Türk halkı takıntılı. Ciddi anlamda. Her 50 kişiden biri bir şeylere takmış vaziyette. Takıntılar hayatımızın ilk 5 yılında oluşuyor. Sonra ayıkla pirincin taşını. Ayıklasan da gitmiyor. Benim takıntım da insanlar. Ehhh… Adı İnsan.
Takıntılıyız. Takıntılısınız. Hepimiz.
Türkiye’de her 50 kişiden biri, “obsesif-kompülsif bozukluk”un etkisiyle takıntılı düşünce ve davranışların pençesine düşüyor. Bu düşünce ve davranışlar, ciddi zaman kaybına yol açıyor, kişinin çevresiyle ilişkisini zora sokuyor. İnsanlar hayatlarının pek çok döneminde takıntılı davranışlar sergiliyor. Takıntılar aşırı kaygı yaratmaya başlamış, yaşam kalitemizi etkiler hal almışsa o zaman obsesif kompülsif bozukluktan söz ediliyor. İnsanlar, akıllarındaki rahatsız edici düşünceden kurtulup rahatlamak için tekrarlanan davranışlarda bulunuyor. Takıntıların temeli, ömrün ilk beş yılında atılıyor. En büyük takıntımız kontrol etme. Sular, elektrik ocak kapalı mı….
Sonra yıkama takıntımız geliyor, yıkayıp duruyoruz. Mikrop kapmaktan korkuyoruz, kuşkularla boğuşuyoruz, saymaya da takıntımız var.
Sayıların kendisine takıntımız olup olmadığını tam olarak bilmiyorum. Ama acaba 13’e takmalı mıyız?…
Birazdan on üç’le ilgili anlatacağım hikaye belki sizi de takar, kim bilir.