“Yeni Köye Eski Adet” Getiren Bir Konuşma

ABD eski başkanlarından Barack Obama kaybettiği zamanı, paradoksal olsa da zamanın ruhunu yakalamak için son bir çaba gösteriyor. 3 Nisan 2025’te Hamilton College’de yaptığı konuşmasını dinleyince, “daha çok söylemeliydin hatta acaba daha az konuşup daha çok mu icraat yapmalıydın?” diye soruyor insan. Çünkü diyor ki, “Demokrasiyi savunmak bugün, sadece konuşmakla değil, gerekirse kaybetmeyi göze alarak eyleme geçmekle mümkün.”

Bir iletişimci olarak beni yakaladığı nokta; çözüm önerisi tek kelimeyle “iletişim”!… “Bireylerin yüz yüze etkileşim kurmasını sağlayacak yapılar oluşturulmalı, üniversiteler değerlerinden ödün vermemeli, empati, hikâye anlatma, liderlik özelliklerimizi yani insanlığımızı öne çıkarmalıyız”, diyor… Ve medya okuryazarlığı yaygınlaştırılmalı diye noktalıyor.

İyi bir konuşma, yalnızca etkileyici cümlelerle değil; o cümlelerin ne zaman, nasıl ve kime söylendiğiyle anlam kazanır. Barack Obama’nın bu konuşması, biz iletişimciler için bir ders niteliğinde. Anlatının gücünü sahicilikle birleştirmek, sadece bir beceri değil, bir sorumluluktur.

İndeks Konuşmacı Ajansı olarak, sahneye çıkan her ismin sadece “konuşan” değil; anlatan, anlamaya çalışan ve değer yaratan kişiler olmasına gayret ediyoruz. Çünkü bizce sahne, sadece bir gösteri değil; bir değişim alanıdır.

“İyi bir konuşma”yı sadece sahnede güzel cümlelerle süslenmiş bir performans olarak göremem, görmedim. Gerçek bir konuşma; içerik, bağlam, zamanlama ve samimiyetin kesişiminde oluşan bütünlük. Bu yüzden Barack Obama’nın konuşması sadece bir eski başkanın düşüncelerini paylaştığı değil; etkili anlatının, stratejik iletişimin ve entelektüel liderliğin bir araya geldiği katmanlı bir örnek. Klasik bir hitabet örneği değil; canlı, karşılıklı diyalogla ilerleyen, zaman zaman özeleştiri içeren, hedefe odaklı bir akışla ilerliyor. Bu yazıda hem içerik hem yapı bakımından öne çıkan bazı başlıkları ele alacağım:

Dinlemek; Obama, iletişimin ilk adımı olarak dinlemeyi öne çıkarıyor. Sahici bir liderin önce halkını anlaması gerektiği fikri, onun kampanya döneminden bu yana süregiden bir yaklaşım. Dinlemek, anlatının tonunu ve dilini belirliyor.

İfade Özgürlüğü; Konuşma boyunca sıklıkla Amerika’daki demokrasi normlarına yönelik tehditleri dile getirirken, üniversitelerin ve şirketlerin kendi değerlerini savunmaları gerektiğini cesurca vurguluyor. Bu noktada konuşmanın eleştirel ama yapıcı tonu dikkat çekiyor.

Geçmişle Hesaplaşmak; Ateşli  silah yasası değişikliğini sağlayamamasını içtenlikle paylaşıyor. Pişmanlığını açıkça dile getirirken, bunun mücadeleden vazgeçmek için bir bahane olamayacağını ekliyor. Bu, bir liderin kırılgan yanını gösteriyor.

Dijital Anlatı; Yapay zeka, sosyal medya, bilgi kirliliği… Obama, teknolojik dönüşümün toplumsal etkilerini değerlendirirken, insan odaklı anlatıların daha da değer kazandığını öne çıkarıyor. Anlatmak ve anlamak arasındaki bağı yeniden kurmak gerektiğini söylüyor.

İletişim ve Ötesi; Konuşmasında ne bir seçim çağrısı ne de bir siyasi hamle var. Tam tersine, bir yurttaş olarak  değerlere vurgu yapıyor: hukuk devleti, ifade özgürlüğü, toplumsal saygı ve kolektif sorumluluk.

Paylaş