Kabaca bir genelleme yapacak olursam, sınırlı tirajına karşın itibarlı ve etkili medya kuruluşu kabul edilen, demokrat eğilimli, eğitim seviyesi yüksek bir okur kitlesi bulunan İngiliz The Guardian gazetesi, dünya üzerinde milyonlara seslenen ABD’li yayın kuruluşu CNN’i -ağırlıklı olarak Gazze coğrafyasında devam eden- Filistin İsrail savaşında yanlı haber vermekle itham etti. İki kurum ilginç bir söz düellosu yapıyor. CNN savunmada.
Bu arada FOX’tan tam olarak neden işten çıkarıldığı net cümlelere dökülmeyen Trump yanlısı rating rekortmeni TV gazetecisi Amerikalı Tucker Carlson “Solo Kuş” olarak dünyanın en zengin adamı Elon Musk’a ait X’de milyonlara sesleniyor. Amerikalı Carlson, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le röportaj yapacağı bilgisini doğrulayınca, bu gazetecilik olayından haberdar olduk. İlginç olan, Carlson “Batı medyası Putin gibi bir lidere mikrofon uzatmıyor, herkes Zelenski’nin peşinde” deyince konu ayrı bir münakaşaya dönüştü. Diğer ünlü TV yorumcuları taleplerinin Putin’de beklediğini söyleyerek taraflı olmadıklarını savundular. Carlson, bir showman, Batı medyasında parya kabul edilen Macaristan Devlet Başkanı Victor Orban ve Venezuela Devlet Başkanı Millei’ye de mikrofon uzattı.
Kim kimin yanında?
Ukrayna Rusya savaşı başladığı gün itibarıyla daha kolay erişim sağladıkları için Batı medyası haber ve röportajlarını ısrarla izledim; izlediğim Orta Doğu uzmanı diğer medyanın kim tarafından fonlandığını ise bilemiyorum. Haber okur yazarlığı bu kadar mı zor ve yorucu olur. Yalnızca medya değil artık araştırmalar da yanlı.
Avrupa’daki savaşın yarattığı yeni lider Volodimir Zelenski. O kadar çok haber oldu ki, Ukrayna cephanesinde kalan mermi sayısına kadar günlük takipteyiz. Zelenski Show’undan ben bile bıktım… Başlığa bakıyorum haberleri atlıyorum…
Her 10 kişiden 8’i haberin tamamını okumadan manşetlere önyargılı tepki verdiğini itiraf ediyor. İki binin üzerinde yetişkinle yapılan bir anket, bilinçli ve bilinçsiz önyargıların, tükettikleri medyadan destekledikleri hayır kurumlarına kadar hayatın her alanında davranışlarını nasıl etkileyebileceğini ortaya koyuyor. Aynı ankete katılanların yarıdan fazlası (%54) önyargıların üstesinden gelmelerine yardımcı olabilecek bilgilere ulaşmak istediklerini de belirtiyor. Katılımcıların çoğu (%89) hikayenin tamamını okuduktan sonra ilk tepkilerine katılmadıklarını söylüyor. Diğerleri ise konfor alanlarının dışında farklı bir şey denediklerinde (%62) bilinçsiz önyargılarının devreye girdiğini itiraf ediyor. Bu araştırma OnePoll tarafından bir yardım kuruluşu için yapılmış.
“Baby face” kurtarır mı?
Endişe verici bir araştırma paylaşmak isterim; haber başlığını geçtim “yüz ifadesine” göre karar vermek. ABD’de mahkeme kararlarında seçilmiş jüri üyeleri etkili oluyor. Sanığın dış görünüşünü beğenmediklerinde idam cezasını önermeye daha meyilli oldukları ortaya çıkmış. Bizim takım elbise giyip de adaletten kaçan “eş cellatları” da öyle değil mi?
Columbia Üniversitesi’nden bir ekip, “güvenilmez” yüz hatlarına sahip sanıkların ölüm cezası alma ihtimalinin müebbet hapis cezası alma ihtimalinden daha yüksek olduğunu ortaya koymuş.
Diğer yandan bin 4 yüz gönüllü eğitime tabi tutulmuş, yüz özelliği stereotipleri (bilimsel temeli olmayan kalıplaşmış yargı) azalmış. Eğitim almayan kontrol grubunda stereotiplerin yıkıcı etkileri devam etmiş.
Muhafazakar erkekler, liberal kadınlar
Bir başka araştırma sonucuna göre; Z kuşağı bazı konularda aşırı ilerici, bazı konularda ise şaşırtıcı derecede muhafazakar. Stanford Üniversitesi’nden Alice Evans’ın cevabı, bugünün 30 yaş altı gençlerinin büyük bir cinsiyet ayrışması yaşadığını söylüyor. Genç erkekler ve kadınlar arasında ideolojik bir uçurum oluştuğunu aynı şehirlerde, işyerlerinde, sınıflarda ve hatta evlerde yaşayan milyonlarca insan aynı görüşte değil.
Gallup verilerine göre, ABD’de 18-30 yaş arası kadınlar erkeklerden yüzde 30 daha liberal. Almanya’da da muhafazakarlaşan genç erkeklerle ilerici kadınlar arasında 30 puanlık fark var, İngiltere’de 25 puan. Polonya’da aşırı sağcı Konfederasyon partisini destekleyen kadın erkek oranı 1/6.
Gerçek kimin umurunda?
Dikkatimi çeken güncel yorumlardan biri CNN’in dijital medya yapımcılarından Kendall Trammell’e ait. Tüm yorumu, “Kral Çıplak” diyerek de özetleyebilirim: “İzleyiciler ve okurlar olumsuz haberlerden bıkmış kaçınıyor, bu alışkanlıklarını görmezden gelmeye devam edersek, biz gazeteciler işsiz kalacağız. Yeni nesil kitle hızla çoğunluk kitle haline geliyor. Gazeteciler genç kitlelerle bağlarını koparmamak ve haber endüstrisinin ayakta kalmasını sağlamak istiyorlarsa, en önemli hikaye olduğuna inandığımız konuda ısrar etmeyi bırakmalıyız. İzleyicilerimize sormalı ve dinlemeliyiz. Neyi haber olarak gördüğümüzün kapsamını genişletmenin zamanı geldi.”
Yazarları Benjamin Toff, Ruth Palmer ve Rasmus K. Nielsen olan “Avoiding the News” adlı kitaptan alıntı yapacak olursam haber okumayan kitlelere ısrarla kendi bildikleri haberleri dayatan medyaya 5 basit soru soruyor:
Haberler nasıl hissettiriyor?
Topluluk kimliklerini ciddiye alıyor musun?
Haberden kaçınanlara ne ve nasıl içerik sunuyorsun?
Medya okuryazarlığı ve gazetecilik değerlerini anlatabiliyor musun?
Editoryal değerleri ve profesyonel standartları savunuyor musun?
Belli ki, haberler bireyleri yalnızca mutsuz etmiyor, problemlerine çözüm de sunmuyor. Belli ki, kimlikleriyle ve ait oldukları topluluklarla ilgili bilgi aktarmıyor. Kaldı ki, okurun acelesi var, okumaya değer bulmak ve zaman ayırmak zorunda. Belli ki medya standartlarına güvenmiyor.
Yalnızca Z kuşağına bakmak yeterli mi, diğerlerinde durum ne?
Türkiye’de farklı nesillerin ve cinsiyetlerin medya ve haber tüketimi, önyargıları ve güncel olma durumlarını inceleyerek, medya ve haberlerin toplum üzerindeki etkisi bakın nasıl:
- Baby Boomers’da (1946-1964): Irkçılık, cinsiyetçilik ve göçmenlere karşı önyargılar daha yaygın. (Konda 2023 yılı verilerine göre, Baby Boomer neslinin %35’i göçmenlerin ülkeye fayda sağlamadığını düşünüyor.)
- X Kuşağı (1965-1980): Teknolojiye ve LGBTQ+ haklarına dair önyargılar görülebiliyor. (Ipsos MORI 2022, X kuşağının %27’si LGBTQ+ bireylerin evlenmesine karşı.)
- Y Kuşağı (1981-1996): Görünüş, sosyal medya ve influencer’lara karşı önyargılı. (Pew Research Center 2021, Y kuşağının %42’si sosyal medya toplum için zararlı diyor.)
- Z Kuşağı (1997-2012): Siyasi kutuplaşma ve farklı dini gruplara karşı önyargılar daha fazla (Konda 2023, Z kuşağının %40’ı siyasi partilere güvenmiyor.)
Diğer önemli bilgiler; haber tüketiminde genel olarak TV ve internet tercih ediliyor (TÜİK 2023 Türkiye’de internet erişim oranı %83,4). Baby Boomers’da televizyon ve radyo öncelikli; X’ler TV ve internette aktif; Y kuşağı internet ve sosyal medyada; Z’ler kısa video ve sosyal medya platformları üzerinden haber ediniyor. Erkekler politik ve ekonomik gelişmeleri, kadınlar ise sosyal ve kültürel gelişmeleri takip ediyor.
Geçtiğimiz hafta kadınların erkeklere göre sol ve demokratik görüşlere daha yakın olduğunu gösteren haberlerin yayınlandığını fark etmiş olmalısınız. Çeşitli teoriler mevcut. Şu ana kadar söylediklerimle çelişmek pahasına kadın olmanın yarattığı “önyargı”yla, kadınların neden daha demokrat neden sol görüşlü ki, burada kastedilen liberal olmak – bana göre “ilerici” ve “yenilikçi” olduklarını ifade edecek bir tahminde bulunarak noktalamak isterim; mücadele vermek zorunda olmak: Kadınlar daha fazla ayrımcılık yaşadıkları için, eşit işe eşit olmayan ücrete talim ettikleri için, iş bulmakta ikinci tercih oldukları için, eğitimden mahrum bırakılmaya çalışıldıkları için, zincirlerini kırmak için çıkışı eğitimde gördükleri için, doğadan kaynaklı empatik, kavrayıcı ve kapsayıcı oldukları için gelişmeye daha açıklar…
Bu işte önemli bir katkısı olan medyanın, yaşadığımız dönemde top yekun öngörüsüz davrandığını ve değişimin öncüsü değil, değişimi kaçırmamak için nefes nefese kaldığını görmek hayal kırıklığından başka bir şey değil. Doğru bilgiye ulaşmak bu kadar zor olmamalıydı.
Yararlı Kaynaklar:
Allcott, H., & Gentzkow, M. (2017). Social media and fake news in the 2016 election. Journal of Economic Perspectives, 31(2), 211-236.
Kahneman, D. (2011). Thinking, fast and slow. Farrar, Straus and Giroux.
McLeod, S. A. (2015). Gender and social media use: A review of the research. Mass Communication & Society, 18(2), 201-223.
Neuman, W. R., Just, M. R., & Crigler, A. N. (2012). Common knowledge: News and the construction of political meaning. University of Chicago Press.
Pew Research Center (2019): ABD’de kadınların %56’sının erkeklerin ise %41’inin Demokrat Parti’yi desteklediğini gösteriyor.
World Values Survey (2017-2021): 52 ülkede kadınların %52’sinin, erkeklerin ise %44’ünün eşitlikçi bir topluma destek verdiğini gösteriyor.