Cansen Başaran Symes 1 Temmuz 1998 tarihinden bu yana PwC Türkiye Başkanı ve ülke faaliyetlerinden sorumlu kıdemli ortak. Uzun yıllar PwC Orta ve Doğu Avrupa Bölgesi’nin yönetim kurulu üyeliğinde PwC avrupa bölgesi (eurofirm) yönetim kurulu üyeliği yaptı. Uluslararası finansal raporlama standartları konusunda geniş tecrübeye sahip. İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası ve Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Üyesi. Başaran’ın üyesi olduğu sivil toplum kuruluşlarının listesi gerçekten uzun;
- Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)
– Yönetim Kurulu Üyesi
– Şirket İşleri Komisyonu Başkanı
– Yurtdışı İletişim Danışma Grubu Üyesi
- Bağımsız Denetim Derneği (BDD) – Kurucu Üye ve Başkan Yardımcısı
- Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği (TMUD) – Yönetim Kurulu Üyesi
- İş dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (TBCSD) – Yönetim Kurulu Üyesi
- Endeavor – Etkin Girişimci Destekleme Derneği – Kurucu Üye, Danışma Kurulu Üyesi
- Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) – Danışma Kurulu Üyesi
- Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) – Türk-İngiliz İş Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi
- Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) – Türk-Hollanda İş Konseyi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı
- Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) – Yüksek Danışma Kurulu Üyesi
Başaran Symes ile dünya ve Türkiye ekseninde trendleri, geleceği yönlendirecek gelişmeleri birbirinden farklı araştırmalar ışığında ele aldık. Keyifle izleyeceğinizi tahmin ediyorum.
Yaprak Özer: Dünya üzerindeki farklı ülke ekonomilerin nabzını tutuyorsunuz, Türkiye’de de piyasaların çok içindesiniz. Dünya hangi trendlerden konuşuyor? Rekabetçi gücümüzde trendlerin rolü nedir?
Cansen Başaran Symes: Bütün dünyanın ajandasında, bütün kurumları ajandasında bu ister büyük kurumlar olsun, ister küçük aile şirketleri olsun herkes önümüzdeki dönemde rekabette kendilerini ayrıştıracak özellikler neler, ilerinin müşterisi nasıl bir müşteri olacak, teknoloji hangi olanakları sunuyor gibi kendilerine sorular yöneltiyorlar. Dolayısıyla bütün dünyada hummalı bir tartışma var. Ülkeler bazında da şirketler bazında da bir rekabet üzerine geleceği daha iyi anlamaya yönelik ciddi tartışmalara tanık oluyoruz. PwC olarak global müşterilerimizde de bunu çok net görüyoruz. Çok daha küçük aile şirketlerimizde de bunu görüyoruz.
Yaprak Özer: Çok daha küçük aile şirketleri derken hallice bir şirket mi yoksa gerçekten küçüklerde de böyle kaygılar başladı mı?
Cansen Başaran Symes: Türkiye özelindeki küçük şirketleri, Anadolu’da yer alan çok ciddi başarı hikâyeleri olan çok önemli piyasalara ulaşmış şirketlerin de herkesin bu anlamda gelecek nasıl olur diye sorguladığına tanık oluyorum.
Yaprak Özer: Peki gelecekte bizi nasıl bir hayat bekliyor? Gelecek aslında gelecek mi, yoksa o gün bu gün mü?
Cansen Başaran Symes: Bugün geçmişten farklı olduğu için, geleceğin başlangıcı aslında bu krizle beraber gelecek, geldi de geçiyor da diyebiliriz. Ama şu çok net ki geçmişte yaptığımız rekabet stratejileri ve piyasalarla olan aşinalığımız geleceğe yönelik sorulara çok da cevap vermiyor. Onun için şu anda biz stratejik olarak şirketlerin geçmişte düşünmedikleri kadar ciddi şekilde teknoloji, dijital dünyadaki gelişim dâhil, sosyal ağlar artı şirketler tabi ki biliyorsunuz rekabette, tabii ki müşterileriyle, teknolojiyle rekabet güçlenir. Burada şirketlerine katacakları yeteneklerin beklentilere dayanacak şekilde bunlara cevap vermeye çalışıyorlar. Onun için çok kolay bir soru değil, bu devam edecek. Bir de bölgeler de değişiyor tabi ki.
Yaprak Özer: Biraz toparlarsak; trend deyince içinde ekonomi var, insan var, sosyal hayat var, teknoloji var, eğitim var… Bölgeselliğe gelirsek PwC’nin birbirinden enteresan raporları var. Gelecek 2040 gibi projeksiyonlar yapmışlar. Biraz bize bölgelere göre ışık tutar mısınız? Ben burada Türkiye’ye pek yer göremedim. Endişelenme zamanı mıdır?
Cansen Başaran Symes: O rapor biraz sektör odaklı. Türkiye sektör konusunda biraz dağınık. Bence olayı ikiye ayırmak lazım. Bu rapor haricinde gelişmekte olan piyasalar raporlarında Türkiye istisnasız önde. Şöyle görüyoruz onu da; özellikle ileriye dönük yani 2050 gibi bir kesite baktığımız zaman büyümenin nereden geleceği konusu gelişmiş ekonomiler değil, gelişmekte olan ekonomiler. Bu bölgede de Türkiye’nin o anlamda oldukça öne çıkan bir nüfusu çok yerleşik aslında oldukça rekabetçi bir iş gücü var. Mutlaka yapacaklarımız var. Yatırım adına ama görmezden gelemeyiz. Ben bunu açıkçası belli bir dönem doğu bloğunun yönetiminde de görev aldım. Daha sonra Avrupa’da bu mukayeseyi yaptığımda bu dönemde Türkiye’nin bu anlamda değerlerinin öne çıkabileceği dönem. Ama burada şirketlerimize, sektörlerimize oldukça fazla iş düşüyor.
Yaprak Özer: Sanayi ve üretime ağırlık veren bir ülke görüntüsü çizmiyoruz aslında. Biz daha fazla hizmet mi sunuyoruz? Bunun ağırlığının nasıl olması lazım geleceği ya da bugünü yakalayabilmek için?
Cansen Başaran Symes: Türkiye hizmet sektöründe biliyoruz ki sağlık, turizm olsun oldukça ön planda. Bugün sağlık turizmi anlamında Türkiye Avrupa’nın önemli bir boşluğunu doldurmaya da aday bir ülke. Dolayısıyla hem sanayi olduğu kadar hizmetler sektöründe de çok güçlü bir ülkeyiz. O anlamda belki tek başına bakıldığında öne çıkmıyor olabiliriz. Ama bu alanlarda daha koordineli çalışırsak önemli işler yaparız.
Yaprak Özer: Trendeler diyoruz… Türk Ticaret Kanunu bu da trendlerden bir tanesi midir? Gerçi trend olamayacak kadar çok uzun bir süredir tartışılıyor Ankara konuda sonunda yol almış görünüyor. Naslı yorumlamalı?
Cansen Başaran Symes: Ankara geçtiğimiz hafta aslında çok önemli bir haber verdi Türkiye’ye. İktidar partisi ve muhalefetteki partiler seçimden önce hızlı bir çalışmayla komisyon kurarak hatta bu hafta kurulmak üzere adım atıldı. Aslında çok kapsamlı bir kanun. Aslında korkular da var. Önümüzdeki dönem aralık ve ocak ayında kanun çok fazla gündeme gelecek tekrar, korkuları bir daha duyacağız. Korkularımız var, çünkü iş yapış tarzımızı geleneklerimizin ötesinde dünya standartlarında kurumsal özellikle de şeffaflık anlamında bilgilerimizi herkesle teknolojiyi de kullanarak çok daha fazla paylaşacağımız bir dönem.
Yaprak Özer: Şeffaflık diyoruz ama bunu ölçmek ve denetlenmek olarak da algılamakta fayda var değil mi? Bunlar trend midir?
Cansen Başaran Symes: Bunlar gecikmiş, belki de Türkiye’nin var olan kapasitesini daha iyi kullanmayı engelleyen engelleri kaldırmak diyelim. Ama kaçınılmaz bir şey. Belki trendde şunun altını çizmek gerekir; dünya artık o kadar iç içe ki sizin bazı şeylerden korkarak kaçmanıza fırsat tanımıyor.
Yaprak Özer: Korkuları nasıl gidereceksiniz? Zaman zaman demeçlerinizi okuyorum korkulacak bir şey yok aslında neyse onu yapmakta fayda var ve bir an önce başlayalım diyen sözleriniz var.
Cansen Başaran Symes: Yatırım açısında çok önemli, bugün yatırım konusunda bütün ülkelerin özellikle gelişmekte olan ülkelerin sermaye çekmek için ne kadar ciddi rekabet ettiğini görüyoruz. Bu rekabetin önünde bu çok ciddi bir engeldi iş yapış tarzı olarak. Bu engeli kaldırması açısından son derece önemli. Onun için yatırım ortamı bu AB yolunda da önemli bir adım olacak. Ama herhangi bir kanuna uydurmaktan öte iş yapış tarzımızın dünya standartlarına gelmesi için tabi ki bir zaman alacak. Çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.
Yaprak Özer: Trend, Türk Ticaret Kanunu ve rekabetçi olmak üçgeninden devam edersek KOBİ’ler korkuyor. Korkularını nasıl gideriyor olacağız?
Cansen Başaran Symes: Hakikatten çok ciddi kendi içerisinde bir çelişki var. Çünkü bu şirketlerimiz şu anda sermayeye ulaşmak için çok ciddi bir açlık içerisindeler. Dediğim gibi bir çoğu çok başarılı, bir çok piyasaya ulaşmış, şirketini daha büyütmek istiyor, var olan avantajını kaybetmemek istiyor artı sürdürülebilir olmak istiyor. Bunlar için yatırım yapması lazım. Bunun için para lazım. Para olması içinde mutlaka paraya ulaşmanız lazım. İster bir fon yönetimi olsun, ister halka açılma olsun. Bunların önünde hep iş yapış tarzı, düzgün mali tablo hazırlama, düzgün risk yönetimi, şirketlerinizin varlığını 3. şahıslara açarken koruyacak doğru sistemlerinizin olduğu, ileriye dönük doğru stratejilerinizin olduğu, doğru bütçenizin olması gibi, bunlar olmadığı zaman maalesef öbürü olmuyor. Hayallerde İstanbul borsası ve sermaye piyasası kurulu Anadolu’da yaptıkları kampanyalarda dabu kanunun çok ciddi geçmediği bir engel teşkil ettiğini sanıyorum daha da net gördüler bu son kampanyada.
Yaprak Özer: Üstünde durmak istediğim bir konuda istihdamın kendisi. Büyükler çok rahatlıkla nitelikli çalışana ulaşabiliyorlar. Ama biraz önce sözünü ettiğimiz KOBİ’lerin sermayeyle birlikte aslına bakarsanız nitelikli eleman açlığı var. Burada trend nedir, bize nasıl yol gösterebilirsiniz?
Cansen Başaran Symes: Şimdi aslında son dönemde şunu da görüyoruz ki doğru yönetilen şirketler, bu kurumsallığı yakalamış şirketler yeteneğe de ulaşabiliyor. Dolayısıyla bu doğru yeteneğe ulaşmak için sizin kurum olarak önümüzdeki dönem planlarınızda eğer daha kurumsal bir duruş varsa bu aslında genç arkadaşlarımızı oldukça da heyecanlandırıyor. Başarı hikâyesinin içinde olmak adına. Biliyorsunuz biz her sene 200 civarı eleman alıp, bunun belli bir kısmı belli dönemde başka tercihler kullanıyor. Son dönemde şirketimizden ayrılan arkadaşların yabancı sermayeli şirketler olduğu kadar kurumsallaşmaya adım atmış şirketlere de gittiklerini görüyorum. Demek ki şu var; siz şirketinizi ileriye dönük sürdürülebilirliğinizi doğru stratejilerde rekabette doğru konumlandıracak bir dünya şirketi artık ben Türkiye şirketi demiyorum, öyle bir şey kalmadı. Bir dünya şirketi olma yolunda bir stratejiniz varsa yeteneğe de ulaşıyorsunuz. KOBİ kelimesinin içini ben çok dolduramıyorum. Gelecek vaat eden şirketler olarak tanımlamak istiyorum. Bence Türkiye’de gelecek vaat eden şirketimiz var. Çok akıllı yatırımcıları var. Ama şirketlerimiz sürdürülebilirlik konusunda kurumsallaşmayı başaramadıkları için belli liderler aradan çekildikleri zaman şirketin devamlılığı ciddi bir soru işareti oluyor.
Yaprak Özer: Siz Türkiye’yi hangi eksende görmeyi hayal edersiniz, sektörel bazda bir iki cümleyle nasıl ifade edersiniz?
Cansen Başaran Symes: Sektörel bazda değil ama bugünün gelişmekte olan ekonomilere nasıl dünyada bir kayış varsa ekonomilerin kendi içerisinde büyük gelişmiş şirketlerin yanında gelişmekte olan şirketlerden bir büyüme beklentisi var. Böyle bakıldığında ileriye dönük büyüme beklentilerinin içinde Türkiye’de gelişmekte olan ilerinin yıldızı olacak şirket sayımız oldukça fazla. Onun için Türk iş hayatı olarak sadece başarı hikayelerini kanıtlamış uluslararası büyük kurumlarımız değil bu şirketlerimizi de hiç göz ardı etmeyelim. Türkiye’nin rekabeti için bir güç.