Tüketme Tamir Et!

Tüketici ve üretici anokrasiya nevroza* oldu. Çağın yeme bozukluğu hastalığı, tüketim ve üretim bozukluğu olarak beliriverdi. Sürekli ‘eskidi’ sanıp yenisini alıyoruz. Aman canım at gitsin… Her şeyin yenisi daha ucuz!…  Eskisini tamir edebilir miyiz, peki? Neden zahmet edelim? Bilgisayarınız, telefonunuz, iPad’iniz bozulunca ne yapıyorsunuz? Atıyor ya da satıyorsunuz. Ama hep yenisini alıyorsunuz.

Ülke gündemini takip etmek her babayiğidin harcı değil. Gündem, dış güçler, iç güçler, doğal güçler, güçlüler ve güçsüzler tarafından mütemadiyen değişiyor. Ve bir Türk hiçbir zaman sıkılmıyor. Bizi dünya üzerindeki diğer halklardan ayıran da bu.

Geçtiğimiz günlerde, kredi kartı tartışması oldu. Çok renkliydi. İçinde siyaset var… ekonomi var… vatandaş var… yöneticiler var… Gündem fırıldak olsa da bir yerinden tutmak gerek. Altında yatan ne olursa olsun, kredi kartı demek; tüketim, harcama, tasarruf, gelir, zenginlik, büyüme gibi ekonomik kavramların biri ikisi ya da toplu halde hepsini ilgilendiriyor.

Düşündüm taşındım ve ilgimi çeken bir konuyu sizinle paylaşmaya karar verdim. Tamir edelim! Aslında trendi de yakalıyorum hani… Bildiğiniz gibi değil. Bu doğrudan Fix It hareketi. Tamir edelim deyince kaygılanıyorum “in” olmayacak diye…

Zor ama, hadi fix edelim;  20. yüzyıl başta ABD firmaları olmak üzere dev kurumlar, en başta da  favori markam “apple”, modası geçmekte olan ürünlerini rekabetçi ve saldırgan bir tutumla, tasarımını değiştirerek veya parçalara bölüp yeniden tasarlayarak satmayı sürdürdüler. Gıdım gıdım değiştirdiler. Kendi adıma konuşayım, önceleri anlamadım, sonra ciddi ve derin bir aldatılmışlık duygusu yaşadım.

Uzun süre bu ürünleri tüketmeye doğrudan teşvik edildik, tehdit edildik, olmadı güzel duygularla ödüllendirildik: “Tüket ki ekonomi büyüsün!” Yeni ürün satın almak adeta bir vatanseverlik görevi gibi algılandı. Pazarlama dehası! Tüket, kullan at, yenisini al.

Bugün, e-atığın, en hızlı büyüyen atık kategorilerinden biri olduğunu biliyor musunuz?… Neden?
Tüket, kullan, at, yenisini al… formül bu!
ABD’de 2010 yılında 2.4 milyon tonluk atık geri dönüşüme girdi. Bu rakam toplam atığın sadece yüzde 27’si. “Geri dönüşüm” işlemi için ne yapılıyor biliyor musunuz? Okyanuslar aşılıyor, atıkların zehirli parçaları gelişmekte olan ülkelere taşınıyor. Onlar kirlensin.

Nasıl dur diyeceğiz?  “Tamir hareketi” (fixing movement) ile. Bunu da yabancılardan aldık ya, helal olsun bize.  Mahalle içindeki tamirciyi birer ikişer yok edelim, hepimiz büyük ve şık servislere terfi edelim, mutlu olduğumuzu sanırken, cihazı değil sinir uçlarımızı tamir ettiğimizi gördük. Çaresiz kaldığımızda gelsin yenisi…

Kullanılamaz hale gelen bir aletin, tamir edilip hayata dönmesi fikri Batı’nın son modası. “Hey, bak dostum… tamir edebilirsin! Sen bunu yapabilirsin!…” repliklerine hazırlık yapın.

Sizce düzeltebilir miyiz? Düzelebilir miyiz?
İşin sevindirici kısmı bizim için geç değil ve gelişmiş ekonomilerdeki kadar maliyetli değil.  En zoru zihinlerde geri dönüşüm. Gerçek bir değişim için bu harekete daha fazla kaynak lazım. Hareketin inanan tüketiciler kadar inanan üreticilere ihtiyacı var. Çünkü ürünün bileşenleri değiştirilebilir olmuyor, üretilirken yapıştırıldığı için bozulan kısım ana parçadan ayrılamıyor.

Tamir hareketini küçümsemeyin! Bunun altında kaybolan küçük esnaf, meslek liseleri, meslek yüksek okulları, kalite kavramı, tasarruf bilinci, sağduyu ve alçak gönüllü olma hali, istihdam gibi kavramlar yatıyor.

Tamir eylemini siyasi bir harekete dönüştürmek gerek. Üreticileri ve tüketicileri frenlemek gerek. Her ürettiği yeni aletin üzerine küçük ama büyük bir değişim yaparak, atmaktan başka çare bırakmayan elektronikçileri, her yıl tampona ya da fara yaptıkları rötuşla yeni modeli piyasaya süren otomotiv sektörü, her yıl kapanıp yeni bir isimle açılan hizmet sektörü… Her seferinde “Ayyy ne şahaneymiş” diyen tüketici. Nereye kadar?

Yasal düzenlemeler isteyebiliriz, ürünlerin değiştirilebilir parçalar kullanılarak üretilmesini zorunlu kılacak bir harekete öncülük edebiliriz. İnanması güç ama halk için ve halk adına yönetenler yaratıcı olup, yaratıcı fikirler ve tüketici dostu uygulamaları, vergi indirimi ya da teşvik uygulamalarıyla  taçlandırabilirler. Ürün garanti süreleri uzatılabilir. Kurumlar meslek okulu mezunlarını tercih edebilir. Anneler babalar bilinçlenirse, çocukları ille de akademik çalışma yapacak diye diretmeyebilir, onları meslek seçimine yönlendirebilir. Tamirci olmak yine güzel bir şey olabilir! Ne dersiniz olabilir mi gerçekten?… Hadi düzelelim o zaman…

Anoreksiya nevroza: Bir yeme bozukluğudur. Genellikle kişinin çok şişmanladığı kanısı ile abartılı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah, bir süre sonra yok olur ve zayıflama normal ölçülerin dışına çıkar. Çağın hastalığı olarak adlandırılan yeme bozukluğu sendromu, sadece genç kızlarda değil, artık erkeklerde de görülüyor. www.e-psikiyatri.com

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir