüm yaratılabilir mi?
İnandığı bir mesele için itiraz edersem başıma ne gelir diye düşünmeden yaşamak… Dijital olarak güvende hissetmek… Fişlenmek, izlenmek istemiyoruz… Formülü ne?
Sözde kadın kolları sözde kadın kotalarıyla avunmadan gerçekten eşit olmak. Kadının kadını dinlediği, kadınları anma günleri dışına çıkacak mı bu konular.
Seçim olduğu için demokrasi olduğunu sanmak yerine sağlam demokrasimiz olduğu için güvenle seçime gitmek mümkün olacak mı?