Yalnız değilsiniz. İş yerinde çoğunluğu kadın olmak üzere pek çok çalışan öyle ya da böyle tacize uğruyor. Bunu da hayatının sonuna kadar yüreğinin bir yerinde bir taş parçası gibi saklıyor. Deşifre olup, kendinizi feda edin demiyorum, ama tacizi önleme konusunda en azından susmayın diyorum.
“…Topluma açık bir yer, çalıştığım yer, satış elemanıyım. Her tür insan geliyor, kadın olduğun için sorun yaşıyorsun. Asılıyor, kötü şeyler söylüyor. Mesela, müşteri her zaman haklıdır diye bir zihniyet var. Haksız da olsa… Sarhoş geliyor, güler yüz göstermedin diye laf işitiyorsun müdüründen…”
“… Ben ona yüz vermeyince kudurdu. Beni karalamaya, müdürüme şikayet etmeye kalkıştı. Telefonlarımı dinledi. Beni ezmeye, elinden gelen her türlü kötülüğü yapmaya çalıştı. Ben dul ve çocuklu bir kadın olarak zor iş buldum. İşi kaybetmemek için amirimi şikayet etmedim. Başka bir yere tayinimi bile istemedim. O kendi isteği ile bankadan çekip gidene kadar bu eziyete katlanmak zorunda kaldım…”
“… Sadece bayanların yer aldığı bir departmanda çalışıyordum. Üstüm olarak çalışırken, farklı nedenlerle aramızdan ayrılan bir kadın yönetici, şirketin içinde bulunduğu krizden istifade ederek, ekibin dağıtılmasına aracılık yaptı. İnsan kaynakları alanında yayıncılık yapan bu şahıs, insan kaynaklarından beş gün önce bize ‘müjdeli’ haberi verdi. Bununla da kalmadı, binaya giriş çıkışımızı, bilgisayar kullanımımızı engelledi. Ekipte kalması için baskı yaptığı iş arkadaşımın adına istifa mektubu yazarak insan kaynakları müdürüne gönderdi. Son olarak, eşyalarımızı güvenlik görevlisinin utanarak yaptığı gözetim altında topladık. Ve tüm bu olanların sonucunda, insan kaynakları müdürümüz; “krizin böyle şahsi hırslar için araç haline geldiğini” söyledi. Hanımefendi davranışımız için bizi tebrik etti. Hayal kırıklığına uğradım. Tabii ki bu benim için hayatın sonu olmadı ama bir daha asla o grupta çalışmayacağım…”
Üç kadın… Üç canlı örnek… Üç değişik şikayet… Üç değil otuz üç adet, üç bin adet, üç milyon adet de olabilirdi. Zaten kaç üç olduğunu kimse bilmiyor.
Kol Kırılır Yen İçinde Kalır
Bunun adına ‘kol kılır yen içinde kalır’ deniyor.
Tacizin en büyük mağduru kadınlar. Çünkü onların uğradığı taciz türünün başında, cinsel ve fiziki taciz geliyor. Ancak taciz bu kadarla sınırlı değil tabii, değişik türleri var.
Tacize uğrayanların hepsi kadın da değil. Kadın da erkek de çalışma hayatında her gün öyle ya da böyle tacize uğruyor. Ancak kadınlar açık ara farkla!
insankaynaklari com’un hazırladığı bir araştırmadan yola çıkıyorum; “İş’te kadın olmak”. (Bu araştırma Platin Dergisi’nin Mayıs sayısında detaylı bir şekilde yer alacak.) Araştırmanın içinde birbirinden ilginç sonuçlar var, aralarından bir tanesi benim özellikle ilgimi çekti.
Araştırma soruyor; “Kadınların iş hayatında karşılaştıkları en önemli ilk üç sorun nedir?”. Kadınlar ve erkekler yanıtlıyor. Kadınlara göre en büyük sorun fiziksel ve sözlü cinsel taciz. Buna kadınlardan yüzde 20.84 oy çıkmış. İkinci en önemli sorun kendini ispatlamanın zorluğu, üçüncü sorun ise terfi olanaklarının kısıtlı olması.
Aynı soruya erkeklerin verdiği yanıtlara baktığımızda ilk sorun sıralamasında değişiklik yok. Onlar da kadının bir numaralı sorununun fiziki ve sözlü cinsel taciz olduğunu söylemişler. Yüreklerinden buna yüzde 28.50 oy vermek gelmiş. Onlara göre ikinci önemli sorun, kadının iş ve özel yaşam arasında denge kurmakta zorluk çekmesi ve üçüncü olarak da kendisini ispatlamak konusunda yaşadığı zorluk…
Benim takıldığım nokta ise her ikisinin de birinci sıraya oturttuğu fiziki ve cinsel taciz. Anlamadığım nokta neden kadınların bu soruna yüzde 20 oyla, erkeklerin yüzde 28 oy oranıyla sahip çıktığı…
Neden kadınlar daha az sahip çıkıyor sorunlarına…
Kariyer Dünyası
Konuyu gündeme getirmek istememin bir başka nedeni bu hafta TRT 2’de yayınlanacak olan Kariyer Dünyası programının konusu: “İşyerinde Taciz”.
Pazartesi gecesi saat 21.10’da izleyin lütfen, uzman konukları dinleyin ve başınıza gelenleri, başkalarının başından geçenleri bir bir gözlerinizin önünden geçirin.
Sonra da “Susma, sustukça sıra sana gelecek“ deyin içinizden. Sonra bunu daha güçlü söylemeye çalışın olmaz mı, çünkü sustukça, böyle bir şey yaşanmıyormuş gibi sayılıyor ve işte bu yüzden kadınlar cinsel tacize uğradıklarını bile erkeklere kıyasla daha az ifade edebiliyorlar. Cinsel tacizi uygulayan erkek, kadının cinsel tacize uğramasını daha rahatlıkla ifade edebiliyor.
Yukarıda sözünü ettiğimi araştırmaya katılan erkeklerin yüzde 63,36’sı rakiplerinin erkek ya da kadın olmasının önemli olmadığını belirtirken; yüzde 21,55’i erkek, yüzde 15.09’u kadın olmasını tercih ettiğini söylemiş.
Araştırmaya katılan kadınların yüzde 47,60’ı rakibinin kadın ya da erkek olmasının önemi olmadığını belirtmiş. Geri kalan kadınların yüzde 44,98’i rakiplerinin erkek olmasını, yüzde 7,42’si ise kadın olmasını tercih etmiş.
Kadınların verdiği yanıtlar erkeklerle kıyaslandığında daha az yere basıyor. Bu nasıl perhizdir anlayabilmiş değilim.
En Yoğun Yaşanan Taciz Türü
Yapılan araştırmalara göre, cinsel taciz en yoğun yaşanan taciz türü. Değişik ülke verilerinde de böyle çıkıyor:
ABD’de 250 bin iş kadını üyesi olan Ulusal Kadın İdareciler Derneği’nin yaptığı bir araştırmada kadınların yüzde 53’ü;
Avusturya Federal Çalışma ve Sosyal İlişkiler Bakanlığı tarafından yapılan bir ankete katılan kadınların yüzde 30.5’i;
Danimarka Gallup Enstitüsü tarafından yapılan ankete katılan kadın çalışanların yüzde 30’u;
Fransa’da Kadın ve Tüketici Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın yaptığı ankete katılan kadınların ise yüzde 21’i cinsel tacize uğradıklarını ifade ediyorlar.
Türkiye’de Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmalarda çok sayıda sektör incelenmesine rağmen, oranlama yoluna gidilmemiş. Ancak tüm erkek yöneticilerin yüzde 47’si taciz olaylarını kabul ediyor.
Sağlık sektöründeki erkek yöneticilerde oran yüzde 70’e çıkıyor. Kadın yöneticilerin yüzde 56’sı, sağlık sektöründeki kadın yöneticilerin yüzde 33’ü aynı fikirde. 12-19 yaş grubundaki konfeksiyon işçilerinin yüzde 12’si cinsel tacize uğradıklarını dile getirmişler.
Fiziki ve Sözlü
Cinsel taciz denilince yalnızca fiziksel anlamda düşünmek doğru değil aslında. Ancak konu neredeyse bir tabu şeklinde ele alındığı için fiziki cinsel tacizin ne olabileceği konusunda bile bir fikrimiz yok. Aynı şekilde ‘fiziki olmayan bir cinsel taciz olabilir mi’ diye de düşünemiyoruz.
Zaman zaman o kadar bastırılmış o kadar susturulmuş ki kadınlar, çevrelerinde olup bitenin, kendilerine uygulanan sözel ya da fiziki saldırının tacize girip girmediği konusunda da fikri olmayabiliyor.
Bakın neler cinsel taciz davranışlarından sayılıyor: Gereksiz dokunma, vurma, çimdikleme, sürtünme, ırza geçme vb.
Cinsel nitelikli sözsel davranışlar ise: Söz atma, sarkıntılık, hakaret, küfür, edebe muhalif hareketler, cinsel ilişki için baskı, rahatsız edici flörtleşmeler, müstehcen sözler, yakışıksız yorumlar, cinsiyet temelli davranışlar, cinsiyetinden ötürü yöneltilen aşağılayıcı veya alay edici davranışlar…
Başka taciz türleri yok mu? Olmaz mı?
Meslektaşlarınızın ya da iş arkadaşlarınızın orada yokmuşsunuz gibi davranması, hakkınızda kötü konuşulması ya da dedikodu çıkartılması, taklidinizin yapılması, politik düşüncelerinize, dininize veya milliyetinize ilişkin sözel saldırılar…
Neden Rakamlar Yüksek
Neden cinsel tacizde bu kadar yüksek istatistikler çıkıyor karşımıza?
Türkiye’de cinsel tacize ya da farklı konularda tacize uğrayanlar, haklarını genellikle aramıyorlar. Çünkü arayamıyorlar. Her şeyden önce utanıyorlar, ağır olan sonuçlarına katlanmak ve her şeyin sonunda hiçbir şeyi ispat edememe korkusunu yaşıyorlar. Çünkü tacizin dillenmesi halinde çoğu zaman yaşananlar şöyle özetlenebilir; mağdurla çalışmama, çalışmasına ilişkin eleştiriler, mağduru çalışma arkadaşlarının yanında küçük düşürme, sözle sataşma, mağdura aşırı iş yükleme, az iş verme ya da hiç iş vermeme, hakkında dedikodu yayma, eğitimlere göndermeme, terfi etmeme, referans vermeme…
Bu listeyi uzatmak mümkün. Dikkatinizi çekmek istediğim bir iki başlık var. Çünkü bazıları insan kaynakları uygulamaları açısından önemli. Hepimizin üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
Görüşlerini aldığım pek çok insan kaynakları yöneticisi ya da yönetim danışmanına göre; kurumsal hayatta kadınlar başarılı olmak için tacizi katlanılması gereken bir süreç olarak görüyorlar ve buna katlanmaya çabalıyorlar.
Kadınların sessiz kalmasının yine insan kaynakları açısından çok önemli ve tartışmaya açılması gereken nedeni, tacize uğramasına karşın işini kaybetme sorunuyla yüz yüze kalacak olanın kadın olması… Çifte darbe anlayacağınız. Hem tacize uğra hem işinden ol.
Yapılan sınırlı sayıdaki araştırma da zaten böyle olduğunu gösteriyor. Kadınlar, cinsel tacize uğrama korkusuyla bir işe girmekten kaçınıyor; cinsel tacize karşı çıkmaları nedeniyle işe alınmıyor, işten ayrılmak zorunda bırakılıyor ve nihayetinde, işten çıkarılıyor.
Neler Yapılıyor Neler Yapılabilir
Doğrudan doğruya cinsel tacizi yasaklayan düzenlemelere sahip devlet sayısı sınırlı. Son yıllarda yapılan bazı düzenlemeler ise düş kırıklığı yaratacak kadar yetersiz. Bu konuda üç değişik yaklaşım görülüyor.
İlki, işyerinde cinsel tacizi cinsiyet ayrımcılığı olarak kabul eden sistem. Bu sistemde ABD, Avustralya, Kanada, İngiltere, İrlanda, İsviçre ve Yeni Zelanda yer alıyor.
İkincisi, işyerinde cinsel tacizi kişilik haklarının ihlali olarak kabul eden sistem. Bu sistem içinde görünen ülkeler Almanya, İtalya, İspanya…
Üçüncü sistemde ise işyerinde cinsel tacizi, cinsel çıkar sağlamak amacıyla yetkinin kötüye kullanılması olarak kabul eden anlayış gözleniyor. Uygulama yalnızca Fransa’da hayatta ve son derece sınırlı bir koruma getiriyor.
Türkiye’de doğrudan doğruya işyerinde cinsel tacizle ilgili araştırmalar henüz yapılmıyor. Türk İş Hukuku’nda işverenin hizmet akdinden doğan, iş ilişkisi içinde çalışanı gözetme borcunun kapsamı; sağlık ve güvenlik önlemlerini alması ve tehlikelere karşı koruması yönünde inceleniyor.
Türk hukuku, konunun ceza hukuku boyutunu mevcut çalışmanın dışında bırakıyor. Anayasa’nın 50. maddesi gereğince, kadınların cinsel tacize karşı korunması ise Anayasal bir hükümlülük.
Tacizin Kanıtı Olur mu
Davacının ifadesi, ifadeyi destekleyen veya yalanlayan doğrudan ve destekleyici kanıtlarla birlikte değerlendirilmelidir. Doğrudan tanıkların bulunmadığı durumlarda taciz olayının hemen arkasından mağdurun olayı anlattığı bir meslektaşı veya doktoru gibi bir kişinin tanıklığı destekleyici kanıt oluşturabiliyor.
Tacizin oluşmasından sonra işleyecek ceza mekanizması kadar, tacizin oluşmasını engelleyecek önlemler alınması da önemli.
Volkswagen Almanya, işi alırken işçilerle bir sözleşme yapıyor. Buna göre işe başladıktan sonra geçen üç yıl içinde hakkında taciz şikayetleri alınan çalışanlar hakkında soruşturma yapılabiliyor ve suçlu bulunması halinde önceden haber vermeksizin işine son verilebiliyor.
İtalya ve İspanya’da taciz bir iş kazası olarak tanımlanıyor ve sendikalarla ortak çalışmalar yürütülüyor.
İsveç, Norveç, Finlandiya ve Avusturya gibi ülkeler, taciz kurbanlarını psikolojik danışmanlar aracılığıyla tekrar iş ortamına kazandırmaya çalışıyor.
Türkiye’de bu tür uygulamalara ben rastlamadım. Varsa bildiğiniz, yazın bu köşede başka kuruluşlara örnek olabilmesi için paylaşalım.
Ama lütfen ‘kağıt üzerinde olup da uygulanmayanları var’ diye yazmayın olmaz mı?
Size kanlı canlı bir örnek vereyim ne demek istediğimi daha iyi anlatayım;
Adının açıklanmasını istemeyen bir insan kaynakları yöneticisi, çalıştığı şirketin insan kaynakları politikaları arasına tacizle ilgili bir madde koyup genel müdüre mail atar. Maillere yanıtlarını her zaman geç veren genel müdür, beş dakika sonra insan kaynakları yöneticisinin odasına iner; şaka yoluyla “Arkadaşım, sen ne yapıyorsun yahu, başımıza iş açacaksın”” der. Buradaki örnek şirket yabancıdır. Ama nedense onlar da Türkiye’ye gelince Türkleşmeyi boyunlarının borcu bilirler.
Sonuç; bu şaka bir daha yapılmaz, konu bir daha gündeme gelmez. Taciz ve tacize karşı önlemler Türkiye’de yerleşik yabancı bir şirkette bile uygulamaya geçemez.