Yeni bir yıl, yeni bir bakış açısı getirir mi? Eski köye yeni adet uyar mı? Kırk yıllık siz değişebilir misiniz? Değişmeyip ne yapacaksınız? Böyle zaten her şey kötü, düşünceler olumsuz, hayaller yok… Değişin. Ne kaybedersiniz?”;”
Değişin ne kaybedersiniz?
Önce katil kelimeleri atın, hayatınıza huzur katın.
Zaten ben biliyorum.
Aslında ben istememiştim
Zaten ben gidiyordum.
Keşke dinleseydim
Zaten bana çıkmaz
Aslında benim şansım hiç yoktur.
Zaten ben böyle olacağını tahmin ediyordum.
Aslında var ya…. Ben böyle demek istemedim.
Zaten ben onu sevmiyorum.
Keşke… Yani aslında… Ama zaten…
Hayatınızı bu üç kelimeye emanet etmişsiniz. Her şeyin sorumlusu bir başkası. Siz asla sorumlu değilsiniz. Nasıl olabilirsiniz…
Ama unutmayın, siz de cümlelerinize böyle başlıyor, ya da böyle noktalıyorsunuz.
Zaten ile başlayan hiçbir cümlenin sonu iyi gelmiyor. Aslında ile başlayan lakırdıdan hayır yok. Keşkeler içimi bayıyor.
Hayatımda bir kelimenin “”katil”” diye anılabileceğini düşünmezdim. Eski bakanlardan, yazar, yönetim bilimci, araştırmacı ve eğitimci Tınaz Titiz söyleyene kadar…
Titiz, geçtiğimiz haftalarda düzenlenen Marka 2002 Konferansı’nın konuşmacılarından biriydi. Konuşması son derece ilginç, eğitici ve öğreticiydi. Türkiye markasını anlattı. Konuşmasının bir arasında beni yerimden zıplatan bir cümle sarf etti; Katil kelime; zaten!
Zaten ben, bu “”zaten”” kelimesini hiçbir zaman sevmemişimdir.
Birden bu zaten’den ne kadar nefret ettiğimi fark ettim. Bu nefrete bir sebep yüklemediğimi ve “aslında” duygularımın farkında dahi olmadığımı düşünüp, “keşke” daha önce fark etmiş olsaydım dedim içimden…
Olumsuz
Dikkat edin Zatenle başlayan hiçbir cümlenin içi dolu olmaz. Dolu olsa pozitif olmaz.
Örneğin arkadaşınıza en iyi niyetinizle, gördüğünüz bir hatasını bir davranış türünü aktarırsınız. Kırmamaya özen göstererek… Hani sizin için hiç bir sorun olmadığını söylersiniz, ama uyarırsınız, “Başkaları seni yanlış anlayabilir.” Yanıt hazırdır; “Ben zaten öyle yapmıyorum.”
“Ya öyle mi” demek gelir içinizden; O zaman ben neden bunu söyleme ihtiyacını duyuyorum ki…
Anne kızına tavsiyede bulunur, kız, “Zaten ben öyleyim” der.
Anne oğluna iki çift laf eder; o da dönüp annesine “Zaten sen hep böylesin” der
Kadın kocasına laf edecek olur; adam karısına, “Sen zaten anlamazsın” der…
Ast üstüne bir problemi aktarır, üst astına “Zaten size böyle olmaması gerektiğini söylemiştim” der.
Çocuk hasta olur, “Zaten ben sana terli terli su içme demiştim” diye annenin sesi yankılanır.
Öğrenci ödevini yapmamıştır, öğretmen, “Zaten sen hiç bir zaman ödevini tam getirmiyorsun” diye gürler.
İşçi, servisi kaçırır, beni bekleyemez miydiniz der, şoför, “Zaten sen hep geç kalıyorsun” yanıtını verir.
Boşvermiş
Zaten’in bir gün de iyi bir şey söylediğini görmedim.
Zaten, inandırıcı olmaktan uzak bir takım açıklamalar yapmak demektir. Yaparsın yaparsın ama bir türlü inandıramazsın. Çünkü o zatendir.
Zatenciler aynaya bakmaz. Bakmaktan hoşlanmaz. O zaten kör, sağır ve dilsizdir. O zaten bilir, yapar, görür, duyar, konuşur, koşar…
Zaten’ler tembellik ifadesidir. Kolaycılık demek belki daha doğru. Zaten içinde hiçbir somut verinin olmadığı, varsayımlara dayalı, bol önyargılı bir söylemdir.
Yeni bir yıla giriyoruz.
Zaten böyle de şey yazılmaz ki.
Keşke ben böyle şeyler yazmasam.
Aslında ben size daha önce de söyledim.
Üstelik bana ne?
Keşke böyle düşünmesem.
Tınaz Titiz’in bir adet katil kelimesi varmış. Benim birkaç tane. Zaten’in can dostu, keşke ile aslında… Zorlasam başkalarını da bulacağım. “Üstelik” örneğin. Onu da sevmiyorum. Başkasının eksiğini söylemeye hazır bir havası var… Son anda kendisini olayın bütününden sıyırıyor gibi.
“Keşke”, teslimiyetçi, pişman, kaderci…
“Aslında”, bilmiş durup, hiçbir şey bilmeyen… Söylediklerinden fazla da anlam çıkarmanın anlamsız olduğu bir kelime.
Ne çok kullanırız biz bunları…