İnsan kaynaklarıyla yüzleşmenin zamanı. Neden insan kaynakları yöneticisi olursunuz? İnsan kaynakları yöneticisi olarak yaptığınız işler kimin işine yarar? İnsan kaynakları yalnızca insan kaynakları yöneticilerinin bildikleri konular mı olmalıdır?
Diğer yöneticiler insan kaynaklarına göz ve kulaklarını kapamalı mı? İnsan kaynakları yöneticileri yalnızca ücret belirleyip, performans mı ölçer? Rakip ne yapıyor diye kıvranıp, bunun için sektör araştırmaları mı yapar? İnsan kaynakları yöneticileri yalnızca işe alır ve işten mi çıkarır? İnsan kaynakları yöneticileri çalıştıkları kurumun karar verenler ekibine neden dahil olamaz?
Bu soruların hiçbirini ben sormuyorum. Sorular insan kaynakları konferanslarında başta insan kaynakları yöneticileri tarafından soruluyor, sonra birilerinin yanıtlaması isteniyor. Çıkan sonuçlar ve verilen yanıtlar genellikle kimse tarafından sevilmiyor.
İzin verirseniz ben bu soruları insan kaynakları yöneticilerinden çıkarıp özetle diğer yöneticilere ve yönetici adaylarına sormak istiyorum. Hayatınızın anlamı ne? Neden dünyaya geldiniz ve gidiyorsunuz? Temel ihtiyaçlar dışındaki konularda ne düşünürsünüz?
Fast Company dergisinin son kapak konusu; “Neden insan kaynaklarından nefret ediyoruz?”. Dünyanın bu en güzel mesleği nedense ne çalışanlar, ne de onu icra edenler tarafından bir türlü sevilmedi. Kapak konusunu kaleme alan kişi ABD Las Vegas’da düzenlenen insan kaynakları zirvesine katılmış, izlenimlerini renkli bir üslupla anlatmış. İnsan kaynakları yöneticilerinin işin niteliğini bırakıp niceliğine takıldıklarını, ölçümün burada kolay olmasından dolayı amaçla aracı birbirine karıştırdıklarını söylüyor. Daha da ileri gidip, insan kaynakları alanına talip olanların iş dünyasında başka pozisyonlara talip olamayacak kişiler olduğunu söylüyor. İnsan kaynakları yöneticilerini, iş dünyasıyla ilgilenmeyen, konulardan bihaber ve iş dünyasının gerektirdiği rekabet gücünden yoksun kişiler olarak tanımlıyor. (Fast Company dergisinin son sayısı. Erişim internet üzerinden de mevcut.)
Geçtiğimiz hafta savunma konularından güvenlik sorunlarına geçişi özetleyen bir yazı yazmıştım. Yazı, geçmişte tehdit unsuru olan konularda ne tür değişiklikler olduğunu gözler önüne seriyordu. Kısacası değişimi anlatıyordu. Yazının ikinci bölümünü kuş gribi ve onun yarattığı olası tehlikelere ayırdım. Çok sayıda insanın ölümüne neden olan ve bundan sonra daha fazla ölümler getireceğine inanılan bir salgın hastalık bu.
İnsan kaynakları yöneticisi olup olmadıklarını bilmediğim ama her ne olurlarsa olsunlar insan kaynakları yönetimiyle uğraşacak olan bazı arkadaşlar bağlantıyı kuramamış. Biri de sormuş grip oldum, ne olacak şimdi? Semptomatik tedavi öneririm. Çabuk geçirir. Bir bakmışsınız gitmiş.
Türkiye’de hayatımız semptomatik. Tehditler yazısına gelen mesajları gündeme getirmek istedim. Eleştiri aldım diye üzülemedim. Çünkü beni eleştirilerin niteliği ve eleştirenlerin takıldıkları konular üzdü. Dilerseniz, zamanınız varsa siteye girin, görürsünüz.
Yazılarıma pek çok övgü pek çok da eleştiri gelir, hiçbirini yeniden sizin önünüze getirmem. Burada da amaç teşhir etmek değil. Bu insanlara, “Ne kadar yanlış düşünmüşssünüz” demek niyetinde değilim; böyle bir hakkım zaten yok. Ancak bu ve onların temsil ettiği arkadaşlara insan kaynakları yöneticisinin görevlerinin işe almak, işten çıkartmak, performans yönetimi yapmak, ücret belirlemek olmadığını söylemek isterdim. İnsan kaynakları konusunun, insan kaynakları yöneticilerine emanet edilemeyecek kadar önemli olduğunu; kendisinden başka, bir kişiyi bile yönetse, her yöneticinin bir insan kaynakları yöneticisi olması gerektiğine inandığımı anlatmak isterdim… Ve derdim ki, sabah 08:30’da işe başlayıp akşam 18:00 vapuru gibi koltuktan kalkıp çok ama çok çalışmak, aldığınız/aldırdığınız eğitimleri birey/saat usulü hesaplamaya benzer. Söylemek isterdim ki, saatleri değil, alınan bilgiyi ölçün. Ölçebilir misiniz? Var mısınız farklı düşünmeye, düşündürmeye? Yoksa görev tarifinize girmez mi? Var mısınız, farklı konuları da okumaya? Yoksa zaman kaybı mı? Var mısınız, biraz araştırmaya, yoksa değmez mi?
Değer arkadaşlar, her şeye değer. İnsan kaynakları her şeye değer. Kıymetini bilmek gerek!
Hep karıştırılmasına karşın ben bir insan kaynakları yöneticisi değilim. Hiç olmadım. Ancak Türkiye’de insan kaynakları konseptinin yerleşmesine etkim de, emeğimde oldu. Havanda su dövüldüğünü görmek kimsenin hoşuna gitmez. Benim de gitmiyor işte… Ama hanımlar beyler, bir işe gönül verenlerin gönlü o kadar kolay kırılmaz. Biz öyle ayran gönüllü olsaydık, bugün hala bazı konulara sahip çıkmaz, arkasında da durmazdık. Anlatacağız, anlaşılana kadar…
Bilmem ki dolaylı bir örnek versem bu arkadaşlar anlar mı? Yoksa A, B, C diye mi anlatmak gerek? Anlamayan yine yazsın. Web sitesi yöneticilerine de sorsun. Sor güzel kardeşim… Sor ama bir de kendine sor!
DaimlerChrysler AG Yönetim Kurulu Başkanı Juergen E. Schrempp aynı zamanda Küresel HIV/AIDS koalisyonunun da yöntemi kurulu başkanı. Schrempp otomobil satacağına sizce neden bu işlerle uğraşıyor? Dünya üzerinde 40 milyondan fazla insanın HIV virüsü taşıdığı tahmin ediliyor. Eğer doğru önlem alınırsa, gelecek 5 yıl içinde HIV mikrobu taşıyıcısı olması muhtemel bir bu kadar kişinin daha oluşmasına engel olunabileceği biliniyor.
Bir kez daha sorarım, neden iş dünyası (bizde yok çünkü biz aşmışız, gelişmiş ekonomilerde böyle garip adamlar var) kuş gribiyle ya da AIDS’le uğraşır. Yanıt basit. Öncelikle bölgedeki yatırımlarını korumak, bölgedeki cazip ekonomik şartlardan yararlanmak, AIDS ya da kuş gribi salgın hastalıkların engel oluşturmasını önlemek, çalışanları için çalışmak, çalışanlarının ailelerine yardım etmek, sosyal sorumluluk. Belki şu an için aklıma gelmeyen birkaç noktayı da siz ekleyebilirsiniz.
TATA Steel Hintli bir demir devi. 50 bin çalışanı var. Dünyanın her yanına ihracatı bulunuyor. Tata’da AIDS bir iş kolu. ‘AIDS sizin için ne demek’ diye sorulduğunda şirket üst düzey yöneticilerinden biri; “AIDS bizim için çalışanımızın sağlığı demek. Çalışan bizim için üretim demek” diye yanıt vermiş.
İnsan kaynakları şirketlerin yönetim kurullarının bir parçası olamadılar bir türlü. Suç kimin? Onları oraya almayanların mı, yoksa oraya giremeyenlerin mi? Herkes bir insan kaynakları yöneticisidir. İnsanı sevmeyen insan kaynakları yöneticisi olamaz. İnsanı sevmeyen yönetici olamaz. Bu iş ciddidir. İnsan kaynaklarına çok emeğim geçti, geçmeye devam edecek.
Bu yazıyı en iyi noktalama yöntemi rakamlar olacaktır. Danışmanlık şirketi Hay Group tarafından yapılan bir araştırmaya göre çalışanların yüzde 40’ı şirketlerinin kaliteli çalışanı elde tutabildiğini söylemiş. Geri kalan yüzde 60 şirketine böyle bir şeyi yakıştıramamış. Yüzde 41, çalıştığı şirkette performans yönetiminin adil kıstaslara dayandığını söylemiş. Yüzde 58, aldıkları eğitimin iyi olduğunu, araştırmaya katılanların çoğunluğu ise çalıştıkları işyerinde ilerlemek için fırsat olmadığını beyan etmiş.
İnsan kaynakları yöneticileri üzerinde yapılan bir çalışmada ise, insan kaynakları yöneticilerinin başkaları için vesile oldukları eğitimler yerine kendilerinin aldıkları eğitimin işe yarayıp yaramadığı ve ne düşündükleri sorulmuş.
İnsan kaynakları yöneticilerinin yüzde 83’ü insan ilişkileri eğitimini çok sevdiklerini ve yararlandıklarını söylemişler. Yüzde 71 çalışma yasalarıyla ilgili eğitimden memnun kalmış, yüzde 66 etik değerler eğitimini faydalı bulmuş, yüzde 35 değişim yönetimini beğenmiş, yüzde 32 stratejik yönetimden hoşlanmış, yüzde 2 finans eğitiminin yararlı olduğunu söylemiş.
İnsan kaynaklarını halkla ilişkilerle mi karıştırıyoruz acaba? İletişim… İnsan kaynakları yöneticilerinin görevi, diğer yöneticiler gibi küresel gelişmeleri izlemek, onlara karşı gerekiyorsa önlem almak, gerekmiyorsa fırsat kabul edip yararlanmaktır. Yararlanacak ve tehditlere karşı koyacak ekibi beyin avcısı firmalardan bulmak iş değil. Bu insanların ücretlerini ayarlayacağım diye geçireceği zamanı, şirketin finansal göstergelerini incelemekle orantılayan insan kaynakları yöneticileri hem çalışanı hem patronu koruyabilir. İnsan kaynakları yöneticileri kendi koltuklarından emin olmadıkları zaman, o şirkette hiç kimsenin yeri sağlam değildir. İnsan kaynakları bir şirketin en kilit noktalarından biridir. Oraya zarar gelirse her yere gelir. İnsan kaynaklarına kuş gribi girerse, şirket biter.
Son söz, insan kaynakları öyle önemli bir konudur ki, her yönetici bir insan kaynakları yöneticisi olmak zorundadır. Nokta!