Seçimin sonuçları uzun uzun tartışıldı, Türkiye’deki yapısal ve dönemsel değişikliklerle birlikte uzun süre tartışılacak. Türkiye kendisini anlamaya çalışıyor. Herkes farklı noktalara dikkat çekiyor, kimi kısa vadeli kimi uzun dönemli senaryolara takılıyor. Türkiye özünde konuşuyor. Bir dönemin konuşmayan ve konuşturulmayan ya da konuşsa da dinlemeyen halkı, şimdi zincirlerini kırarak konuşuyor. Susmuyor!… Büyük bir zenginlik, büyük bir çöplük. Teknolojinin bize bir hediyesi.
Ben iyimser olanlardanım, uzun bir nefes alıp tüm konuşulanları dinlemek gerek. Doğru söylemi, görüşlerine katılsanız da katılmasınız da doğru konuşanı bulursanız, tadından yenmiyor. Her görüşü dinlemeli, konuşmak kadar dinlemeyi de öğrendiğimiz, bizimle aynı düşünmüyor diye avaz avaz bağırmaktan vazgeçip görüşlerimizi gerekçeleriyle anlattığımız sürece sırtımızın yere gelmeyeceğini düşünüyorum.
Seçim tartışmaları çorbasında küçük bir tuzum oldu. Ekonomist, gazeteci yazar Osman Ulagay’la kısa bir söyleşi yaptık. Seçim hemen öncesi yayınlanan bir yazı dizisiyle dikkatleri üzerine çekti. Saptamaları keskindi. Bunların başında seçimin çılgın projesinin İstanbul’a değil Türkiye’ye kanal açacağı yönündeydi. Ulagay’ın ekonomiye ilişkin görüşlerini sizlerle paylaşıyorum.
Yaprak Özer: Seçim sonuçları beklediğiniz gibi miydi?
Osman Ulagay: Adalet ve Kalkınma Partisi’nin elde ettiği sonuç, benim beklentimin bir, iki puan üzerinde. CHP’ninki de bir, iki puan altında diyeyim… Yüzde 30’u bulamayacağını düşünüyordum ama 27,28 olabilir diye düşünüyordum. MHP zaten normal tabi… Gözden kaçırılmaması gereken bağımsız adayların gösterdiği başarı. Orada görülüyor ki, gerek İstanbul’da, gerek başka yerde almış oldukları sonuçlar, burada ciddi bir siyasi hareket var. Bunu kimsenin unutmaması lazım.
Yaprak Özer: Evet, iyi bir ders oldu gibi değil mi?
Osman Ulagay: Evet, İstanbul’da 118 bin oy aldı, Sırrı Süreyya
Yaprak Özer: Çok, şaşırtıcıydı…
Osman Ulagay: Azımsanacak gibi değil.
Yaprak Özer: Siz seçimin tam öncesinde çok enteresan bir yazı dizisiyle kamuoyuyla görüşlerinizi paylaştınız. Orada diyordunuz ki, “Bu seçim gelmiş geçmiş tüm seçimlerden çok farklı olacak…” Siz bu seçime çok fazla anlam yüklemiştiniz.
Osman Ulagay: Evet evet.
Yaprak Özer: Peki, seçim sonucu sizin o yazınızda ifade ettiğiniz o önemi bizimle buluştura bildi mi? Ne diyorsunuz?
Osman Ulagay: Şimdi olumlu tarafından başlayalım isterseniz? Bu sonuçları en olumlu nasıl okuyabiliriz diye düşündüm, önce zaten de hani %50’si en azından ülkenin, bir partiye oy verdiğine göre orada ciddi bir umut kümelenmesi var yani onu kabul ederek başlamak lazım. Bence bir kere şunu en baştan koyalım ki, ekonomideki performans seçim sonuçlarının en önemli belirleyicisi bence tartışmasız böyle. Nitekim dikkat ederseniz, AKP’nin oy kaybettiği tek seçim, 2009 yerel seçimi. Çünkü ekonomik krizin ortasındaydık, yani ekonominin bu şekilde uçtuğu bir dönemde bu ister istemez, gelir dağılımı ne kadar bozuk da olsa seçim sonuçlarını etkileyen birinci faktör. Bir kere bunu kabul etmek lazım, arkasında bence AKP önemli bir dalga yakaladı. Türkiye’deki ekonomik aktörleri motive edecek, onları yatırım yapmaya, üretim yapmaya, ekonomiyi canlandırmaya motive edecek, onları bu davranışlara itecek ortamı yarattı. Bunu biz kim olsaydı yapardı diyemeyiz.
Yaprak Özer: Kendimizi kandırmayalım diyorsunuz.
Osman Ulagay: Kendimizi kandırmayalım, bunu yakalamak için ülkedeki bir şeyleri yakalamış olmak lazım.
Yaprak Özer: AKP iyi okudu aslında seçim öncesi…
Osman Ulagay: İyi okudu, dünyadaki şartları da iyi okudu. Tabi burada bunu başından beri zaten hep söyleniyor. 2002 de AKP ilk defa iktidara geldi ve 2003 yılında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu, yükselen pazarların yükseliş sürecinin başlangıcıydı. O dalgayı da iyi yakaladı. AKP ekonomik mali istikrara çok önem verdi. Dolayısıyla bu şartları yarattı. Şimdi, bu dalgayı yakalamış olan bir partinin, bu kadar güçlü bir destekle tekrar iktidara gelmesi aslında önemli bir şans. Bunu devam ettirmesi için çok ciddi bir şans var.
Yaprak Özer: Seçim sonuçlarını olumlu okumalıyız, diye mi anlamalıyım?
Osman Ulagay: Tabii, bu yönüyle evet… Bu yönüyle bence büyük bir fırsat var, ama hemen arkasından bence şunu söylemek lazım, tabi bu dalga, bu canlanma bir yerde de kontrolsüz devam ederse de olumsuz sonuçlar yaratabilir. Nitekim bunun ilk belirtilerini görüyoruz. Cari açıkta ki, çok hızlı büyüme hep bu görülüyor. Türkiye bunu uzun süre sürdüremeyecek, bir noktada bu bir kesintiye uğrayacak. Dolayısıyla bunu daha istikrarlı, daha sürdürülebilir bir büyümeye dönüştürecek önlemleri almak lazım, zaten hükümette bunun bir süredir farkında.
Yaprak Özer: Farkında mı?
Osman Ulagay: Sonbahardan beri atılan bir takım adımlar var… Ama onlar etkili olmadı çünkü bunun arkasında sadece faiz oranları vs gibi konular yok. Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları var ve onları eğilmesi lazım bu çok önemli.
Yaprak Özer: Siz öncelikle seçim öncesini okuyan bir parti, seçim sırasında da bu okumasını aslında hayata geçiren bir partiden bahsettiniz, ama ana muhalefetten söz edecek olursak, CHP seçim kampanyasını ülkenin en önemli iki sorunu olan yoksulluk ve işsizlik gibi iki temel aks üzerinde kurmasına karşın aldığı sonuçlar tatminkar değildi. CHP neyi okuyamadı? Teşkilatın destek vermemesi gibi gerekçeleri hafifletici sebep olarak kullanabilir miyiz?
Osman Ulagay: Bunun payı da olabilir yani benim izlediğim ve aldığım duyumlarda CHP’nin bu seçimde mevcut parti örgütünden çok güçlü bir destek alamadığı yönünde. Yani daha çok Amerikan partilerinde gördüğümüz gibi bir seçim aygıtı olarak Kılıçdaroğlu ve ekibi çalıştı. Bu seçimde sonuç almaya çalıştı, kendi mevcut örgütü bunu ne kadar destekledi bilmem, burada iddialı bir şey söylemek istemiyorum, çünkü çok dışından bakan birisiyim. Ekonomideki performansı okumak ve ona karşı bir tez üretmek açısından tabi yoksulluk, aile yardımları vs. doğru ve Türkiye deki sonuçların aslında gündeme getirdiği ve getireceği sonuçlar… Fakat orada bence söylemdeki hata şuradaydı, AKP’yi bütün bu performansı ortadayken her şeyi kötü yapmış gibi göstermek inandırıcılığı müthiş kırdı…
Yaprak Özer: Nasıl bir söylem geliştirmeliydi?
Osman Ulagay: Yani bunu kabul edip AKP’nin Türkiye’yi A noktasından, B noktasına getirdiğini kabul edip ama ben B’den, C’ye götürebilirim çünkü şunları, şunları yaparım, diye bir söylem tuttursaydı bence daha etkili olurdu.
Yaprak Özer: Türk halkı neye göre oy veriyor? Neredeyse her ailede bir işsizin olduğu bir Türkiye’den söz ediyoruz. Yoksulluğun aslında tabana yayıldığı bir Türkiye’den söz ediyoruz baktığımızda, daha fazla refah isteyen Türkiye’den söz ediyoruz. Türk halkı oyunu neye göre ,hangi dinamiklere göre veriyor?
Osman Ulagay: Şimdi, yapılan bir çok kamuoyu yoklaması da gösteriyor ki, Türk halkına, “En önemli sorun ne?” diye sorduğumuzda, hakikaten işsizlik hep başta çıkıyor. Terörün de üzerinde çıkan bir şey olarak görünüyor. Anlatmaya çalıştığım şuydu; bu ekonomide canlanma dalgasının yaşandığı ortamda bütün bunlar ikinci planda kalıyor çünkü o canlanmadan, o zenginleşmeden herkes kendi payına küçük de olsa bir şeyler düştüğünü hissediyor ve onu kaybetmek istemiyor. Yani o gelinen noktadan geri düşmek istemiyor. Onun için AKP’ye karşı çıkarken de bunun güvencesini insanlara hissettirmek lazım, sizin bugüne kadar elde ettiğiniz hizmetlerde yararlar zedelenmeyecek ama onun üzerine ben şunu koyacağım o sayede işsizliği de halledeceğim… “Ama AKP her şeyi yanlış yaptı dediğiniz anda o güven sarsılıyor. Bunlar gelip her şeyi bozar mı?” sorusu geliyor.
Yaprak Özer: Ekonomi jargonuyla piyasalar nasıl bir şeyi satın alıyor ya da almıyor, halk da, geleceği CHP adına satın almak istemedi, öteledi gibi anlıyorum değil mi?
Osman Ulagay: Evet, evet şimdi şu fırsat konusunda ikinci önemli, ekonomi boyutu çok önemli bence o bir fırsat Türkiye bunu dediğim gibi yapısal önlemleri alarak önünde devam ettirebilirse, önünde önemli bir…
Yaprak Özer: Yapısal önlemler birazda can acıtacak adımlar olacaktır.
Osman Ulagay: Bunlar yalnızca can acıtıcı olması değil, bunlar hakikaten basit değil yani bunları çok iyi tasarlamak lazım. Orada belki AKP’nin sorunlarından bir tanesine geliyoruz…
Yaprak Özer: Hangisi?
Osman Ulagay: Yani, bu fırsatı kullanabilir miyiz? Sorusunun cevaplarından biri. AKP maalesef kendi felsefesine, kendi dünya görüşüne yakın olan insan havuzunu kullanıyor sadece. Türkiye’nin potansiyeli halbuki bundan ibaret değil.
Yaprak Özer: Ama başbakanın balkon açıklamaları hep bir sonraki dönem için herkesi kucaklayacak nitelikte.
Osman Ulagay: Ama orada bir kilit cümle var, Başbakanın belki bütün konuşması arkasına bir soru işareti koymamız gereken. ’’Yaptıklarımız, yapacaklarımızın güvencesidir‘’ diyor. Şimdi yaptıklarına baktığımız zaman Allah aşkına siz bu uzlaşmacı, her gün bizi kucaklayan bir tavrı görüyor musunuz? Yani şu seçim kampanyasında söylenenlere bakın yeterli… Ne kadar herkesi dışlayan, iten, “biz ve onlar” ayırımını yapan bir söylemdi. Şimdi o söylemi yapan kişi o gün zafer kazandıktan sonra, çıkıyor diyor ki, ’’Ben herkesi kucaklayacağım yani bu kadar basit mi?
Yaprak Özer: İnandırıcı olmuyor diyorsunuz.
Osman Ulagay: Bence değil ama orada fırsat bence şu yeni CHP’nin açılımı da bunu gösteriyor, bağımsız adayların aldıkları oylar da bunu gösteriyor. Türkiye artık siyasi rejimi konusunda bir konsensüse çok yaklaşmış durumda yani artık askerin, demokrasi dışı güçlerin, müdahil olacağı manipülasyonlarla bir siyaset rejimi kurulamayacağı konusunda bir ortak kanaat oluştu. Bu çok önemli ve AKP’nin de kullanması gereken bir şey .Benim burada küçük bir endişem var, acaba alınan bu seçim sonuçları CHP içinde nasıl karşılanacak, CHP’deki bu yeni açılım devam edebilecek mi? Edemeyecek mi?
Yaprak Özer: Önümüzdeki günlerde göreceğiz …
Osman Ulagay: Bunlar soru işaretleri. AKP’nin önünde bir fırsat var. Gerçekten o balkon konuşması gibi uzlaşmacı bir havaya girip, hakikaten ‘’75 milyonun anayasası olacak’’ dedi. Başbakan bir uzlaşmacı tavırla yaklaşırsa bu ekonomide de etkilerini gösterebilir.
Yaprak Özer: Daraltılmış bakanlıklar ve genişletilmiş bürokrasi çok ciddi yapısal değişiklik. Bu da bir fırsata dönüştürülecek olursa, AK parti hükümeti daha rahat hareket edebilir mi? Nasıl görüyorsunuz?
Osman Ulagay: Rahat, rahat hareket edebilir tabi bu icraatı kolaylaştırmış olabilir ama bu rahmetli Özal döneminden beri benim yakından gördüğüm bir eğilimdir. Bürokrasi her şeyi engeller başka bir işe yaramaz gibi bir fikir var bunun arkasında, müsteşarları tali bir role düşürüp bakan yardımcılarıyla yönetmek var. Görevleri iyi tanımlanmışsa bürokratların da, müsteşarların da orada önemli bir rolü var aslında. Her şey sonuç almak değildir. Sonuç alırken belli kurallara uyarak sonuç almak gerekir, çünkü o kurallar bir amaca hizmet etmek için konmuştur. Siz bütün o kuralları ben aşayım sadece sonuca varmak için her yöntemi kullanayım yaklaşımına girerseniz belki sonucu alırsınız ama yarattığınız sakıncalar, adaletsizlikler vs de bir ters sonuç yaratabilir.
Yaprak Özer: Seçim öncesinde hükümetin merkez bankası politikalarına, müdahale etmek gibi bir çabası vardı. Küresel gelişmelere baktığımızda uluslararası bağımsız kurumların varlığına ilişkin bir tartışma yaşandığını görüyoruz, sizce küresel gelişmeler ışığında bağımsız kurumlarla ilişkisini yeni hükümet nasıl belirleyecek?
Osman Ulagay: Şimdi bu yeni düzenlemede oluşturulan komite içinde merkez bankası da yer alıyor, hani o biraz merkez bankasının bağımsızlığına bir gölge düşecek mi kuşkusu yaratıyor ama bunu uygulamada göreceğiz.
Yaprak Özer: Yeniden yazı dizisinde gündeme getirdiğiniz konulara dönebilir miyiz?
Osman Ulagay: Şunu söylemek zorundayım, benim en büyük endişem, bu fırsatı kullanamama ihtimali var gibi görüyorum AKP’nin.
Yaprak Özer: Nasıl?
Osman Ulagay: Çünkü AKP’nin aslında çok tartışılmayan ve daha büyük bir projesi var. Yani AKP ‘’Hedef 2023 Türkiye’’ diye bir slogan ortaya attı sayın başbakan ama AKP’nin tahayyül ettiği 2023 Türkiye’si bence Cumhuriyeti kuranların tahayyül ettikleri bir Türkiye değil. Yani ondan farklı bir Türkiye tahayyülleri var.
Yaprak Özer: Peki, bu milletvekili aritmetiği endişelerinizi nasıl besliyor?
Osman Ulagay: Tabi yani bu meclis içerisinde yapılabilecek kombinezonlarla ama…
Yaprak Özer: Siz ’’Çılgın proje İstanbul’a kanal değil, Türkiye’ye kanal açmak” diye iddia ediyorsunuz.
Osman Ulagay: Evet Türkiye’nin tarihinde yeni bir kanal açmak demiştim.
Yaprak Özer: Bu oy oranı çok yüksek ama sandalye sayısı buna müsait değil galiba.
Osman Ulagay: Müsait değil ama bu meclis aritmetiğiyle bence olması da imkansız değil. Yani bağımsızlarla bir anlaşmaya varılabilir. Burada ben diğer Türkiye projesin Türkiye’yi felakete götüreceğini söylemiyorum.
Yaprak Özer: Bir saptama diyorsunuz.
Osman Ulagay: Bir alternatif proje siz bu projeyi Türkiye’nin size oy vermeyen ve muhtemelen de dün akşam sizinle birlikte bayram edemeyen kesimine empoze etmeye kalkıştığınız taktirde ki, 2002-1923/2002 dönemini dikkat ederseniz ayırdı Sayın Tayip Erdoğan… seksen yıllık cumhuriyetin değerleriyle yetişmiş, onları özümsemiş geniş bir kitle var. Onları yabancılaştırarak mutlaka bir gerginlik yaratırsınız ve o zaman ortak anayasa falan bunların hepsi hayal olur… Tayip Erdoğan, burada gerçekten o büyük projeye mi yönelecek yoksa daha uzlaşmacı bu fırsatı değerlendirici bir yola mı?