“Engel Siz Olmazsanız, Engelsiz Oluruz!”
Bu slogan Koç Üniversitesi’nde düzenlenen Engelliler Haftası’nı anlatıyor. Engellilerin önündeki en büyük engel biziz. Her an bir engelli olma riski taşırken, gelin engel olmayalım. ”;”
“”Engel Siz Olmazsanız, Engelsiz Oluruz!”” Bu slogan Koç Üniversitesi’nde düzenlenen Engelliler Haftası’nı anlatıyor. Engellilerin önündeki en büyük engel biziz. Her an bir engelli olma riski taşırken, gelin engel olmayalım.
Sedat Akçam (23), ortopedik engelli. Ajans Press Medya Analisti
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İktisat Bölümü Öğrencisi
İş hayatına dört yıl önce başladı.
Casim Güneş, (28) görme engelli, Aygaz İnsan Kaynakları Büro Sorumlusu
Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü Mezunu
Beyaz eşya üreticisi bir şirkette çalıştıktan sonra, Aygaz’a geçti.
Halen aynı şirkette görevine devam ediyor.
Çağrı Doğan (27), görme engelli, Geveze Ses Teknolojileri Ürün Yöneticisi
Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü mezunu
İş hayatına Koç Sistem’de kalite ve bilgi sistemleri bölümünde başladı, yeni hizmet pazarlama bölümünde çalıştı.
2000’de Geveze’nin kurulması ile bu şirkete geçiş yaptı.
Üç engelli pırıl pırıl genç adam. Üç şanslı adam. Engellerine rağmen çalışabiliyorlar.
Sedat, üç yaşındayken yapılan çocuk felci aşışı; Çağrı, doğum öncesi yüksek tansiyon ve doğumda verilen yanlış bir ilaç; Casim ise ateşli bir hastalık sonucu, 10 yaşında engelli oldular.
Anlayacağınız bir yanlışın kurbanı ya da düzgün tedavi olamamanın sonucunda engelli onlar.
Sorduğunuzda, “”O kadar çok zaman oldu ki, kendimi bildim bileli engelliyim”” diyorlar ama düşünün onlar doğuştan değil, sonradan engelli oldular.
Hepimiz bir engelli adayıyız. Bunu unutmamamız gerekiyor.
Türkiye’de her gün pek çok insan trafik kazaları nedeniyle hayatının geri kalan kısmını engelli sürdürmek zorunda kalıyor.
Türkiye’de pek çok insan, deprem gibi doğal afetler nedeniyle doğduğunda adım attığı engelsiz hayatın geri kalan kısmına, bir engelli olarak katılmak zorunda kalıyor.
Sonra unutmayın ki, Türkiye’de hala kadınlar, gebeliklerinde teşhis edilemediği için dünyaya engelli çocuklar getirebiliyorlar.
Yüzde 10 engelli, yüzde 1 çalışıyor
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, Türkiye nüfusunun yüzde 10’u engelli. Ve yalnızca yüzde 1′i çalışıyor.
2003 yılı engelliler yılı. Bu yıla hakkını vermemiz gerekiyor.
3 Aralık engelliler günü.
Genel olarak engelli olmaktan söz etmek istemiyorum. Biraz daha derine inip, bu insanların çalışma hayatında yaşadıklarını, daha doğru bir ifadeyle yaşayamadıklarını anımsatmak istiyorum.
Nüfusumuzun yüzde 10′u engelliyse ve bunların yalnızca yüzde biri çalışıyorsa, çok ciddi bir problemimiz var demektir.
Bu insanların sorunlarına, engelli olduğumuzda mı eğileceğiz?
Dünyanın her ülkesinde engelli insanlar yaşıyor.
Sayılarının fazla olması, yaşamı onlar için de yaşanır kılmak zorunda bırakıyor.
Bence dünyanın gelişmiş ülkelerini, gelişmemiş ülkelerinden ayıran en temel özelliklerden biri de engelli nüfusun yaşam kalitesi. Bunun içinde çalışma hayatına katılıp katılamamaları önemli bir kriter oluşturuyor. Örneğin ABD’de yüzde 30′u çalışma hayatına aktif olarak katılıyor, İngiltere ise yüzde 33′ü. Türkiye’de yalnızca yüzde 1!
Peki, oranın Türkiye’de bu kadar düşük olmasının nedeni nedir?
Engelliler mi çalışmak istemiyor, şirketler mi engellileri çalıştırmıyor?
Yoksa toplum mu karşı çıkıyor?
Yanıt veriyorum:
Engelliler de çalışmak istiyor. Sizin, benim gibi… Ama Türkiye’de bir engellinin içinden geçen, evden çıkmasam da kimse beni görmese ruh hali… Ülkemizde engellilerin kafasından geçen; çıkmasam o normal insanların bile yürüyemediği sokaklara, onların bile binmekte zorlandığı toplu taşıtlara binmek zorunda kalmasam… Çıkmasam da bana kimse öyle garip garip bakmasa, acımasalar bana… Rahat bıraksalar beni…
Hepimiz kafamızı kuma gömmüş yaşıyoruz. Engelliler yokmuş gibi davranıyoruz, varlıklarını kabul edenlerimizin bir bölümü ise onları eve kapıyor, böylece sorunu değişik bir açıdan çözüme kavuşturuyor.
Anne sırtında eğitim
Sedat, tüm okul hayatı boyunca hep birisiyle okula gidip gelmek zorunda kalmış. İlkokuldayken, annesinin sırtında okula gidip gelmiş.
Okul müdürü önce anne ve oğlunu almak istememiş. Sonra da istememiş ya…
“”Rahatsız ederler sizi de oğlunuzu da, isterseniz gelmeyin”” demiş. Böylece bir yarayı örteceğini sanmış…
O küçük beyniyle!
Anne oğul inat mı inat… Her gün gidip gelmişler. Sedat okusun ileride ekmeğini kazansın diye.
Sedat orta okul boyunca hep aşağılık kompleksi içinde yaşamış. Sokaktan geçenler onu parmaklarıyla işaret ederek göstermiş, “”çocuğa bak, sakata bak”” demiş durmuşlar.
Bir gün yeter demiş. Bununla yaşayacaksam kendimle barışmam gerekiyor.
Tanıştığımızda ben buyum, ben böyleyim önce engellinin engeliyle tanışması ve barışması gerekiyor dedi. “”Nasıl olabilir bu”” diyecek olduğumda, “”Olmak zorunda, yoksa yaşayamazsınız”” dedi.
Evet, olmak zorunda yoksa yaşam çok ağır.
Sedat, atkuyruğu yaptığı saçlarıyla trendy bir genç. Basket oynuyor. Bu yıl takım değiştirip, transfer olmuş. Engelli milli basketbolcumuz.
Tek kusuru sigara içmek.
Bir türlü bırakamadım diye hayıflanmaz mı daha 23 yaşında.
Biz sorduk siz yanıtladınız
Bir kaç satır yukarıda engellilerle barışmak zorunda olduğumuzu söyledim. Siz barışık olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ama ben barışmamış olduğumuzu biliyorum.
İkiyüzlüyüz hepimiz.
Neden mi böyle düşünüyorum. Önemli gerekçelerim var. Bu sitede yayınladığımız bir anketin sonuçlarını paylaşacağım sizinle.
Sorduk;
Sizce engelliler para kazanmanın ötesinde hangi nedenle çalışmak isterler?
Başka hiçbir nedeni yoktur yüzde 3.58
Topluma katkıda bulunmak isterler yüzde 25.30
Kendilerini kanıtlamak isterler yüzde 70.60
Boş vakitlerini doldurmak için yüzde 1.39
Kimin kendisini kanıtlamaya ihtiyacı yok? Ama elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin bu insanları ekmeğini ve suyunu devlet mi karşılıyor.
O zaman bunların düpedüz çalışmaya ihtiyacı var…
Engellilerin başka şeylere de ihtiyaçları var, değer görmek, sosyalleşmek, katkıda bulunmak.
Sorduk;
Engelli birini işe almak, bölümün ve dolayısıyla da şirketin performansını düşürür mü?
Evet, yüzde 7.35
Hayır yüzde 93.53
Ne müthiş değil mi… Ama içimiz ve dışımız bir değil. Sormazlar mı adama madem böyle düşünüyorsun o zaman neden işe almıyorsun diye…
Sorduk;
Gerekli koşullar işyeri tarafından sağlandığında, vasıflı engellilerin aynı vasıflara sahip normal bir insan kadar performans gösterebileceğine inanıyor musunuz?
Evet, yüzde 90.89
Hayır yüzde 9.98
İnsan, yanıtları duyunca hevesleniyor, gururlanıyor ve umutlanıyor. Ama o zaman neden engellilerin yalnızca yüzde 1′i çalışabiliyor.
Sorduk;
Etrafta bunca üniversite mezunu “vasıflı” ve işsiz normal insan varken vasıflı olsa bile neden bir engelli çalıştırayım?
Zaten engelli çalışan kotası var – engelliler engelsizlerin işlerini elinden almıyorlar. Yüzde 51.05
Onlara bir faydamız olsun diye yüzde 15.23
Şirket katkı sağlayacaklarına inanıyorum yüzde 32.67
Engelli çalıştırmanın hiçbir yararı olmayacağına inanıyorum 1.93.
Bu soruları yönelttiğimiz kitle yani sizler, iyi eğitimli, kontrollü bir grupsunuz. Muhtemelen büyük şehirlerde yaşıyorsunuz. Ve çok büyük bir bölümünüz patron ya da tepe yönetici değilsiniz. Henüz karar verme noktasında bulunmayabilirsiniz.
Sormak istiyorum;
Karar verme noktasına geldiğinizde yine aynı yanıtları verip, sonra da icraata dökebilecek misiniz?
Hiç bir şey bilmiyoruz
Türkiye’de engellilerin eğitimi ve yetkinlikleri ile ilgili kesin bir bulgu yok, ama çok azı nitelikli. Sayıları hakkında bile kesin ve doğru rakamlara sahip değiliz. Çünkü engelliler engelli olduklarını saklıyorlar, sayımda bile çıkmıyor. Utandırıyoruz onları.
Peki, engellilerin çalışması ile ilgili yasa ne diyor?
İşyerlerinde 50 ve üstü eleman çalıştıranların, çalışanlarının yüzde 3’ünün engelli olması yasayla zorunlu.
Ama birçok şirket bu kurala uymuyor, bazıları çalıştıracak engelli bulamadığını söylüyor.Ceza miktarlarının düşük olması da önemli bir etken. Şirketler maaş yerine ceza ödemeyi tercih ediyorlar!
Bazı kurumlar maaş verelim ama gelmesin şeklinde bakıyor.
İstihdamı “zekat” gibi görüyorlar. Engellinin istihdamının işletmeye maliyeti düşünülüyor. İş yerinde yapılması gereken fiziksel ve teknolojik değişiklikler, gerekirse engelliyle çalışacak ve koçluk yapacak işgücünün tahsis edilmesi, engellinin performansının düşük olması riski vb.
Yurtdışında yapılan araştırmalar, büyük ölçekli ve karlılığı yüksek işletmelerin daha fazla engelliyi istihdam ettiğini gösteriyor.
Kuruluşların engelli istihdam etmek istememesinin altında yatan en önemli neden de bilgi eksikliği; nasıl istihdam ederim, nasıl iletişim kurarım!…
Bilmiyoruz
Donanımlı değiliz.
Sorduk;
İşyerinizde engellilerin çalışmasına uygun koşullar var mı?
Evet yüzde 40.42
Hayır 60.45
Bu konuda dürüst davrandığımızı düşünüyorum.
Aslında yanıt verdiğiniz her soru için yüreğinizden geçenleri paylaştınız biliyorum. Yukarıda da değindiğim gibi umarım bu yaklaşımınızı karar veren koltuklara oturduğunuzda unutmazsınız.
Örneğin, görme engelli kimdir, hangi tür işlerde çalışabilir, böyle birini işe almak şirketin performansını düşürür mü?
Bilmiyor, ya performansı düşürürse diye almaktan çekiniyor;
etrafta bu kadar nitelikli işsiz varken neden bir engelliyi istihdam edeyim? diyor.
Gözden uzak ve kimsenin girmediği bir yerde çalıştırmak daha mı doğru diye düşünüyor.
Merak ediyor ama soramıyor. Çekiniyor, önyargılı gibi gözükmek istemiyor, sormayınca girişimde bulunamıyor.
Tabii unutmamak gerek. Çoğumuzun da önyargıları var. Çevresinde engelli görmüş ya da onlarla bir şekilde yaşayanlar ise, daha duyarlı, daha hassaslar.
Hangi işi yapabilirler
Engellilerin hangi tür işlerde çalışabileceğine dair doğru dürüst bir istatistik yok. Zaten böyle bir ayrım yapmak da ne kadar doğru?
Aslına bakarsanız yapamayacakları hiçbir iş yok. “Şu engel grubu şu işi yapabilir” böyle tanımlamalara gerek yok. Engellilerin zaten çok zor bulabildikleri işleri de bu şekilde sınırlamak hayatlarını biraz daha çekilmez bir hale getirmek anlamı taşıyor.
Ortopedik ve fiziksel engelliler, zihinsel engelliler ve psikiyatrik hastalara göre daha rahat iş buluyorlar. Engelin görünür olması ve estetik açıdan rahatsız edici olması da iş bulmayı güçleştiriyor. Engelin kişinin hatası nedeniyle oluşmuş olması, iş bulmayı kolaylaştırıyor. Ve engelin iş ortamındaki diğer çalışanlar üzerinde olumsuz bir etki yaratmaması da diğer önemli etken.
Engellilerin işe alımında uygulanan bilimsel ve yerleşik kriterlerden söz etmek mümkün değil. Engelli olsun kota dolsun yaklaşımı yaygın. Engellinin eğitimi, niteliği gibi kriterler dikkate alınmıyor.
İstihdam edildikleri yerler bilgi-becerilerinin çok altında olan yerler. Ve aynı seviyedeki çalışanlara göre daha düşük ücret alıyorlar. Örneğin üniversite mezunu görmeyen bir kişi bir şirkette santral memuru olarak çalışıyor.
ABD’de Amerikan Engelliler Yasası’na göre mutlaka engelliler kendi bilgi beceri seviyesinde çalıştırılmalı. Basit veya vasıfsız bir iş vermek söz konusu bile değil. Kurumların bu konuda ciddi sorumluluk taşıdığı gözleniyor. Aksi yönde tutum ve davranışlar, kurumları yasalar önünde ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakabiliyor.
Çözüm önerileri var mı?
Olmaz mı?
Engelimizi aşmanın, engellilerle barışmanın yolları neler?
Bir sürü öneri var. İşte size küçük bir örnek: Engelliler için oluşturulan kariyer sitesi, CV havuzu… neden olmasın.
Hiçbir Sivil Toplum Kuruluşu mesleki eğitim vermiyor. Engellilerin en önemli ihtiyaçları eğitim. Altı Nokta Körler Derneği dışında eğitim veren yok.
Engelli işe nasıl girer
Sağlıklı kişilerden farklı süreçleri olmalı mı?
Çalışmak isteyen engellileri İş Kurumu seçiyor ve yönlendiriyor. “Yüzde 40 ve altında iş kaybı” olanlar ve altındakiler” çalışabiliyor.
Engelli devlet hastanelerine gidiyor ve doktor muayenesine tabi tutuluyor. Doktor engelin ne kadar iş kaybına sebep olabileceğine oracıkta karar veriyor: “”Bu insanda yüzde 40 iş kaybı vardır.””
Hangi iş için ne tür bir iş kaybından söz ediyoruz?
Engel türüne göre yüzde verilebilir mi?
Bu sağlıklı bir karar verme mekanizması mı?
Çağrı, Sedat ve Casim’e yaptıkları işte bilgi ve becerilerini tam anlamıyla kullanıp kullanamadıklarını sordum. Kesin yanıt verdiler; EVET
Sedat yüzde 70 engelli, Casim ve Çağrı ise yüzde yüz engelli.
Hiç birinin kapasitesi yüzde yüzün altında kalmıyor. Fazla mesai yapıyor, ciddi sorumluluk üstleniyorlar. Performanslarının düşük olması halinde, işverenin kendilerini bir gün tutmayacağına inanıyorlar.
Sedat’ın yaptığı iş özetle şu: Müşteri bazında tüm medyayı takip ediyor, rapor hazırlıyor;
Çağrı: Geveze tarafından geliştirilen teknolojileri görme engellilerin kullanmalarına yönelik olarak geliştiriyor;
Casim: İnsan kaynaklarında ağırlıklı olarak kültür hizmetleri ile ilgileniyor. Örn: yabancı makaleleri çevirip tüm çalışanlara mail olarak göndermek.
Çağrı ve Sedat 4 yıldır çalışıyor, Casim ise 2 yıldır.
Sedat işini tesadüf eseri bulmuş. Mahallede bir komşuları engelli bulurlarsa çalıştıracaklarını söylemiş… Casim: Okulu bitirince Koç Holding tarafından alternatifler sunulmuş. İyi bir okulda okuduğu için şanslı sayılır. Çağrı: Birkaç yere başvuru yapmış, Koç Sistem de bunlardan biri.
Onlar çok şanslı. Bunu çok iyi biliyorlar.
Önemli not
Engelli hayat konusunda, özellikle çalışma yaşamını ilgilendiren boyutuyla somut sonuçlarla karşımıza çıkan bir araştırma ne yazık ki yok. Ancak bu konuda hiç çalışma olmadığı da söylenemez.
Koç Üniversitesi’nden Zeynep Aycan’ın liderliğinde bir çalışma grubu önemli bir araştırmanın tam ortasında. Yukarıda okuduğunuz pek çok bilgi ve bulgu onların henüz tamamlanmamış olan çalışmalarından.
Türkiye Bilimler Akademisi ve TÜBİTAK tarafından desteklenen bu araştırma; engellilerin iş hayatına katılma oranı, istihdamlarını engelleyen bireysel, toplumsal ve kurumsal faktörler, engellileri istihdam eden ve etmeyen kurumlar arasındaki farklılıklar, çalışan ve çalışmayan engelliler arasındaki farklılıklar gibi konu başlıklarını içeriyor.
Şu ana kadar çalışan-çalışmayan 20 engelli, 10 STK, engelli istihdam eden-etmeyen 10 şirketin yöneticileri ile görüşüldü. Engellilerin engellerine karşı tutumları, kurumların engellilere tutum ve yaklaşımları vb hakkında ilk bulgular şekillenmeye başladı.
Araştırma sürüyor.
Siz neden katılmıyorsunuz, kurumunuzu katmıyorsunuz.
Engelleri birlikte aşmak gerek… Konuyla ilgili araştırma yapan çok az sayıda akademisyen var. Onları yüreklendirmek, engellileri çalışma hayatına katmamız gerekiyor.
Engelsiz bir bayram, engelsiz bir yaşam dileğiyle.